İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

Necmettin Erişen, Vefatının dokuzuncu yıldönümü..

Vefatının dokuzuncu yıldönümü
Necmettin Erişen (1938/4-6-2011)
Mücadele Birliği Genel Başkanı

Necmettin Erişen,1938 yılında Adana’nın Pozantı ilçesinin Kamışlı kasabasında doğdu. 1959’da Adana İmam-Hatip Okulu’ndan mezun olur, bir süre imamlık yaptıktan sonra Yedek subay öğretmen olarak askerliğini tamamlar. 1962 yılında Konya ili, Çumra ilçesi, Türkmen Camili köyüne yedek subay öğretmen olarak gelir. O köyde ilkokul cumhuriyetin başlangıcından beri vardır. Onlarca öğretmen gelmiş geçmiştir. Ama bu öğretmen başkadır. Öğretmen ile köy bütünleşirler. Bitişik köyde Üçhüyük’te öğretmen yoktur. Bu köylüler Türkmen Camili’deki öğretmenlerden birini, ille de Necmettin Erişen’i isterler, alırlar da. Necmettin Erişen bu köye geçer ve fakat diğer köyle ilgisini sürdürür. O civarda yirmi sekiz adet Türkmen köyü vardır. Hepsi Sünni köylerdir. Onların çoğu ile bağ kurar. O tarihlerde çok azında ilkokul vardır. İlkokul açılması için teşvik eder. Daha önemlisi mezunları okumaya yönlendirir. Hacı Ali Bozdam bu köylüdür. Türkmen köylerindeki öğrencileri, ilçede ortaokullara yönlendirirler. İçlerinden üniversite bitirenler, meşhur olanlar (Recep Konuk gibi) oldu. Askerlik bitti, tekrar öğrenci oldu ama, o köylerle ilgisi kopmadı. Aradan elli sene geçti. Hâlâ o köylerin öğretmenidir.

Bir gün Uzunkuyu köyünde bir akrabamın evindeyim. Gelinleri Camili köyündenmiş. Ona Necmettin Erişen’i sordum. “O benim öğretmenim” dedi. Sonra “Kızına benim adımı verdi. Ben çok çalışkandım, beni çok seviyordu. Bu esnada kızı dünyaya geldi. Benim adımı verdi” diye ilave etti. İşte bu içtenliktir, köylüleri öğretmenlerine bağlayan.

Yüksek İslam enstitüsüne kaydolmak için yaşını mahkeme kararıyla küçültür. Resmen 1942 doğumlu olur. I963’te girdiği Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nü 1967’de tamamladı..

1963’te, Konya’da, Necip Fazıl’ın bir konferansı vardı. Sınıf arkadaşlığımızın birinci yılında. Henüz samimiyetimiz başlamamıştı. Konferansı izleyenlerden bir kişi, Necip Fazıl aleyhine, yanındaki arkadaşına bir şeyler söylemek ister, kıpırdanmalar olur ve bu esnada en sert tepkiyi Necmettin Erişen gösterir. Bu tepkisi toplumda kahramanlık olarak algılanır. Böylece dikkatleri üzerine çeker. Kahramanlık olmasa bile yüksek heyecanlı biri olduğu açıktır. Yüksek İslam Enstitüsü talebe cemiyeti başkanlığı engellenince Talebe Derneğini kurar ve başkanı olur. Bu esnada Yeni Ümit adıyla bir dergi çıkarır. Dernek adına önemli kitaplar yayınlanır. Bütün bunlar teşebbüs gücüne sahip aktif bir öğrencilik geçirdiğini gösterir. Ben bu esnada yakın ilgiye geçtim ve Mücadele Birliği çevresiyle tanıştırdım.

Mücadele Birliği Genel Başkanı
Mücadele Birliği kurucuları listesinde adı bulundu ve nihayet bir sene sonra da genel başkan oldu. Tabii ki hareketin lideri daima Aykut Edibali olmuştur. Ancak, Necmettin Erişen de genel başkanlığa damgasını vurmuştur.

O günlerde komünizm tehlikesinden bahsediliyordu. Böyle bir korku, endişe vardı. Birçok kişi güvence olarak sadece Mücadele Birliği’ni görüyorlardı. “Mücadele Birliği hareketi var oldukça Türkiye’ye komünist sistem gelmez” diyorlardı. Bu güvencenin oluşmasında, özellikle Konya’da oluşmasında, Necmettin Erişen’in konferanslardaki, mitinglerdeki konuşmalarının, heyecanının ve hitabet gücünün etkisi olmuştur. Ana hatlarını, çoğu zaman beraberce hazırladığımız konferans ve miting konuşmaları etkili ses tonu ile coşturucu oluyordu.

Bu tarihlerdeki solcuların korkulu rüyası Komünist mezalimi anlatan fotoğraf sergisi onun gayretlerinin ve teşebbüs gücünün eseridir. Konya mether takımı, tamamen onun teşebbüs gücüyle kurulabilmiştir. Her iki faaliyet de büyük emek işi olup, uzun süreli gayretlerin ve azmin eseridir.

Davaya inanır inanmaz, ilk yaptığı bütün çevresini, ilerde Mücadele Birliği adını alacak olan toparlanışa aktarmak oldu. Adana’daki eğitim görmekte olan akraba, dost çocuklarını ve onların çalışmaları ile davaya kanalize olan geniş bir çevreyi Konya’ya taşıdı. Onlar Konya’da ilk kadro tarafından teşkilatçılığa hazırlandılar. Bunlar içinden ilerde önemli görevler ve sorumluluklar üstlenecek liderlik yeteneğine sahip elemanlar çıkmıştır.

1968’de başlayan ve 1980, 12 Eylülüne kadar geçen süre içinde, Türkiye’de, Sağ-Sol kamplaşması zirvededir. Solcu militanlara göre, komünist ihtilalin önündeki tek engel, üniversitelerde sağcı gençlerin bulunmasıdır. O halde onlardan kurtulmak gerekir. En kolay kurtulma yolu öldürmektir. Bu Marksizm’in tarihi metodudur. İdeoloji maskesine büründürülen bu ilkel yöntem acımasızca uygulanmıştır. Bunların karşısına süratle aynı yolu izleyen militan bir gençlik çıkarılmıştır. Onlara göre de komünizm gelmek üzeredir. Onlara fırsat vermemek için bertaraf etmek şarttır. Bu kamplaşmadan, kamplaşmaya bulaşmadan aklı başında milliyetçi mukaddesatçı çevre rahatsızdır. Belki şaşıracaksınız ama bu durumdan rahatsız olanlardan biri de Alparslan Türkeş’in kendisidir. Birdenbire gelişen gençlik kitlesini kontrol altına almak ister. Mehmet Emin Alpkan aracılığı ile Mücadele Birliği hareketi üst yöneticilerine bir talep ulaşır. Ülkücü gençliğin başına Necmettin Erişen’i geçirmek isterler. Bu talep Mücadele Birliği üst yöneticileri tarafından reddedilir. Hangi haklı gerekçeyle bilmiyorum ama gelişmekte olan ülkücü gençlik, mücadelecilerin kontrolünde olsaydı herhalde çok daha faydalı mecralara yönelmiş olacaktı. Böyle bir faaliyet için Necmettin Erişen’in seçilmesini manidar ve isabetli buluyorum.

Konferans Hatibi
Necmettin Erişen, kelimenin tam manasıyla hatipti. Mitinglerde ve konferanslarda binleri, onbinleri samimi heyecanı ile coştururdu. Onlarca mitingte ve yüzlerce konferansta yaptığı konuşmalarla milliyetçi, mukaddesatçı mücadelede toplumlara heyecan, azim, coşku dopinglemiştir. 1968 Konya olaylarından sonra miting kürsüsünde, kefen giyerek konuşma yapmıştı. Halk coşmuştu. Bu olaydan sonra birkaç hafta, Konya Müftüsü Tahir Büyükkörükçü Kapı Camisi’nde Cuma hutbelerini ona okuttu. Kendiliğinden mi, Ankara’dan gelen bir emirle mi bu izni verdiğini anlayamamıştık.

Cemil Meriç'in Aradığı Üniversiteli
Bazen bir hareket, bir cümle insanların kaderlerini değiştirebilir. Yeter ki bu hareket veya söz pozisyona tam uygun düşsün. Necmettin Erişen, bir konuyu ele alıp bir sistem içinde baştan sona anlatmazdı. Ama söylediği bir iki cümle etkisini derin gösterirdi. Adı ile verdiğim bölümde ayrıntılı anlattığım üzere Cemil Meriç, 1968’de kendisiyle görüşmemizi ve bir Üniversite gencinin “ Bu millet gibi düşünmeyenler, yaşamayanlar bu milletten sayılmaz, bu milleti kurtaramaz” cümlesinin hayatının akışını değiştirdiğini söylemiştir. Bu sözün sahibi Necmettin Erişen’dir. Cemil Meriç sayfasında geniş bilgi verdim. Onun, birkaç çarpıcı cümlesi ile hayatlarının akışını değiştiren yüzler, binler olmuştur. Bir gün dükkanının önündeki parkta, genç bir kızla konuşmakta olduklarını gördüm. Benim de yanlarına oturmamı istedi. Meğer kız Yahova Şahitlerinin propagandasına muhatap olmuş ve Hristiyan olmuş, onu kurtarmaya çalışıyor, benden kızı dinlememi istedi. Ben bir süre Hristiyanlığın, Hz. İsa ile Ruhu’l- kudüsü de "Rab" kabul ettiklerini, bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Necmettin, kıza simyacıları örnek gösterdi. Simyacıların üzerinde değişiklik yapılarak her maddenin altın olabileceğine inandıklarını ama hiçbir maddenin altın olmadığını söyledi ve ardından "Yaratılan yaratıcı olabilir mi?" diye sordu. "Yaratma gücüne sahip olmayan Allah mı olur" dedi. "Bakır altın olmayor da, yiyip içen, tuvalete giden insan nasıl Rab olur?" dedi, Kız rüyadan uyanır gibi ayıldı ve yanlışını kavradığını ve bundan böyle İslam’ı inceleyeceğini söyledi. Çok sonra sordum. Bir grup arkadaları ile hristiyanlıktan vazgeçmişler, samimi Müslüman olmuşlar. Benim yarım saat konuşmam değil, onun bir iki cümlesi onu kurtarmıştı.

Solcuların Korkulu Rüyası
1968 yılında Ereğli Öğretmen okulunda, sağcı öğrencilere bazı öğretmenlerin tertipleri ile baskılar artmış. Konuyu müdürle görüşmeye gittik. Müdür solcu öğrencileri bizim üzerimize tahrik etmiş. Etrafımızı saran öğrenciler tarafından linç edilmemiz ihtimal dâhilinde. Necmettin Erişen bize karşı bilenmiş çocuklara karşı ABD ve Rusya aleyhine birkaç cümle söyledi. Tedhiş cephesi çözüldü. Hemen dinlemeye geçtiler. Onlar meğer bizi Amerikancı sanıyorlarmış. Böyle telkın edilmişler. Solcu Müdürün oyunu bozuldu. O öğrencilerden sağ mücadelelerde yer alanlar oldu. İlahiyatçı öğrencilerle konuşurken, "ilim adamı olun. Kıymetli vakitlerinizi onun bunun ardında geçirmeyin, siz önden gidin; onlar, sizin ardınızdan koşsunlar" dedi. Eminimki onların ilim azimleri pekişmiştir. Her gün onlarca insana, böyle rehberlik ediyordu. Hayatı böyle sürmüştür. Onun için "alevi sönmeyen volkan" dedim. Bu kitaba onu, bunun için aldım.

