İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

Kimdi O Güzel İnsanlar

Kimdi O Güzel İnsanlar

İstanbul’da Otağ Yayınevi’nde İlkler

İstanbul’a taşındığımda Cağaloğlu’nda, Nur-ı Osmaniye Caddesi’nde bulunan Otağ binasının bir kısmı yayınevi faaliyetleri için kullanılıyordu. Bir odası İstanbul teşkilât çalışmaları için, bir odası da benim adıma kurulan Merkez Dağıtım isimli bir kuruluşun merkezi oldu. Aynı zamanda bu bina Mücadele Birliği çalışmaları için genel merkezlik görevi de yapıyordu.

Mehmet Çetin Abi 1970 yılı başında istifa edip İstanbul’a gelmiş ve adına Otağ Yayınevi kurulmuş. Bu tarihlerde Konya’da olduğum için kuruluş çalışmaları hakkında bilgi sahibi değilim. Ancak şu kadarını biliyorum ki, Mehmet Çetin Abi öğretmenlikten istifa ettikten başka Emekli Sandığı’nda toplanan yedi-sekiz yıllık emekli keseneğinin hepsini almış ve Otağ Yayınevi’ne sermaye olarak eklemişti. Kafasında “memuriyete tekrar dönersem”den bir satırlık bile talebi yoktu. Aslında ilklerin hepsi aynı özveride idiler.

1973’te onlarca sene devam etmekte olan yerine taşınırken ne kadar zorluk çektiğimizi, binanın hazırlanmasına, matbaa tesislerinin yerleştirilmesine kadar, hatta muhasebesine kadar ne zorluklar çektiğimizi bir Mehmet Çetin Abi, bir de ben bilirim.

Onlarca kitabımız yayınevinde neşredilecektir.

Yeni Otağ Binası

1973 yılı Mart ayında, Otağ binasının yeri değişti. Daha geniş bir yere bodrum katı ile üç katlı yeni binasına taşındı ve burada onlarca sene sürdü. Bodrum katta ustalıklarını meccanen koşuşturan Üniversiteli çoğu teknik üniversiteli arkadaşlarımız sürdürüyordu. Mehmet Çetin Abi de vefat edinceye kadar çalışmalarını bu binada sürdürdü. İstanbul çalışmaları konusunda, müdahil olmadığım için ayrıntılarını bilemesem de bildiğim çok şey vardı. Çünkü hepsi hemen yanı başımda cereyan ediyordu. Sadece işleyişe müdahil olmuyordum

Mücadele Birliği olarak ilk neşredilen kitabımız Aykut Edibali tarafından hazırlanan ve Necmettin Erişen adına neşredilen “Gerçek Emperyalizm”” isimli kitaptır.(1968) O tarihlerde Aykut Edibali kitap yazıyor ve arkadaşkarımız adına neşrini sağlıyordu.Nitekim “Millet Düşmanlarının İhanet Planları” da, “Akaid” kitabının kısmen şerh bölümü de aynıdır. “Darvinizme Reddiye” kitabı da onun tarafından yazılacak bir arkadaşımızın adıyla neşredilecektir.Çok daha sonra arkadaşlarımızın adları ile neşriyat yapmalarına fırsat verilmeyecektir. Nitekim,Yeniden Milli Mücadele Mecmuasından yazarlar listesi iptal edilecektir. Bayrak Gazetesinde biz ilklerin adımızla yazı yazmalarına fırsat verilmiyordu. Ben bir Bayram Günü bu konuda yazı yazınca, Bizzat Aykut Edibali’den ikaz almıştım. Müstear isimle yazı yazmam istenmişti. Ben de nadiren yazdığım yazılara “Arif Özden” mahlasını kullanmıştım. Bir arkadaşımız (Daha sonra Milletvekili) Bizim Anadolu gazetesinde isimsiz yazı yazıyordu. Yazıları okurlar tarafından beğeniliyordu. Ben Aykut Edibali’ye, bu arkadaşımızın kendi adıyla yazılarını sunmasını istemiştim. Hatta dedim ki “adı duyulsun da ileride politikaya girerken şöhreti etkili olur.” O da bana şu cevabı verdi. “Ya şöhret sahibi olur da azarsa nasıl engel olacağız.” Doğrusu bu cevabı çok yadırgamıştım. 1969 yılında Mehmet Çetin’in İstanbul’a intikali ile Otağ Yayınevi kurulacak ve Aykut Edibali tarafından yazılan kitaplar, bu yayınevi tarafından neşredilecektir. Çok daha sonra da Mücadele Birliği ile irtibatlı olmayan şöhretli kişilerin önemli kitapları yayınevimizde neşredilecektir.

