Muğdat bir sahabe ismi: Mikdat b. Esved (r.a)
Muğdat bir sahabe ismi: Mikdat b. Esved (r.a)
Galatasaray, yeni transferleri için Türk Telekom Stadyumu'nda bir imza töreni düzenledi. Düzenlenen imza töreninde açıklamalarda bulunan Başkan Mustafa Cengiz Akhisarspor'dan transfer edilen Muğdat Çelik için 'Adı tartışmalara konu olan Muğdat…' ifadesiyle söze girdi. 'Muğdat ismi bir sahabeden gelir. Mersin'e savaşarak geldiği rivayet edilir. Tüm Türkiye o camiyi bilir. Muğdat'a Mügdat da diyebilirsiniz' dedi.
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz'in Açıkladığı sahabenin adı: Mikdat b. Esved (r.a.) Dolayısıyla Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz sporcusuna ad veren sahabe isminin doğru teleffuzunu bilmiyor. Bu vesileyle bu sahabeye yakından bakalım..
Bedir gününde, Efendimiz (s.a.v.) kervanın kaçması ve müşrik Mekke ordusuyla karşı karşıya kalınması durumunda ashabıyla istişare eder. İbn-i İshak'ın ayrıntılı rivayetine göre önce Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.) sonra Hz. Ömer (r.a.) konuşur sonra sözü Hz. Mikdat b. Esved Hazretleri, (r.a.) alır ve şöyle der:
— "Ey Allah'ın Rasûlü, biz sana İsrailoğulları'nın Hz. Musa'ya dediği gibi "Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturucularız!" demiyoruz. Diyoruz ki senin sağında, solunda, önünde yer alıp seninle birlikte küffara karşı savaşacağız. Seni hak ile gönderen Zat'a yemin olsun ki Biz sana tâbiyiz” ( İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 266.)
Bir rivayette de Ashab-ı Suffa içerisinde kalan Hz. Mikdat'ın geç vakit mescide gelerek kendisine ayrılan sütü içtiğini ama doymaması üzerine kalan sütü de içmek istediğini "O Rasûlullah'ın hakkıdır!" denilerek engellendiğini görüyoruz. Aç karnına uyumaya çalışan Hz. Mikdat, uyku tutmayınca kalkıp "Nasıl olsa Allah, Rasûlü'nü doyuracaktır!" diyerek kalan sütü içer. Bir süre sonra Efendimiz (a.s.) mescide gelip kendisine ayrılan sütü sorar. Hz. Mikdat'ın içtiği söylenince onu çağırıp nedenini sorar. O da:
—Ey Allah'ın Rasûlü, nasıl olsa Allah seni doyurur diye düşündüm der. Efendimiz gülümser.
—Süt sağılabilecek bir koyun var mı? diye sorar. Sütü sağılmış ve daha sütü kalmamış bir koyun gösterilir. Efendimiz mübarek elleriyle koyunun memesini sıvazlayınca oluk oluk süt akmaya başlar. Efendimiz doldurur ve Mikdat'a verir.
—İç... buyurur. Hz. Mikdat içer, Efendimiz tekrar doldurur verir.
—İç... buyurur Hz. Mikdat içer. Efendimiz gülümsemektedir. Bu iş o kadar sürer ki "Başımı öne eğsem ağzımdan süt döküleceğini sandım! diye düşünen Hz. Mikdat:
— Artık içecek yerim kalmadı ey Allah'ın Rasûlü der. Bu esnada Efendimiz (a.s.) bütün dişleri görününceye kadar gülümsemektedir. Mevlâsı Rasûlünü doyurduğu gibi dostunu da doyurmuştur. Zor zamanlarda dirayeti olduğu kadarıyla günlük hayatta şakalaşması, dostluğuyla da Hz. Mikdat Efendisinin yanındadır.
İşte bu güzel insan İslam'ın ilk yıllarında Süheyb, Ammar, Bilal (r.a.) gibi çok işkenceler gören ve "Kalbiniz Allah ve Rasûlü ile beraberse dilinizle inkârınızın önemi yoktur." ruhsat ve müjdesine nail olarak beden ameli ile gönül amelini ayırmayı başaran Hz. Mikdat bir gün Efendimiz (s.a.v.)'e gelir ve sorar.
—Ya Rasûlullah üç arkadaşım da sizden üç ayrı şey rivayet ediyor. Hangisi doğru? Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki: "Bir saat tefekkür bir yıllık ibadete denktir."İbn-i Abbas (r.a.) diyor ki: "Bir saat tefekkür üç yıllık ibadete denktir." Ebu Bekir Sıddık (r.a.) diyor ki "Bir saat tefekkür yetmiş yıllık ibadete denktir." Hangisi doğru ey Allah'ın Rasûlü?
Efendimiz onları çağırmasını buyurur. Mezkûr üç sahabi gelir ve Efendimiz sorar:
—Sizler neyi tefekkür ediyorsunuz?
Ebu Hureyre (r.a.) cevap verir:
—Ya Rasûlallah, yaratılışı düşünüyorum. Yeryüzünü, gökyüzünü varlıkları, kâinatı tefekkür ediyor, ibret almaya çalışıyorum.
—İşte bu tefekkür bir yıllık ibadete denktir. buyurur.
Sonra İbn-i Abbas (r.a.) cevap verir:
—Ya Rasûlallah, ben de öldüğümü düşünüyorum. Kıyameti, hasrı, mizanı orada nasıl hesap vereceğimi kendime soruyor, nefsimi hesaba çekiyorum.
—İşte bu tefekkür üç yıllık ibadete denktir.
Son olarak Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.):
—Ya Rasûlallah, ahiret gününde mizanın kurulduğunu ve insanların bölük bölük cehenneme atıldığını düşünüyorum ve diyorum ki, ya Rabbi beni cehenneme at ve orada gövdemi öyle büyüt, öyle büyüt ki oraya benden başka kimse girmesin.
Kâinatın Efendisi ve bütün insanlığın terbiye edicisi (s.a.v.):
—İşte bu tefekkür de yetmiş yıllık nafile ibadete denktir buyurur.
Burada önce Hz. Mikdat'ın ilgi duyduğu, peşine düştüğü şeyi fark etmek gerekir. İnsanın kıymeti kıymet verdiği şey kadardır. Kim Hakk'ın değer verdiği şeylere değer verirse Hak katında değeri artar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in "Kimin hicreti neye ise sonuçta ona ulaşır!" ifadesiyle de insanı insan yapan şeyin kişinin yönelişi ile doğrudan ilintili olduğuna işaret edilmez mi? Bu meyanda Mevlana hazretlerinin "İnsan, fikirden ibarettir." sözü insanın yönelişinin insanın ta kendisi olduğunun ifadesidir. Hz. Mikdat (r.a.) işte bu anlama derecelerini sorgulayarak değer verdiği şeyi ortaya koymuş olmaktadır.
Aslolan tefekkürdür. Çünkü münafıklar da namaz kılar. Fakat "Müminin niyeti amelinden hayırlı, münafığın ameli niyetinden hayırlıdır." Bizi münafıktan ayıran şey amel değil yapılan fiilin kime-niye yapıldığının bilinmesidir. Niyet ancak düşünceyle oluşan bir kararlılık halidir.
"Ameller niyetlere göredir." emr-i Peygamberi'deki mana (ruhaniyetten özür dileyerek) maalesef yalama edilmiştir. Kul apaçık gayri meşru şeyleri yaparak niyetin düzgünlüğünü söyleyemez. Tam tersine "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar gösteriş için namaz kılmaktadırlar." hitabı ile zahiren sahih ve salih görülen amellerde bile tefekkürle niyeti-yönelişi tashih etmek gerektiği ikaz edilmektedir.
Ashabın derecelenmesini anlamamıza kapı açan bu rivayet üzerinde daha çok yoğunlaşarak çok mana söylenebilir. Son olarak Hz. Ebubekir (ra) efendimizin anlayışına-tefekkürüne dikkat edilecek olursa ilk görülecek şey (s.a.v.) Efendimiz (a.s.)'in merhamet duygusunun aynen onda da tebarüz etmesidir. Sadık (arkadaş) olma özelliği onda Sıddîkiyet (arkadaşlığın-dostluğun en üst derecesi) olarak görünür.
"Ben de sizin gibi bir beşerim yalnız bana vahyolunuyor." ifadesindeki beşerlik Hz. Peygamber (s.a.v.)'e yaklaşabilmenin ve O'ndaki kemalin size yansımasının tek yoludur. Çünkü kelime-i şahadette "...Muhammeden abduhû ve Rasûlühu" buyrulur. Buradaki sıralama önemlidir. O'nun ismi, varlığı yani kendisi sonra kul oluşu sonra peygamber oluşu gelir. Ebubekir Sıddık,(r.a.) peygamber olmadan önce Muhammed (s.a.v.)'in arkadaşı ve dostudur. İşte bu yakınlıktan "ikinin ikincisine" akan şey yani sadîki sıddık yapan vasıflar tamamen insani duygular içerisinde anlayabileceğimiz aşk, iman, sadakat, vefa, ihlâs-samimiyet, şefkat-merhamet velhasıl insanı insan kılan özelliklerdi.
Mikdat Hazretleri'nin türbesi Mersin'de bulunmaktadır. Mikdat camii mevcut fakat halk dilinde adı Muğdat olmuş Mersin'in en büyük camiisi,çok ferah ve huzurlu...
Hac mevsimi geldiği zaman Mersin il Müftülüğü tarafından organize edilen hac organizasyonların uğurlanma yeri olan Hz. Mikdad Camii, önemli gece ve günlerde tıklım tıklım dolup caddelere taşmaktadır. Mersin'in kendini ifadesi olan ezan sesi de buradan yükselir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.