Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

'Öldürmeye gelen, sende dirilsin!'

'Öldürmeye gelen, sende dirilsin!'


Mustafa Yürekli, 80. yaş gününü kutlayan, dünyanın yaşayan en büyük şairi Sezai Karakoç'un 1960'tan itibaren İslami harekete liderlik yaptığını anlatıyor.

Diriliş dergisiyle ve kitaplarıyla, çağdaş İslam düşüncesini irdeleyip gündeme taşırken, sistemleştirdiği Diriliş düşüncesiyle ve kurduğu Yüce Diriliş Partisi'yle de İslam milletinin kurtuluş yolunu çizdi..

Sezai Karakoç'un[1] 80. yaş gününü kutlama mutluluğunu paylaşıyoruz.

13. yüzyılda, Mevlânâ Celâleddîn-î Belhî Rûmî, (30 Eylül 1207, Belh - 17 Aralık 1273, Konya) ve Yunus Emre (1240 - 1321) dünyanın en büyük düşünür ve şairi idiler. 20. yüzyılda dünyanın en büyük şairi ve düşünürü olan Sezai Karakoç, daha çok, 13. yüzyılın ikinci yarısından 14. Yüzyılın ilk çeyreğine, Selçuklu'dan Osmanlı'ya geçişe liderlik yapan Yunus'a benzer. Tarihi, sosyal ve siyasal rol bakımından olduğu kadar, şiirinin iklimi açısından da Sezai Karakoç yaşayan Yunus'tur.

BÜYÜK DOĞU'DA YETİŞTİ

Sezai Karakoç'un Türkiye'nin sosyal, kültürel ve siyasal tarihindeki yerini belirlemek için hayatına yakından bakmak gerekiyor..

Milletimiz, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçerken, tarihinin en büyük kırılmasını yaşadı; medeniyetimiz çöktü, büyük bir bozguna düşürüldük. Tanzimat'la başlayan, 1908'deki İkinci Meşrutiyet'le, özellikle Birinci Dünya Savaşı'yla büyük bir hız kazanan, yok oluşa giden yıkılışımızda, medeniyetimizi savunanlar, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal ve Necip Fazıl Kısakürek'ti.. Onlar aynı zamanda milletimize kılavuzluk yaptılar.

1945 yılında, İkinci Dünya Savaşı sonunda, dünya liderliği İngiltere'den Amerika'ya geçerken, Türkiye de, iki kutuplu yeni dünyada Rusya'ya karşı ABD ve Avrupa'nın yanında konumlandırıldığı için, sağ - sol çatışmasına sahne olacaktı. 1943'ten itibaren Büyük Doğu, direnişin kalesi oldu..

Sezai Karakoç, orta öğrenimini Kahraman Maraş ve Gaziantep'te tamamlayarak 1950'de, çok genç yaşta, 17 yaşında, Büyük Doğu'ya, üstad Necip Fazıl'ın yanma gelir. On üç yıl onun yanında bulunur. Sonraları da Büyük Doğu'nun her çıkışında Sezai Karakoç, üzerine düşen görevi yerine getirecekti. Hatta öyle ki, kendi yayımladığı Diriliş Dergisi'nin sayılarını bile, üstadın Büyük Doğu'yu çıkarmadığı, tatil ettiği zamanlarda yayımlayacaktı.

DİRİLİŞ'İ 27 MAYIS'TAN İKİ AY ÖNCE YAYINLADI

Sezai Karakoç'un bir Müslüman aydın ve lider olarak tarih sahnesine çıkışı, Diriliş hareketini başlatması günümüzden tam 50 yıl öncedir: Diriliş Dergisi'nin ilk sayısı, Nisan 1960'da yayınlandı. Derginin yazı ailesi, sonraları kendi alanlarının ünlülerinden olan kimselerden meydana gelmekteydi: Mehmet Şevket Eygi, Erol Güngör, Nuri Pakdil, Mehmet Çavuşoğlu, Cevat Ülger, İhsan Babalı, Sait Çekmegil, Ziya Nur, Nevzat Yalçıntaş, Kadir Mısıroğlu bunlardan bazılarıdır. İlk sayısında, Sezai Karakoç'un Diriliş imzasıyla "Samanyolunda Veba" adlı manidar bir yazısı yayınlanır. Ayrıca Prof. Dr. Muhammed Hamidullah'ın "Peygamberimizin Hayatında Estetiğin Yeri? yazısı, 20. yüzyılın önemli tarih sosyologlarından Prof. Sorokin'den, Erol Güngör'ün çevirdiği ?Çağımızın Buhranları', Mehmet Şevket Eygi'nin Malik Bin Nebi'den çevirdiği ?Batı'dan İktibas' ve yine Sezai Karakoç'tan Cezayir Müslümanlarının İslamî mücadelesini anlattığı Bir ?Milletin Basu Badelmevti' yazısı ile ?Eski Kirazın Gereği' ve ?Çocukluğumuz' adlı iki şiiri yayınlanır. İkinci sayı da aynı türden yazılarla çıkar. Sonra Mayıs sayısı ve 27 Mayıs 1960 darbesiyle dergi yayınım durdurur. Darbenin ne getireceği belli olmayan havasında, üstadı Necip Fazıl'ın tutuklandığı günlerde, Sezai Karakoç'ta pek çokları gibi bir suskunluk dönemine girer.