Otağ Yayınevi’nde bodrum katta dizgi yapılıyordu. Dizgi makinalarının bir kısmı eski binadan aktarıldı. O tarihte sanayi hamallığı diye bir tabir öğrendik. Jeraskallı, kamyonlu hamallık imiş. Randevü günü jeraskalları ile geliyorlar. Oldukça yüksek parada alıyorlardı. Böylece Makinaları yeni binaya taşıdık. Mürettiplik görevini elinden iş gelen öğrenci arkadaşlarımız yapıyorlardı. Ekserisi makine mühendisi olacak olan arkadaşlarımız meccanen bu işi yapıyorlardı. Bu bölümün başında Teknik Üniversite öğrencisi Sabahattin Saçi vardı. Hizmeti Allah rızası için meccanen yapıyordu. Yayınevimizde neşredilen bir çok kitabımızın dizgileri burada yapılmıştır. Başka arkadaşlarımızda yardımcılık yapıyorlardı.Usta.işçi ücreti ödemediğimiz için çok ucuza çıkıyordu.

Yayınevimiz yeni binaya taşındıktan hemen sonra bir mali soruşturma geçirdik. Tabiiki nasıl olacağını bilmiyorduk. Hem yakın köylüm, hem okul arkadaşım, hem de asker arkadaşım Yusuf Ünal isimli bir muhasebeci vardı. Ona gittim. O soruşturma öncesi bütün defterleri gözden geçirdi. Ayarlamaları yaptı. Sonra kendisine para teklif ettik. Şöyle söyledi. “Bu kadar katkı da benden olsun”, dedi. Hatta müfettişlere bir de yemek yedirdi. Onun da parasını cebinden vermiş. Teklif ettik almadı. Konya’dan Mevlüt Baltacı’yı çağırmıştık . Otağ muhasebe işlerine bakan Salim Demirezen ve birkaç arkadaşımız onun muhasebe bürosunda , muhasebecilik kursundan geçirildiler. Ne zaman ihtiyacımız olsa Muhasebeci Yusuf Ünal arkadaşımız koşarak gelirdi. İşi başından aşkın olsa da bizim talebimizi geri çevirmezdı.

İstanbul’da Otağ Yayınevi’nin kurulmasından hemen sonra her yerde kitabevleri başladı. Konya’da aynı isimde bir kitabevi kuruldu. Mehmet Çetin’in 1975’te ölümünden sonra hemen her ilde, ve her ilçede Kitabenleri, kırtasiye dükkanları, dev Kırtasiye Kitap satış mağazaları açılmaya başlandı. Ancak bu kitabevleri illerde ilçelerde devleşirken, önemli bir statü değişikliğine de uğradı. Kitabevleri adı konmamış anonim şirketler halinde gelişiyordu. İllerin çevresindeki ticaretle uğraşan arkadaşlarımız külliyetli paralar yatırarak kar ortağı haline geldiler. Bir gün Aykut Edibali bu kitabevlerinin yönetimini ve ekonomik gücünü İstanbul’da birleştirmek istediğini söyledi. Ben bunun mümkün olamayaca ğını söyledim. Çünkü kitabevleri gayri resmi olarak işletmeye ortak olanların olduğunu söyledim. O bu büyümenin kendi yazdığı kitapların geliri ile olduğunu sanıyormuş. Halbuki ben biliyordumki onun kitaplarının bedelleri üstündeki fiyattan anında ödeniyordu. Bunu da anlattım. Kitabevlerimizin Konya örneği ile statükolarını anlattım. Bir daha benim yanımda anılmadı ama bana karşı bir memnuniyetsizliğin olduğunu da gördüm. Zaten kısa zaman sonra da teşkilat bağım kesildi.

İstanbul Otağ Yayınevi’nin kitap satış bölümünden İmam Edhem arkadaşımız, matbaacılık bölümünde sorumlu Abdullatif Metin arkadaşımız, dizgi bölümünden sorumlu Sabahattin Saçi arkadaşımız büyük hizmet verdiler.

Mehmet Çetin döneminde onun ziyaretçisi meşhurlar olurdu. Kırgızistanlı meşhur bilgin Baymirza Hayıt’ın “Rusya ile Çin Arasında Türkistan kitabını neşretmiştik. O Otağ binasına sık uğrardı.Macaristan Milliyetçisi, Dünya çapında meşhur müziyen, İmre Thod uğrardı. Her ikisi ile bende çok konuştum. Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu hem mecmua binasına, hem otağa uğrardı. İsa Yusuf Alptekin uğrardı. Onlar Mehmet Çetin Abi’nin saatler süren misafirleri olurlardı.

Otağ KitabeviMehmet Çetin’in vefatından sonra Aykut Edibali kitaplarının yayınevi haline dönüştü.

NOTLAR

1- Bir arkadaşımız, illerinde ortaklık suretiyle kitabevi kurulurken babam bir ineğini satıp, ortaklığa dahil oldu, sonra hiç bir şey alamadan kitabevi bitti diyor ve ilave ediyor, böyle oldu ama hakkımız helal olsun. Bu yüksek ruhu takdirden başka elimizden bir şey gelmez.

2-Ben de 1974-76 yıllarında Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu iş merkezinde bulunan Aydın Kitabevinde çalıştım. Kitap-kırtasiye satışının yanında, Pınar Dergisi ve YMM mecmuasının abonelere postalanma işini biz yapıyorduk. Lise üçüncü sınıfta iken "ağabeylerimiz" benim kitap evinde çalışmamı istedi. İtiraz edemezdim. Öz ağabeyimden sadece cep harçlığı alıyordum. Onun bir bölümünü teşkilata aidat olarak veriyor, kalanı ile karnımı doyuruyordum. Ağabeyime de "Üniversite giriş sınavlarına hazırlandığımı" söylüyordum.

Bu iş Liseden mezun olduğum 1976 yılı Haziran ayına kadar devam etti. Parasız Yatılı okuduğum için mecburi hizmet görevini ifa için Kırıkkale'ye tayinim çıktı.

Kamüran Kamuran Döğer

3-BİZ KONYA OTAĞIN DEPODA AKSAMLARI GECE YARILARINA KADAR ÇALIŞIRDIK. ONCA MALZEME, KIRTASIYE İÇİNDEN BIR TANESINE BILE TENEZZUL ETMEZDİK. ÇALIŞMAMIZIN KARŞILIĞINI DA BEKLEMEZDIK. GECE YARISI SELCUK YURDUNA GRUP HALINDE GELİRDİK. O ARADA GENCİZ. BİR DÜRÜM BIR LAHMACUN VEYA ETLI EKMEK VERILEMEZ MİYDİ? MUAZZAM BIR SİSTEM. PARA SORUNU YOK. AMA BÖYLE BİR DÜŞÜNCE DE NEDEN YOKTU ACABA? BELKI VERDİLERBEN HATİRLAMİYORUM. (NEYSE ben hakkımı helal ediyorum)

Mehmet Ali Aktar

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Küçükköy Arşivi