Yüzümüzü Bilgi Güneşine Dönmek
Hayat Yolunda Gençlerle Baş Başa
Selam ile… Sevgili dostlar, bu hafta sizlerle Öğretmenlerimizin fedakarlıklarını, öğretmenliğin ne kadar önemli bir meslek olduğunu konu alan “Yüzümüzü Bilgi Güneşine Dönmek ” konulu sohbetimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sevgili Arkadaşlar,
“Öğretmen bir mum gibidir, kendisi erirken etrafını aydınlatır.” Öğretmen ancak bu kadar özlü anlatılabilirdi. Yılların öğretmeniyim, bu cümleye ekleyecek bir şey bulamıyorum.
Şair Ayhan İnal,
“İnsanlar çula düştü,
Paraya, pula düştü;
Sana gönül vermek de
Bu garip kula düştü.” diyor bir şiirinde.
İnsanların dünyaya fazla önem verdiği bir dönemde bile, öğretmenler hâlâ fedakârlığın zirvesinde duruyorlar. Nereden mi biliyorum? Anlatayım efendim: Öğretmenler kurulunda veya diğer toplantılarda daima öğrencilerimizin nasıl başarılı olacağını konuşuruz. Her öğrenci üzerinde dikkatle durur, bir problem varsa çözüm yollarını araştırırız. Kendi çocuklarımız için aynı gayreti gösterdiğimiz söylenemez.
“Mum dibini aydınlatmaz.” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ne yapalım, acı da olsa gerçek bu! Mum dibini aydınlatmasa da kendi çocuklarımıza davranışlarımızla örnek oluyor ve onlara diyoruz ki: “Bir mum, başka bir mumu tutuşturmakla kendi ışığından bir şey kaybetmez.”
Güzel Canlar,
Öğretmenlerimizin kıymetini bilsek, diyorum. Niçin böyle düşünüyorum? Bilgi güneşinin kıymetini bilirsek, bizim kıymetimiz de artar. Dünyamızın da içinde bulunduğu gezegenler, güneşin etrafında dönüp duruyor. Bu gezegenlerin hangi yönleri aydınlık oluyor, dikkat ettiniz mi? Güneşe dönük yüzleri değil mi? Biz de yönümüzü öğretmene dönsek yüzümüz, gözümüz ve dahi özümüz nasıl aydınlanır? Bunu en iyi sizler biliyorsunuz. Öyleyse önümüzde iki yol var: Ya yüzümüzü bilgi güneşine döner, aydınlığa doğru yürürüz ya da o güneşe arkamızı döner, gölgemizin peşinden koşarız.
Taşradaki bir daire yüz bin liraysa şehrin merkezine yaklaştıkça değeri iki, hatta üç kat artıyor. Beton ve demir yığını bile merkeze yaklaştıkça kıymetleniyor. Peki, insan nasıl kıymetlenir? Bilgiye yaklaştıkça, desem yanlış olur mu? Bir soru daha sorsam: Konuşan, gülen bilgi merkezi kimdir? Öğretmen mi dediniz, tam duyamadım…
Bilgi Dostları,
Öğretmenin sihirli bir eli var. Dokunduğu öğrenciyi değiştiriyor. Öğretmenin dokunabilmesi için ona yakın durmanız, onun sözünü dinlemeniz gerekiyor. Yoksa zararlı siz çıkarsınız! Okula yüzlerce öğrenci geliyor, öğretmenin dokunuşuyla hızla okuma yazma öğreniyorlar. Ortaokul, lise ve üniversitede bu dokunuşlar devam ediyor. Bir bakıyorsunuz, küçücük çocuklar doktor, mühendis, kaymakam, vali olmuşlar. Evet, başarı ufukları sizi bekliyor ama önce niyet, sonra gayret edeceksiniz. Çünkü “Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez.” Kuşlar kanadını çırpmasa uçabilir mi?
Zarif Çiçeklerim,
“Gölgesiz mutluluk olmaz, bak güneşte bile lekeler keşfedildi.” diye güzel bir vecize var. Bazen öğretmenlere kırıldığınızı biliyorum. Doğru, onlar da insan, onlar da hata yapabilirler. Veli görüşmelerinde öğretmenden şikâyet eden bir anneye şöyle söyledim: “Hanımefendi! Kırk tane çocuğunuz olsa onlarla bir odada sekiz saat kalabilir misiniz?” Annenin cevabı kısa ve ilginç oldu: “Çıldırırdım!” İşte böyle bilgi dostları! Öğretmenler sizinle günler, aylar geçiriyor; bu arada eğitim veriyorlar. Bu koşuşturma sırasında istemeden de olsa birinizin ayağına basarsa bunu büyütmeyin olur mu?
Sohbetimizi bir şiirle bitirelim isterseniz.
SEN BÜYÜKSÜN ÖĞRETMENİM
Bilenler kapına koşar,
Sen büyüksün öğretmenim.
Bilgiler seninle yaşar,
Sen büyüksün öğretmenim.
Makâmın hep gönüllerdi,
Varlığın cehle siperdi,
Fâtih elini öperdi,
Sen büyüksün öğretmenim.
Önde sendin hep kılavuz,
Ardından yürürdü Yavuz.
Senden aldı insanlık hız,
Sen büyüksün öğretmenim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.