1966'da Nisan ayında aylık olarak tekrar çıkan Diriliş, sonraki yıllarda da genel çizgi olarak insanların metafizik bir ortamda düşünmesini sağlamaya çalışacaktır. 1966 Dirilişlerinde Seyyid Kutup, Ebul Ala el-Mevdudî ve Meryem Cemile gibi çağdaş İslam yazarları da yer alır. Dergi büyük boy olarak çıkar. 1967 Martına kadar 12 sayı çıkan Dirilişler yayınını, 1969'da tekrar çıkacağı zamana kadar yine keser. Derginin zaman zaman yayınını durdurup, mola vermesini Sezai Karakoç "Kimi zaman kendi iç alemine çekilmek, orada yenilenmek, tazelenmek ve genç, dinç bir enerji halinde, düşünceler ve davranışlar alanına geri dönmek" olarak niteler. Sezai Karakoç'a göre "Diriliş'in her yeni çıkışı, kendi iç hicretinden geri dönmektir." Hicret'ten dönüş, fetih demektir.. "Diriliş, bir yılı aşkın bir aradan sonra, tekrar, yayın alanına giriyor. Böylece, bir kere daha, bir ölüm kalım savaşında varlığını ispat ediyor. Bu düşüş kalkış dünyasında bir kez daha ayağa kalkıyor. Seslendiği toplum, çağırdığı insanlık, teşrih ve şifa masasına yatırmağa çalıştığı çağ gibi, kimi zaman ölüm sularına erip tarihe karışacak gibi olduktan sonra, umutsuzlukların en kabarık anında esen ilahi bir lütuf rüzgarı, onun, yeniden görünüşler aleminde zuhuruna imkan bağışlıyor.? Diriliş, çıkmadığı dönemlerde bir fetih hazırlığı yapmaktadır..

1969'da çıkan Dirilişlerde batılı varoluşçu filozoflardan ve mistik yazarlardan çeviriler ağırlıktadır ve dergi, ilk yıllardaki gibi küçük boy yayınlanır. Yine 12. sayının sonunda yayınına nokta koyar. 1970'de büyük boy 4 sayı çıkar. 1974'de Eylül ayında tekrar aylık olarak 18 sayı çıkar. Bu devrede tasavvufi konular ve Osmanlı Tarihi üzerine ağırlıklı yazılar ve metinler de yer alır. 1976'da bir yenilik olarak haftada iki gün (Pazartesi-Perşembe günlüğü) günlük gazete olarak çıkar. Aslında gazetenin kitleleri yönlendiren fonksiyonunu çok iyi kavrayan Karakoç, bu çıkışıyla Müslümanların nabzını yoklamaktadır. Böylece gelinen 1979'da yine aylık olarak çıkar ve derginin jeneriğine siyaset, fikir, edebiyat dergisi ifadesinin yanına inanç dergisi sözü de ilave edilir. Bu haliyle 1980 Ekimi'ne ulaşan dergi, üç yıllık bir aradan sonra, 7 Ocak 1983'de bir cuma günü günlük olarak yayınlanmaya başlar. Diriliş Gazetesi'nin sunuşunda ?Diriliş, bu günden itibaren, günlük gazete olmuş bulunuyor. Bu ihtiyaç ani bir kararın sonucu olmayıp, Diriliş'in 1960'da başlayan ve bugüne kadar birçok safhadan geçen gelişiminin zaruri bir açılımından doğmuştur. Düşüncenin ve duygunun dışlaşması, damarlarda dolaşan kanın yüze vurması, yaza eren ağacın yalnız kök ve dallardan ibaret kalmayıp bütün donanımına, yaprak, çiçek ve yemişlerine kavuşması gibi bir oluş.? denilmektedir..

Tek yaprak ve o günün gazete fiyatıyla çıkan Diriliş'le, Sezai Karakoç günlük gazete ihtiyacını Müslümanlara hissettirmek ve yükü omuzlayacak başka insanlar bulmak ihtiyacında ve arzusundadır: ?Çağımızda, tekniğin ilerleyişi, haberleşme vasıtalarının artışı, insanların ve toplumların sorunları üzerine olan görüş ve düşüncelerin de hızla üretilip geliştirilmesi zorunluluğunu getirmiştir. Artık bir dünya görüşü, her tarafa ulaşma ve oralarda diğer dünya görüşleriyle karşılaşma, alışverişte bulunma ve hesaplaşma durumundadır. Yani daha açık bir dille söylemek gerekirse, televizyon, radyo ve günlük gazetelerde kitlenin karşısına çıkmak borcunda. Bu çağın, düşünceler için varoluş şartı, görünme olmuştur. Bununla, ortalıkta görünmeyen, meydana çıkmayan düşünce yoktur, yokluğa mahkumdur demek istemiyoruz. Bu, düşüncenin özüyle ilgili bir noktadır. Ancak, demek istiyoruz ki, ne kadar tek kişiyi ve onun iç hayatını hedef alırsa alsın, çağımızda her düşünce, kendisi meydana çıkmasa bile, meydanı, meydanda olanları, meydanda olup bitenleri hesaba katmak, ne kadar inzivada olursa olsun, hesaba katılacağını bilmek ve unutmamak zorundadır.?

Sezai Karakoç'un gazeteciliğe ilişkin ?1960'dan bugüne kadar, Diriliş düşüncesi de, aylık dergi ve kitaplarla, daha çok teorik planda, iç birikimini yapmış, fakat aktüel olandan da büsbütün kopuk ve uzak durmamıştır. Zaman zaman, günlük gazetelerde, sütunlarda görünmüş, bir dönem de aylık organını haftada iki kez çıkma gibi günlüğe yaklaşan bir niteliğe erdirmiştir. Ancak, bugünkü, çıkış, aktüel plana inişin süreklilik kazanması anlamına gelmektedir. Ayrıntılarda, bütünü gözden kaçırmadan, kendi gerçeğini doğrulamak anlamına. Diriliş, günlük olarak çıkmak ve kaçınılmaz olarak politik hayatı gözlemlemek, bu alanda değerlendirmeler yapmak hali içinde de, eski amacından ayrılmış bulunmayacak, onu hayat ve toplum içinde, zaman karşısında pekiştirmiş olacaktır.? tespitleri, günümüzde Müslüman medya mensuplarının yolunu aydınlatır nitelikte. Ancak gazetecilikte kendisi de çok başarılı olamayacak ve bazı konularda elindeki ile yetinmeyi tek çare olarak gören Müslümanları harekete geçiremeyecektir. Sezai Karakoç'un "Allah'ın izniyle Plevne müdafası gibi 5.5 ay dayandık..? dediği günlük Dirilişler, 16 Haziran 1983'de yayınını durdurur.

Diriliş bir dergiden çok, fikir akımı olarak, bir okul, bir siyaset merkezi olarak hizmet etti. Pek çok Müslüman aydının yetişmesi için bir merkez, bir ortam olan Diriliş, mücadele hayatına atıldığı 1960'dan 1983'e kadar Sırat-ı Müstakim ve Büyük Doğu çizgisinden hiç sapma yapmadan, duru bir ruh ve cevherin yeni kuşaklara taşıyıcılığı görevini üstlendi. Sezai Karakoç, dergisinde heyecanlı yazılara ve söyleyişlere değil, kalıcı, yol gösterici ve insanları düşünce alanına çıkarıcı metinlere yer verdi. "Müslüman İslami öylesine canlı ve diri yasa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin!" diyerek, insanlarımızı İslam'ın güzellik iklimine çağırdı. Diriliş akımının "Bir sütun dağını delen Ferhat gibi katı realite granitini kıra kıra hedefine doğru ilerlediğini" söyledi. Diriliş,gerçekten de 1960'tan itibaren Sezai Karakoç'un çevresinde toplanan farklı kuşaklardan genç kalemlere Ferhat olmayı öğretti..

Karakoç, insanlara hakikati ulaştırırken, "araçların hakkını vermekle birlikte, hiç birine takılıp kalınmaması?nı öğütler. ?Kişiler kim olurlarsa olsunlar, aciz ve fani varlıklardır. Onları putlaştırmamalı, birer hizmet eri olarak düşünülmelidir" der ve insanlara gurur gelmesin, acizliklerini unutmasınlar diye Allah'ın ölümü yarattığını söyler. Şiirimizin sahih damarını oluşturan Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç hattı, İslam'ı bir bütün olarak ele alır.. Düşünce, sanat ve siyaset birbirini bütünleyerek ve destekleyerek, Batı karşısında medeniyet değerlerimizi, milletimizi savunur. Dolayısıyla sanatçı, ülkeye kılavuzluk yapmakla görevli olduğundan, Diriliş okulu, hem bir sanat - edebiyat hareketi, hem de siyasi bir harekettir. Müslüman aydın olmadan, liderlik sorumluluğunu üstlenmeden sanatçı olunamaz..

Sezai Karakoç, 1997 yılında ard arda iki genel seçime katılamadığı için kapatılan Diriliş Partisi'nin (DİRİ-P) yerine, 17 Nisan 2007 tarihinde Yüce Diriliş Partisi'ni kurdu. Partinin kısa adı "YÜCEDİRİ-P"tir ve amblemi de "Dolunay, Gül Ağacı ve Yol"dur. Amblemin anlamı ise, 'Diri' olan 'Gül'dür; 'Yüce' olan 'Ay'dır ve 'Yol' da 'Parti'dir.


[1] Nüfus kayıtlarına göre Karakoç'un doğum tarihi, 22 Ocak 1933'tür ve Diyarbakır'ın Ergani kasabasında dünyaya gelmiştir. Sezai Karakoç hatıralarında, annesinden rivayetle güllerin açıldığı ay olan Gülân'da (Mayıs) doğduğunu söyler ve doğum tarihi olarak Mayıs'ı benimser, bahar ayı, diriliş ayı olduğundan.

Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafayurekli@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi