Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Dolara güvensizlik artıyor

Dolara güvensizlik artıyor

Pandemide kesintisiz üretimi devam ettiren Türkiye, Mayıs'tan bu yana yaptığı ataklarla dış ticaret ve turizmin desteğiyle ekonomide toparlanma sürecine girdi. Yılın ikinci yarısında cari açık ve bütçe dengesindeki iyileşmelerle risklerini düşüren Türkiye, Akdeniz'de de jeopolitik gücünü artırıyor. Mevcut durum uluslararası alanda eriyen dolara karşı TL'nin direncini yükseltiyor.

“Gelecek asır Türklerin olacak” diyorlardı… Fakat yeni asır gelmeden Türkler bu yüzyıla damgasını vurmaya başladı bile. Muhtemelen asır bitmeden yani 21’nci asrın sonlarında dünya büyük bir Türk gücüyle karşı karşıya gelecek. Yerküre, Türklerin hakimiyetini kabul etmek mecburiyetinde kalacak.

Bugünler, o günlerin habercisi. Gerek siyasi, askeri ve ekonomik her türlü zorluğu kısa sürede dinamikliği ile atlatabilen, birliğini hemen pekiştirebilen Türkiye, küresel salgına rağmen ekonomide ve dış politikadaki başarılarıyla parlak geleceğin kapılarını aralarken TL’yi de diğer para birimlerine karşı avantajlı konuma getiriyor.

Müstevlilerin hile ve desiselerini birçok alanda alt eden bölgesinin parlayan yıldızı, parasına yapılan saldırıları Merkez Bankası (TCMB), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve diğer kurumlarıyla savuşturuyor ve mali yapısını daha kuvvetlendiriyor. Uluslar arası para baronlarının Türk  CDS’lerini 600’lere dayandırmaları dahi Türkiye’nin yolunu kesemiyor.

Pandemide kesintisiz üretimi devam ettiren, Mayıs’tan bu yana yaptığı ataklarla dış ticaret ve turizmin desteğiyle ekonomide kısa sürede toparlanma sürecine giren Türkiye, para ve maliye politikalarıyla cari açık endişelerini de hafifleterek TL’yi koruma altına alıyor.

Türkiye’nin; yüzde 3’lük hedef aşılmadan bütçe dengesine dikkat eden hükümetin 100 milyar dolarlık dolar arzının yanında maliye politikalarıyla ekonomiye yaptığı yüksek katkılar, iş kaybına müsaade etmemesiyle üretimin devamını sağlaması ve 200 milyar dolardan fazla döviz mevduatının yanında dünyada en fazla altın rezervi bulunan 12’inci devlet olması, Türk Lirası’nda direnci pekiştiren faktörler olarak öne çıkıyor. Türkiye’de son olarak açıklanan ekonomik güven endeksleri de ekonomideki söz konusu gelişmeleri doğruluyor.

Yılın ikinci yarısında cari açık ve bütçe dengesindeki iyileşmelerle risklerini düşürme yolunda ilerleyen Türkiye, Akdeniz, Libya ve Suriye’de uyguladığı politikalarla da jeopolitik caydırıcılığını ve saygınlığını artırıyor. Özellikle Libya’da sorunun çözülmesiyle Akdeniz’de önemli bir stratejik üstünlük kazanacak ülkemizin enerji konusunda da birçok meselesini halledeceği gözleniyor. Mevcut durum da Türk Lirası’nın güçlenmesine katkı veriyor.

Rezerv para nereye kadar?

Varlığını ekonomiden ziyade uluslararası alanda yüzde 61’lik rezerv para olmaya dayandıran dolarda ise çatırdamalar başladı. Dünyadaki tüm merkez bankalarının rezervlerinin yüzde 61’i dolar ama 2008 küresel krizinden sonra güvenli liman olmada baş aktör olan ancak 2020’de pandemi ile birlikte zayıflayan ekonomisi sebebiyle eski gücünü kaybeden ABD parası bugün birçok badire ile karşı karşıya. ABD; Bozulan ekonomisine mi… Artan sosyal kargaşaları mı… Bir türlü barışamadığı Çin ile muhtemel bir sıcak çatışmanın içine girme endişesine mi… Yoksa eriyen dolarına mı… Hangi birine yansın!

Daha geçen aylar içinde 103 bandında diğer para birimlerinin ensesinde boza pişiren dolar, bugün 93’lerde gezinirken gözünü de ölecek insan gibi toprağa dikmiş, 90’ların altına düşmemek için can siperhane sorunlarıyla boğuşup duruyor.

ABD’de azalmayan ve sürekli artan koronavirüs vakaları, söndü gibi görünen ancak her an patlak vermesi muhtemel ırkçılığa yönelik başkaldırılar… ABD ekonomisinin 2. çeyrekte yüzde 32,9 daralması, Çin gerginliği, FED’in güvercin politikalarını devam ettirmesi ile Avrupa’nın pandemiye karşı son 750 milyar euroluk kurtarma paketine karşılık ABD’nin 1 trilyon dolarlık paketi hâlâ senatodan geçirememesi, Kasım’da yapılacak seçim belirsizliği, yüksek iş kaybı ve büyükler de dahil birçok şirketin zarar açıklaması ve iflasları ABD parası doları birçok ülke para birimleri karşısında değer kaybetmesine sebep oluyor.

ABD “SWIFT”ine de güveniyor

Dünya çapında para transferi için “SWIFT” diye bir sistem kullanılıyor. Paranızı EFT yapabilmeniz için SWIFT sistemindeki bir bankadan işleminizi gerçekleştirmeniz gerekiyor. SWIFT’in sahibi de ABD. Yurt içi ya da yurt dışı banka hesaplarına döviz olarak para göndermek istiyorsanız SWIFT kodu alacaksınız. SWIFT, Dünya Bankalar Arası Finansal Telekomünikasyon Derneği’nin kısaltılmışı.

Burada her bankanın döviz hesapları için ayrı bir kodu bulunur. Döviz hesabına para göndermek ya da para almak istediğinizde bu kodu kullanırsınız. Kod 11 haneden ve tamamen büyük harflerden oluşur. İlk 4 hane bankanın kodunu, devam eden iki hane ülke kodunu, sonraki 2 ya da 4 hane ya da bazı ülkelerde 3 hane yerel kodu, sonraki 3 hane ise şube kodunu tanımlar. Şayet 11 haneyi dolduramıyorsa kodun sonuna “X” konur. Paranın hızlı gitmesi için ek ödeme yapılır ve transferlerle ayrı bir kazanç kapısı oluşturulur.

ABD’nin elinde yüzde 61’lik rezerv para olma gücünün yanında SWIFT gibi bir avantajı elinde bulundurmasına rağmen uluslar arası alanda giderek zayıflaması, dünyanın ABD’ye olan güven kaybı sebebiyle oluşuyor. Daha açıkçası, dünya ABD’ye güvenmiyor… Parasına da güvenmiyor… Bir an önce dolar boyunduruğundan kurtulmak ve ekonomik faaliyetlerin gerçek değerini alması için doları ticaretinden çıkarmak istiyor. Dolardaki zayıflığın asıl sebebi “güvensizlik”…

Dünyanın en borçlu ülkesi

Mayıs sonu itibariyle dünyanın en borçlu ülkesi ABD olarak görünüyor. Toplam borcu 25 trilyon dolar. Borç 20 trilyon dolarlık milli gelirin çok üzerinde. Uluslar arası standartlara göre bütçe açığı milli gelire göre yüzde 3’ü geçmemesi gerekirken ABD’nin bütçe açığı 4 trilyon dolara dayanmış ve milli gelirin yüzde 18’ini aşmış.  

ABD’nin en çok borçlu olduğu iki ülke var. Biri can düşmanı Çin… Tam 1,1 trilyon dolar… Diğer borçlu olduğu ülke ise Japonya… Ona da 1,1 trilyon dolar borçlu…  

Dış ticaret fazlası veren bu iki ülke, fazla parayı merkez bankalarında tutmak yerine “dolar güvenli liman” diyerek gidip Amerikan Hazine tahvilleri alıyorlar. Diğer taraftan Çin Merkez Bankası’nda 3,3 trilyon dolar döviz var. ABD borçlu ancak bu ülkelerdeki paralara güveniyor ve doların düşüşüne rezerv para, SWIFT ve tahvilleriyle mani oluyor.