Her Mahallede Her Hafta Konferans
Mücadele Birliği hareketini halka ulaştırmak için mahallelerde toplantılar yapmaya başladık. Mahalle toplantıları haftada elli eve ulaşmıştı. Bunun anlamı her evde yirmi kişi olsa mahallelerde bin kişi ile organik bağ kurulmuş demektir. Bu, sadece seçim zamanlarında bir adayın, bir partinin desteklenmesine matuf değildir. Sürekli bir kültür faaliyeti, eğitim çalışması demektir. Bu uygulama tamamen Necmettin Erişen’in organize gücünün eseridir Bu esnada ben yedek subay askerliğimi yapıyordum. Bizim hazırladığımız bu insanlar, 1970’lerde ortaya çıkan MHP ve MNP’nin (daha sonra MSP) çekirdek kadrosu olacaklardır.

Tabelalar İner, Mücadele Devam Eder
1969 yılında bir bildiri mesnet kabul edilerek Mücadele Birliği hakkında kapatma davası açıldı. Kayseri’de komünistler miting yapmak istemişler, galeyana gelen halk da solculara ait binaları imha etmişti. Bu esnada öyle zannediyorum ki CİA veya MİT organizesinde bir takım sabotajlar yapıldı. Bizim hazırladığımız bildiri de tahrik edilen halkın önüne set çekilemeyeceği işleniyordu. Bu, Kayseri’deki kanunsuz gösterilerin övgüsü kabul edildi ve “suçu övmek suçtur” kuralı içinde Mücadele Birliği kapatıldı. Necmettin Erişen ve Mevlit Baltacı onbirer ay hapis yattılar. Bildiriyi gazetesinde yayınlayan gazetecı Ziya bey de aynı cezayı aldı. Ancak, Yeniden Milli Mücadele dergisinde biz haberi, “Tabelalar iner,mücadele devam eder” diye verdik ve öyle de oldu.

1974 tarihinde, maalesef, onun azmini anlayamayan bazı genç arkadaşların şikayeti üzerine İstanbul’a alındı. İstanbul’da performansına uygun görevler verilemedi ve daha sonra da gayr-i memnunlar safında yerini aldı. Çalkantılı bir tarzda çalışmalardan uzaklaştırıldı. Burada kendi tecrübemi ifade edeyim. Mücadele Birliği çalışmalarından kopulur, teşkilat dışına itilinebilir, ancak bu mayayı alan mücadeleden asla kopamaz. Necmettin Erişen, Mücadele Birliği hareketi dışında kaldığı zaman (1978) aktivitelerini başka yöne çevirmiştir. Çevresinde bulunan gençleri etkilemeye çalışmıştır. Evinin yakınında bir vakfın yurdu vardı. Zaman zaman oraya uğrar, üniversite gençliğini yönlendirmeye çalışırdı. Tabii ki pek çok genç etkilenmiş hayatlarına istikamet çizmişlerdir. Mücadele Birliği içinde veya dışında pek çok kişi onun heyecan yüklü rehberliğiyle “Dava adamı” özelliği kazanmışlardır.

Tabii ki ben bu yazımda öne çıkan münferit faaliyetleri kaleme aldım. Siz bunları birer örnek olarak kabul edin. Çünkü onun bir hali, bir anı, bir teşebbüsü değil, her anı, her hali daima davası olagelmiştir. Emekli olduktan sonra davasını aktarma düşüncesiyle bir süre MHP Üsküdar teşkilatına destek de vermiştir. Onun niyeti tabii ki partili olmanın çok üstündedir. Asıl niyeti parti etrafında toplanan gençleri yetiştirmek, onlara yön vermektir. Bu çalışmaları esnasında görüştüm. Partililer bir parti üyesi olmaktan ziyade bir abi gibi davranıyorlar saygı gösteriyorlardı. Çok daha sonra Saadet Partili bir genç grubu yönlendirmeye başlamıştır. Vefatından bir gün önceki son telefon görüşmemizde bile “ Şimdi bir grup Saadet Partili gencin yanlarına gidiyorum.” Demişti. Onun niyeti parti değil, hangi gruptan, partiden olursa olsun gençlere ruh vermekti, hizmetti.

Yalansız Dünya
Üsküdar Ticaret Lisesi’ne öğretmen olarak tayin oldu. Bu okuldaki öğretmenliği, daima baba rolünde sürmüştür. Öğrencileri doğruluk ekseninde tutmaya çalışmıştır. Öğretmenliği, ders saatlerinin dışına taşımıştır. Bu esnada öğrencilerinin yazılarıyla, parasını aylıklarından vererek bir de “Yalansız Dünya” diye kitap çıkartmıştır. Bu öğrencilerine verdiği ruhtur. 1986’da ben de öğretmenliğe geçmiştim. Ümraniye Ortaokuluna tayinim çıkmıştı. Talebelerle baba- oğul-kız ilişkisi, sevgisi içinde bağım vardı. Sonra Üsküdar İmam Hatip lisesi’ne geçtim. Bir gün eski öğrencilerimden birinden bir mektup aldım. Ortaokulu bitirdikten sonra Üsküdar Ticaret Lisesine kaydolduğunu ve manevi bir buhran içine düştüğünü yazıyordu. Okula gittim. Kızı tanımıyordum. Soruşturdum. O saatte okulda olmadığını öğrendim. Mektubu Necmettin Erişen’e verdim. O ilgilenmiş, proplemlerinden kurtulmasına rehberlik etmiş. Çok sonra kız beni gördü, tanıdı, Necmettin Hoca gibi bir baba öğretmenle tanıştırdığım için bana teşekkür etti.

Millet Üstümüze Basarak Yücelecektir
Necmettin Erişen, bizim neslin milliyetçi, mukaddesatçı aydınlarının ve özellikle mücadelecilerin fonksiyonunu şöyle anlatıyordu: “Biz maddî bir çıkar peşinde, şan şöhret, mevki makam peşinde değiliz. Ülkemiz bir bataklığın içine düşürülmüştür. Bizim neslin aydınları olarak bizler bataklığın üzerine uzanıyoruz. Bizden sonra gelecek aydınlar ve millet bizim üzerimizden geçerek selamete ulaşacaklar. Bizden sonra gelecek milliyetçi mukaddesatçı aydınlar, Türkiye yönetiminde görev alacaklar.” derdi. Bu misali veya sosyal yorumu sık sık tekrar ederdi. Nitekim öyle de olmuştur. Bizim neslin milliyetçi mukaddesatçı aydınları çile neslidir. Bizim neslin aydınları, milliyetçi mukaddesatçı düşmanlığını canları ile, istikballeri ile, kanları ile, dur, durak bilmeyen gayretleri ile, azimleri ile, sabırları ile kırmamış, müsbet bir çizgiye çekememiş olsaydı, milliyetçi mukaddesatçı aydınlar hala bataklıkta kıvranıyor olacaklardı.
Necmettin Erişen bu çileli dönemin yıldızlarındandır. 2011 yazında vefat edinceye kadar, bataklığı kurutmaya ve bunun için de kendini siper etmeye çalışmaktadır. Nesilimizin tarihi misyonunu hayatının her döneminde üstlenegelmiştir.

Necmettin Erişen, Mücadele Birliği çalışmalarından koptuktan kısa bir müddet sonra, henüz ben teşkilattan ayrılmadan bir arkadaşımla karşılaştım. O şöyle bir değerlendirme yaptı: “Mücadele Birliği çalışmalarında yorulanlar, geri çekilirler. Teşikilatın hızına ayak uyduramayanlar gerilerde kalırlar”. Bunun, bu değerlendirmenin ne kadar yanlış olduğunu derhal cevapladım. Bu arkadaşımıza, eskiden abi dediği bu arkadaşımızın performansını tanımadığını, bilmediğini, bunun için böyle söylediğini sert bir şekilde ifade ettim. Dava adamlarının tekerleğine taş koymak mümkün olamaz. Çocukluğumzda Konya’dan Kayseri’ye gidiyordum. Otobüsümüzün arka çift lastiklerinden biri yolda çıkmış. Ben de en önde oturuyordum. Bir baktım, otobüsün önünde hızla bir lastik gidiyor. Lastiği hemen gördüm şaşırdım. Hatta kaptana ben gösterdim. Kaptan fren yaptı, arabayı durdurdu. Lastiği belki beş yüz metre ileriden alıp getirdiler. Necmettin Erişen’in hızı da böyledir. Daima teşkilatın önünde olmuş, davanın önünde koşmuştur. Herhalde “yoruldu, gerilerde kaldı” ifadesi ona en büyük hakaret olurdu.

Mahlası Garip
Necmettin Erişen'in şiirlerinde kullandığı mahlas, "Garip" idi. Bu mahlas onu her yönüyle ifade eder. O, bilmediği ağlayan bir çocuğu teskin etmek için, işini gücünü bırakıp ilgilenebilirdi. Teşkilat mensubu gençlerden üzgün birini görmüşse ilgilenir, onu rahatlatmaya çalışırdı. Sıkıntısını anlatırken içi dolmuşsa, ağlamışsa onunla birlikte ağlardı. Onu rahatlatmak için elinden ne gelirse yapardı. Teşkilata koşan genç arkadaşlarımızın abisi olmaktan ziyade babası gibi olurdu. Dert babasıydı. Üstelik bu davranışında tamamen samimi olurdu. Maalesef Teşkilat çalışmalarından koptuktan sonra, dinleyenlerin özlerinin dayanamayacağı bazı müşkil haller yaşamıştır. Adeta garip mahlasının mührü bu sıkıntıları naklederek, sevenlerini üzmek istemem.

Hayatının sonuna kadar davası ardınca koşmuştur. Telefonla konuşuyorum. Şöyle anlattı: “İlçemde kalıyorum. Her hafta bir köyün camisinde vaaz ediyorum. Köy köy dolaşıyorum. Kahvehanelerde konuşuyorum. İnsanlarımızı uyarmaya çalışıyorum. Onlara “yön vermeye” çalışıyorum. Ahlakî konuşmalar yapıyorum. Çocuklarını okutmaları konusunda uyarıyorum” vs anlattı. Onun yaşında olan birçok kişi, hatta dava adamı, torunlarıyla oynuyor, vakit dolduruyordur herhalde.

Dava çileli bir yoldur. Dava fedakarlık ister, feragat ister, azim ister, gayret ister, sabır ister, heyecan ister, iman ister, kararlılık ister, vizyon ister, performans ister. Necmettin Erişen’de bu meziyetlerin hepsi vardır. Vefatından bir gün önce bile toplumu, insanları büyük gayretlerle uyarmaya çalışıyordu. O alevi sönmeyen bir volkandı.

Hayatı gibi ölümü de canlı olmuştur. Adana’nın kenar semtinde kayın pederinden kalan bahçede çalışmaktadır. Kayını traktörle bahçeyi sürmektedir. Necmettin Erişen kenardaki bir koltuğa oturur. Kayını “Enişte” diye seslenir, ses yok. Yanına gelir, eliyle dokunur, başı koltuğun kenarına düşer. Meğer vefat etmişte kayını fark edememiş. Canlı yaşadı, canlı öldü vesselam.
Konya’dan cenazesine gittiğimiz de Türkiye’nin her tarafından gelmiş eski arkadaşlarını ve büyük bir cemaat gördük. Çocukları mezarlıkta, yanlarına gelen babalarının arkadaşları ile hüzünlerini paylaşıyorlardı. Eski subay oğlunun oğlu, hafız torunundan Kur’an-ı Kerim dinledik.
Allah rahmet eylesin. Ahiret yurdu Cennet olsun.

"NECMETTİN ERİŞEN" sunumuna ek:
Yazıyı hazırladım, kaç defa okudum. Ekler, çıkarmalar yaptım. Paylaştıktan sonra eksik noksan var mı diye tekrar okudum. Necmettin Erişen arkadaşımızın, tanıtımında önemli eksikliklerimin olduğunu fark ettim. Bunların bir kısmını ek olarak arz ediyorum.
1- Necmettin Erişen arkadaşımız, bizi topluma açtı. Karakterinde topluma hitap vardır. Mesela yolda davamızı bir kişiye normal sesle anlatıyorsa, yolda giden birisi ilgi duyarsa hemen onu çağırır, iki kişiye anlatır. etrafında üç beş kişi olursa sesini yükseltir, hepsine anlatır, bir müddet sonra çevresine on onbeş kişi toplanmıştır. Artık yüksek sesle konferans verir gibi anlatır. Necmettin Erişen çok zaman hitap edecek topluluk bulurdu.
Bu özelliği dolayısı ile ve çevresinin geniş olması dolayısı ile ilk çalışmalarımızı topluma açtı. Biz ilkler derinden az sayıda insana davamızı anlatırken, Necmettin Erişen Konya'da herkese anlatınca davamızı samimi destekleyenler çoğaldığı gibi karşı çıkanlar da oluşmaya başladı. Hatta onlar seslerini yükselttiler. İlklerden bazı arkadaşlarımız bunu zaid bir çıkış olarak görse bile bence hareketimizi toplluma ilk açan o olmuştur.

2- Toparlanışa dahil olunca hemen yakın çevresini, akrabası gençleri harekete dahil eylemiştir. Onların bir gurubunu hemen Konya'ya çağırmiş ve eğitim almalarını sağlamıştır. İçlerinden çok değerli yönetici arkadaşlarımız çıkmıştır. Mustafa Dündar (M.B. İstanbul Sorumlusu), Mustafa Avcı (M.B Erzurum Sorumlusu), Tevfik Arıkan (Ankara'da sorumlu) arkadaşlarımız Nemettin Erişen'in yeğenleridir. Başka illerde aktif olan arkadaşlarımız, Çorum'da hareketimizi başlatan Mustafa Yiğit, Adana sorumlusu Mustafa Ünlü, onun konyaya taşıdığı arkadaşlarımızdır. Hepsini burada anamayacağım kadar çok arkadaımızı davamıza kazandırmıştır. Daha nicesi...
3-Mücadele Birliği hareketinin dışında kalışından belki yirmi sene sonra, arkadaşlarımızı aynı ideal uğrunda tekrar birleştirmek için, ayrılıştaki sıkıntılarının acısını içine gömerek, sayın Aykut Edibali ve muhterem eşi Filiz Edibali ile, Sayın Yavuz Arslanargun ile. arabulucu fonksiyonunda, gel git ilişkilerini söylemişti. Her üçü ile görüştüğünü anlatmıştı. Ayrıntılarını dinlemediğim için doğrusu bu konuda bu kadarla yetineceğim. İhtilaf konularının benim yazılarımda dile gelmesinden yana değilim. Bunu herkes bilir.

4- Bir özelliğini daha anmadan edemiyeceğim. Çok hassas idi, Bir arkadaşımızın bir sıkıntısını görse, yanında veya gıyabında ağlardı. Tebliğ çalışmasına giderken yolda trafik kazasında ölen Mustafa Şahin için çok göz yaşı dökmüştür. Kitabında geniş yer vermiştir. Olaydan yirmi sene sonra bana o kaza olayını anlatırken gözlerinden yaş akıyordu.
Üç öğündür aç olsa, cebinde bir şey yiyecek kadar para olsa , yoluna zaruri ihtiyacını beyan eden biri çıksa, açlığa tahammül eder, cebindeki parayı ona verebilirdi.
Hassasiyeti ile ilgili çok şey anlatabilirim.Yakın arkadaşlarım çok örnek hatırlarlar ama konuyu çok uzatmayalım.
Allah, Âhiret yurdunu Cennet eylesin.

 


İrfan Küçükköy
*****************
"Mücadele Birliği Hareketi'nde İlkler" isimli incelememde yer alacak olan yazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.