“Bu kadar küresel gücü elinde bulunduran ABD ekonomisi ve parasının çökeceğini söyleyenler hayal görüyor” diyenler olabilir. Hiç unutmamak lazım ki, ekonomideki güç para değil “güven”dir. Dolara karşı da bugün dünyada güvensizlik giderek artıyor.

Neden, çünkü karşılarında 1947 yılından bu yana ekonomisi en sert şekilde düşen bir ABD var. Evet, ABD ekonomisi pandeminin etkisiyle 2020 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 32,9 oranında daraldı. ABD ekonomisi yılın ilk çeyreğinde de yüzde 5 küçülmüştü.

Bugün ABD’de koronavirüs vakaları giderek artıyor. Son 11 gün içinde 10 binden fazla insan hayatını kaybetti. Toplam ölü sayısı ise 160 bine dayandı.

1 trilyon dolarlık pandemi paketi konusunda anlaşamayan ABD’li siyasilerin ilk kavgası işsizlik yardımında patladı. ABD Kongresi ve Beyaz Saray, salgın döneminde verilen işsizlik yardımının devamını sağlayacak yeni tasarıya ilişkin görüştü, ancak sonuç sıfır.

Böyle bir ülkede hane halkı tüketim ve hükümet harcamaları giderek azalıyor… İhracat, özel stok yatırımları, yabancı sabit yatırımları düşüyor. Güvensizlik yükseliyor. Bu da para birimi dolara yansıyor. İşte uluslar arası piyasalarda dolar endeksinin 93’lere düşmesi ve euro/dolar paritesinin 1,17’lerden aşağı inmemesinin en büyük sebeplerinden biri bunlar.

Ekonomik değil siyasi

Uluslar arası zayıflığa rağmen doların TL karşısında direncini ekonomik sebeplerle açıklamak zor. Ekonomik verilerin bozukluğunu, borçluluk, dış ticaret dengesi, cari açık, bütçe açığı, enflasyon ve TCMB’nin rezervlerini diline dolayanlar TL’deki zayıflığı Türkiye’deki şartlara bağlamaya çalışsalar da gerçek göründüğü gibi değil. Zira Türkiye’nin borcundan daha yüksek ülkeler var. Türkiye’nin cari açığını, bütçe açığını fersah fersah geçen bir ABD gözümüzün önünde. Merkez bankası rezervleriyle övünenler bile dolardaki zayıflık sebebiyle endişeler içinde.

O halde Türk Lirası, Türkiye’nin bu kadar iyi bir gidişatına rağmen değer kazanmıyor? Evet soru bu… Elbette birinci sebep müstevli finans kanallarının ekonomik değil politik olarak Türkiye’nin CDS’lerini riskli hatta yüksek riskli kategoride tutmaları. Bugün Türkiye’den çok daha yüksek riske sahip ülkelerin CDS’lerine baktığınızda ağzınız açık kalıyor. Rakamları Türkiye’nin bugün 560,95 seviyesindeki rakamının üçte birine ulaşmıyor. En basiti Yunanistan’ın CDS’lerine bir bakın görün…

Cari dolar kuru şişirilmiş

Bugün Türkiye’deki dolar kuru tamamen şişirilmiş durumda. Birçok ekonomist zaten dolardaki artışı ekonomik nedenlerle açıklamıyor, açıklayamıyor.

Ekonomist Zeki Akıllıoğlu’nun ifadesi oldukça yerinde… Diyor ki, “Dünya Bankası en son 2019 yılında Türkiye satın alma gücü paritesini (SAGP) 1,84 olarak açıkladı. SAGP kuru, 1 ABD dolarının ABD’de satın aldığı mal ve hizmetin, Türkiye’de kaç Liraya satın alındığını gösteren kurdur. Türkiye ve ABD’de ortak tüketilen 5 bin adet ürün ve hizmet karşılaştırılarak hesaplanmaktadır. 5 bin sayısı ile tüm temel ürün ve hizmetler kapsanmış olmaktadır. SAGP kuru, doğrudan piyasaya, markete, alışverişe dayanan kurdur. 2019 için, 1 ABD doları ile ABD de satın alınan mal veya hizmetin aynısı, Türkiye’de 1.84 TL’ye satın alınmıştır. 2020 için ise SAGP kurunun 2 - 2.5 TL aralığında olacağı tahmin edilebilir. SAGP kuru esasen kurun gerçek seviyeleri hakkında fikir de vermektedir. 7 TL’lere yükselen cari kurun, 2 - 2.5 TL olan SAGP kurunun üç misli olması, ekonomik sebeplerle izah edilmekten çok uzaktır. Neticede cari kurun bu denli yükselmesinin sebebini insanımızın yukarıdaki sebeplerle döviz bulundurma iştahı ve endişesinde aramak gerekir. O da, uzun vadede, güvenle birlikte terse dönmesi mümkün bir olgudur” diyor.

IMF’ye teslim olun

Dolardaki artış tamamen endişe ve güvenli liman arayışından kaynaklanıyor, ancak ABD doları da ülkedeki istikrarsızlık sebebiyle güven de vermiyor. TL’ye güveni sağlayacak husus, doların veya dövizin cazibesini azaltacak ataklar yapabilmek. Bu da Türk halkının milli duygularından geçiyor. Tamamen duygusal deyip dövize sarılmak bir bakıma Türk ekonomisine de kötülük anlamına geliyor.

Geçenlerde İngiliz Financial Times gazetesi Türk Lirası ile ilgili bildiğimiz ancak ilginç gelen bir açıklamayı yeniden tekrarladı. Hem de başyazı ile… FT şöyle yazıyor:

“TL için Türkiye’nin yeni bir yaklaşıma ihtiyacı var. Merkez Bankası şu anda uyguladığı para politikasını bırakmalı ve geleneksel ekonomi politikaları dönmeli. Türkiye'de ise uzun süredir varolan cari açık ve yüksek enflasyon gibi sorunlar ile bu sorunları gidermek için gereken faiz artırımlarına karşı çıkan bir Cumhurbaşkanı problemleri daha da derinleşti. Ankara'nın TL'nin değer kaybını engelleme çabaları ülkeyi bir mali ve ödemeler dengesi krizine sürüklüyor…”

FT’nin geleneksel dediği tavsiyenin özeti, “Gidin IMF’ye teslim olun” anlamını taşıyor…

TL için ne yapılmalı?

Daha sarih şekilde anlatırsak, “Faizlerinizi artırabildiğiniz kadar artırın. Cari açık, bütçe açığı, borçlulukta kısır döngüde dönüp durun… Bol bol borç alın, emir alın… Dediklerimizden çıkmayın… Dünyayı biz yönetiriz… Siz oturduğunuz yerde oturun!” demek istiyor.

Ne dersiniz sizce mümkün mü?

FT’nin kölelik tavsiyesi bugün büyüyen ve jeopolitik güçlülüğünü artıran Türkiye için artık imkansız. Gelenekselliği dayatan FT boş boş yazıp çiziyor!

Peki TL için ne yapacağız, o zaman… Çok basit İngiliz FT’nin dediklerinin tamamen tersini…

İkincisi, rezerv paranın lideri dolar değer kaybederken Türk Lirası için yapılacak şey öncelikle Türkiye CDS’lerinin düşürülmesi. Bunun için de siyasi atraksiyon gerekiyor. Biraz uzun yol olsa da Türkiye’nin dış politikada taviz vermeden haklı davasını tüm dünyaya her ortamda anlatması şart.

Sürekli ekonomi destekli FETÖ ile dolar/TL kuruna saldıran ABD, daha önceki senelerde olduğu gibi rahip krizi, son dönemde Osman Kavala meselesiyle ipleri gererken diğer taraftan S-400’leri kullanıma açan Türkiye’ye aba altından sopa göstermekle kalmayıp, tehditlere varan ortamlar oluşturuyor.

FETÖ’yü yok eden, Irak ve Suriye’de ABD destekli PKK’yı silen, Akdeniz’de Libya ile jeopolitik başarılara başarılar ekleyen Türkiye’ye elbette ekonomik yönden saldırılar olacak ama, o hamleler de bir müddet sonra kesilecek. Türk Lirası emin adımlarla güçlü bir şekilde yoluna devam edecek ve aranan bir para birimi olacak.

analizgazetesi.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi