Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Savunma bütçesi değil saldırı belgesi

Savunma bütçesi değil saldırı belgesi

 

Savunma bütçesi değil saldırı belgesi

Türkiye'nin güneyinden PKK maharetiyle Doğu Akdeniz'e kanal açmak isteyen ABD'nin 2020 yılı savunma bütçesi bölgedeki bitmeyen emellerini bir kez daha ortaya koydu. S-400'ler ve Libya mutabakatıyla soğuk bir duş alan ABD, Rusya'dan başlayıp Türkiye üzerinden batıya giden enerji hatlarına ambargo hazırlığında. ABD, Doğu Akdeniz'deki kolunu kesmek için Türkiye'yi F-35 programından çıkarmayı, PKK'ya daha fazla yardımı ve Kıbrıs Rum Kesimi'ni askeri olarak desteklemeyi planlıyor.

Türkiye’nin risk primi CDS’ler 281 seviyesinde. Küresel, bölgesel ve ulusal oluşan risklere rağmen aşağı yönlü bir trende giren oranlar gelecek yılın pozitif geçeceğine dair sinyaller vermesine karşılık Türkiye – ABD ilişkilerinde sıkıntıların devamı yönünde işaretler veriyor. Bizzat ABD Başkanı Donald Trump tarafından imzalanan savunma bütçesi Türkiye ve bölgemize yönelik birçok tehdidi beraberinde getiriyor.

Makro ekonomiyi olumsuz etkileyecek gelişmelerin başında her zaman olduğu gibi ABD’nin Türkiye’ye olan yaklaşımı geliyor. 2018 yılından bu yana siyasi ve ekonomik açıdan olumsuz seyreden iki ülke ilişkileri son dönemde jeopolitik ve konjonktürel kazanımlar sebebiyle hafiflemesine rağmen risk oluşturmaya devam ediyor.

butce-1

Geri planda icra edilen birçok saikle birlikte riskleri ortaya çıkaran en önemli gelişme Türkiye – Libya’nın Akdeniz’de karşılıklı olarak imzaladıkları ortaklık mutabakatı. Türkiye “Su uyur, düşman uyumaz” diyerek elini çabuk tuttu. Tabiri caizse ABD de dahil, Doğu Akdeniz’de gerçekleşen Türkiye’nin tarihi adımı birçok ülkeyi uykuda yakaladı.

Şimdi kartlar yeniden karılıyor, stratejiler yeniden belirleniyor. Siyasi ve ekonomik gelişmelerin temeli de zaten burası.

“Suriye nereden çıktı?” diyenlere

Söz konusu mutabakat tam anlamıyla Akdeniz uluslar arası hukuk kurallarına uygun olarak Türkiye ve Libya’nın egemenlik haklarında tasarrufta bulunma hakkını tanıyan bir sözleşme. Bu zamana kadar çeşitli sebeplerle uygulanamayan mutabakatın Doğu Akdeniz’de yeniden ortaya çıkan konjonktüre göre belirlenmesi elbette kaçınılmaz olacaktı. Türkiye bu işi oldu-bittiye getirmeyecekti.

butce-5

Özellikle Suriye meselesi niye çıktı diyenlere sözüm şu: Olaylara geniş çerçeveden bakacak vizyonunuz yoksa veya art niyetliyseniz bu soruyu veya böyle düşünceleri zihninizde barındırabilirsiniz.

ABD’nin PKK maharetiyle Suriye, Suudi Arabistan ve Mısır üzerinden Doğu Akdeniz’e hakim olmaya yönelik çalışmalarını bir hatırlayın. Diğer taraftan İtalya, İsrail, Yunanistan ve kendini Akdeniz ile ilişkilendirmeye yönelen ancak Doğu Akdeniz’de hiçbir söz hakkı bulunmayan ülkelerin agresif siyasetlerini masaya yatırın… Baskı altına alınan Kıbrıs Rum Kesimi’nin uluslar arası hukuku aykırı hamlelerini bir bakın…

Akdeniz’de uluslar arası hukuka ters düşen ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) hiçe sayan anlayışların Doğu Akdeniz’deki planları elbette boşa çıkarılacaktı. Nitekim kritik Türkiye – Libya mutabakatıyla hak yerini buldu. Türkiye, KKTC ve Libya’nın Doğu Akdeniz’deki hakimiyet alanları mutabakatla birlikte böylece açıkça ortaya çıkmış oldu.

butce-8

TBMM’deki oylama ve ABD bütçesi

Talihsiz olaylar sadece yurt dışında olmuyor tabii ki… Müessif bir gelişme de gazi meclisimizde yaşandı. Türkiye ile KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki hukukunu hiçe sayan şer güçlerin oyunlarını bozan Libya mutabakatı TBMM’de AK Parti ve MHP’nin oylarıyla kabul edildi ama CHP, İyi Parti ve HDP’nin ret cephesinde yer alması söz konusu partilerin vizyonlarını da iyot gibi açığa çıkardı.

Geçelim Trump’ın ülkesi ABD’ye…

ABD’nin Türkiye karşıtlığını öne çıkaran en bariz belge savunma bütçesi. 738 milyar dolarlık ülke tarihinin en büyük bütçesi aslında Türkiye – ABD ilişkilerini yakından ilgilendiriyor.

Evet bütçe ABD Başkanı Donald Trump tarafından imzalandı. Trump savunma bütçesini iki F-35 savaş uçağı arasında kurulan bir platformda imzalaması da siyasi mesaj verme açısından dikkat çekici. Bilhassa savunma bütçesindeki 71,5 milyar dolarlık denizaşırı operasyonlar fonu ile 23,1 milyar dolarlık enerji bakanlığı bünyesindeki savunma harcamaları ABD’nin 2020 yılındaki küresel emellerinin artarak süreceğinin bir göstergesi.

butce-4

Malum ülke binlerce TIR dolusu silah yardımı ve lojistik desteği ile hâlâ Suriye’de PKK kartını oynamayı sürdürürken diğer taraftan F-35’leri gündeme taşımaktan da çekinmiyor. Ayrıca ABD’nin yılın son günlerinde Rusya’nın doğalgaz sevkiyatına ambargo uygulayacağına yönelik hamleler de Türkiye’ye dolaylı ekonomik kıskaç görünümü sergiliyor.

ABD savunma bütçesi metinleri arasında SDG olarak belirtilen PKK’ya ve PKK’ya destek veren gruplara yönelik yardımları rahatlıkla görebiliyorsunuz. Ayrıca DEAŞ’la mücadele diye ayrılan ciddi bir fonun da bölgede kimlere yönlendirileceği bugün için meçhul. Diğer taraftan ABD’nin savunma bütçesinde Kıbrıs Rum Kesimi’ne yönelik silah ambargoların kaldırılması da var.

Savunma bütçesi, aynı zamanda askeri gücünü S-400’lerle takviye eden Türkiye’ye yönelik ABD’nin bu hamleleri aynı zamanda CAATSA denilen hasımlarla yaptırım yoluyla mücadele yasasının 2020 yılında daha fazla işletileceğinin bir belgesi. Öyle ki Ulusal Savunma Stratejisi Kapsamında Modernizasyon Programları bölümünde Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması gerektiği belirtiliyor.

butce-7

Gelişmeler bu kadar net iken TBMM’de Libya mutabakatına ret oyu veren parmakların mahiyetini bence anlamaya çalışın, derim.

Enerji hatlarına ambargo

Ekonomide psikolojik bir denge unsuru olan iki ülke ilişkilerinin 2020 yılında nasıl yürüyeceğine dair yol haritası niteliğinde olan ABD’nin savunma bütçesi sadece askeri alanları ilgilendirmiyor. Bütçe enerji lojistiği açısından Türkiye – Rusya ilişkilerine de sekte vurmaya çalışıyor.

Rusya ortaklı Türk Akım projesi bile bütçe metinleri içinde yer almış durumda. Savunma bütçesi paragrafları arasında Rusya’nın enerji ihracatına katkı sağlayan enerji boru hatlarının inşasında çalışan bazı gemi şirketlerine yaptırım uygulanması şartı gözlerden kaçmıyor.

Dolayısıyla Ocak ayından itibaren 2 aylık dilimde Türkiye – ABD ilişkilerinin yeniden krize girme olasılığı söz konusu. Zira savunma bütçesinde, yasanın kanunlaşmasını takip eden 60 veya sonraki her 90 günde Kuzey Akımı-2 ve Türk Akım projeleri veya bu projelerin yerine inşa edilecek diğer projelerin inşası için deniz seviyesinden 100 fit ve üzeri derinliğe boru hattı döşeyen gemilerin tespitine ilişkin bir raporun ilgili kongre komitelerine sunulma şartı bulunuyor. Tabii Trump’ın savunma bütçesi sadece gemi şirketlerine değil projelere gemi sağlayanlara da yaptırım imkanı getiriyor.

Bu noktada ABD’nin savunma bütçesinde yer alan enerji hatlarıyla ilgili ambargoya sert tepki geldi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Mass, Nord Stream 2'ye yönelik yaptırıma ilişkin, “Bu kabul edilemez. Bu tür eylemler Avrupa'da alınan kararları etkiliyor” demesi krize yönelik boyutun büyüklüğünü gösteriyor.

ABD’nin yaptırımlarına karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türk Akım'la ilgili ‘Yaptırım uygularız’ diyorlar. Bu, haklarımıza tecavüz. Bunlara karşı bizim de yaptırımlarımız olacak” ifadesini de bir kenara yazmak gerekir.

Swapla başladık swapla bitiriyoruz

BDDK'nın swap hamlesi ne anlama geliyor?.. Elbette birinci hedef Türk Lirası’nın açığa satışını minimize etmek. Bilindiği üzere swap’ı karşılıklı iki tarafın anlaşmalı olarak kur, vade ve faiz üzerinden döviz takası şeklinde tarif ediyoruz. Merkez Bankası burada TL karşılığında dolar veriyor, daha doğrusu kiralıyor. Anlaşma sonunda tam tersi gerçekleşiyor. Hem dolar likiditesini karşılamış oluyor, hem de TL likiditesini çektiğinden sıkılaştırma politikasını devam ettiriyor. Böylece yerel paranın maliyeti artıyor ve korunaklı hale geliyor. TL sıkılaşınca kur da yükselmiyor.  

butce-6

Londra piyasasında bu yılın Mart ayından itibaren başlayan ve Merkez Bankası’nın cesur duruşlarıyla savdığı swap saldırısının bir benzeri son günlerde yine yaşanmaya başlandı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) da hamleye karşılık verdi. Daha önceki İstanbul’daki Türk Lirası miktarı ile Londra’daki Türk Lirası miktarını ayıran bir yaklaşımı hatırlarsınız. Mevcut işlemler, ikiye bölünerek olumsuz etkilerden soyutlanmıştı.

Son günlerde Türk Lirası’nın değer kaybı BDDK’yı harekete geçirdi ve yeni bir swap düzenlemesiyle vadesine 7 gün ve daha az kalan swap işlemlerinde limiti yüzde 10 ile sınırlandırdı. Hamlenin ardından Londra piyasasında elinde Türk Lirası olanların bunları satamaması sonucu Londra gecelik (O/N) swap faizinin yüzde 3,7 seviyesine kadar gerilediği gözlendi. İşlemlerin yurt içine kaydırılmasını hedefleyen hamle beklentiler doğrultusunda gerçekleşti.

BDDK’nın hamlesi Türk Lirası alım ve satımını kolaylaştırmıyor, sınırlandırıyor. Eğer alım yönünde bir hareket varsa bu yüzde 25 ile korunuyor. Kur oynaklığı bu şekilde şimdilik hafifletilmiş gibi. Yani Türk Lirası satan yabancı bankaların bir bakıma önü kesilmiş oldu. Ancak kurda yerli talebe de dikkat etmek lazım.

Ekonomiye bakış olumlu

Türkiye’nin elbette ekonomik ve jeopolitik riskleri hafiflese de devam ediyor. Ancak bunu abartarak nekâhat halini de bozmanın bir anlamı yok. Hele hele dünyanın negatif faiz ortamında ekonomik sorunlarını çözme yoluna gitmişken biz “Yandık, bittik, kül olduk” diyemeyiz. Sorunları yerinde ve zamanında etraflıca hallinin çaresine bakmalıyız. Bazılarının dediğinin tersine “Faizlerin düşüklüğü risk oluşturmuyor…” Bilakis ekonomideki sorunların çözümüne kolaylık sağlıyor. Çünkü şu anda ekonominin birinci meselesi faiz ve enflasyon. Ardından ise jeopolitik riskler geliyor. Para politikasında bağımsızlık isteyenlerin ülke ekonomisini ne hale getirdiğini görmek için geriye dönüp seyretmek yeterli. Kağıt ekonomisinde düşük faiz politikalarının enflasyonu artıracağına inanabilirsiniz. Ancak üretim ekonomisinde düşük faiz, enflasyonu da aşağı çeken bir argüman. Arzı artırdığınızda ve imalatta fiyat dengesini sağladığınızda enflasyondan eser kalmaz. Öyle ki bizdeki enflasyonun taleple alakası yok.

Yurt dışı ve yurt içinde de diğer görüşmeler elbette piyasaların odak noktasında. ABD/Çin ticari görüşmelerinde henüz herhangi bir imzanın olmaması ve Brexit’in İngiltere ve Avrupa’ya nasıl yansıyacağı henüz belli değil. Bir gerçek var ki, Avrupa’da önemli ticari partnerimiz olan İngiltere ile Brexit sonrası da artan bir ivme ile ticaretin artacağı yönünde görüşler ağır basıyor. Türk iş dünyası 2020’ye olumlu bakıyor. Piyasaların beklediği diğer olay ise asgari ücret. Beklentiler 2 bin 500 lira ve üzerinde şekilleniyor. İslami finans konusunda Türkiye, İslam ülkeleriyle daha sıkı bir ilişki içine gireceğe benziyor. Ayrıca Türkiye yerli otomobiline kavuşmak üzere. Otomobilin 27 Aralık’ta ön gösterimi yapılacak.

23-27 Aralık haftasının Türkiye’deki en önemli ekonomi gündemi yerli otomobil ile ilgili gerçekleştirilecek toplantı. 26 Aralık’taki Aralık ayına ait reel kesim güven endeksi, kapasite kullanım oranı diğer gündem maddeleri. Noel tatiline giren yurt dışında ise ABD’de konut satışları, dayanıklı tüketim malları siparişleri, Richmond FED imalat endeksi, işsizlik ve mortgage başvuruları, Almanya’da ithalat fiyat endeksi takip edilecek konular arasında bulunuyor.

butce-3

Beklentiler doğrultusunda oluşan olumlu hava piyasalara  pozitif yansıyor. Geçen hafta yatırım araçlarının tamamı yatırımcısına kazandırdı.  Haftalık bazda 111.176 puandan kapanan Borsa İstanbul BIST 100 endeksi yüzde 0,63 değer kazanırken dolar 5,9390 kapanışıyla yüzde 2,31, euro 5,5860 ile yüzde 1,54 ve külçe gram altın 282,70 lira ile yüzde 2,73 prim yaptı. Ayrıca yatırım fonları yüzde 0,42, bireysel emeklilik fonları yüzde 0,82 değer kazandı.

Haftalık bazda 1000 TL’lik yatırım; borsada 1006,3 lira, dolarda 1023,1 lira, euroda 1015,4 lira ve altında 1027,3 lira oldu. Piyasalar ile ilgili genel öngörü ise şöyle:

BIST 100…

 

ABD’den gelen menfi haberlere ve gelişmelere rağmen 282 seviyesinde hareket eden CDS’ler borsadaki iştahı devam ettiriyor. Haftaya yurt dışında Noel tatili nedeniyle sakin bir seyir bekleniyor. Endeksin 110.000 destek ve 112.000 aralığında yılı tamamlaması bekleniyor.

DOLAR/TL…

Türkiye-ABD yaptırım gerginliği kur üzerinde de etkili oluyor. Ancak yurt dışı piyasaların olumlu seyri dövize de yansıyor. Hafta içinde swap ile gerçekleştirilen başarı dolardaki ateşe su serpti. ABD/Çin görüşmeleri ve Brexit de kuru etkileyen gelişmeler. Kurda 5,90 seviyesinin belirleyici olduğu açık. Aşağı sarkmalarda 5,88 güçlü destek, yukarı çıkışta ise 5,95 güçlü direnç görünümünde.

EURO/TL

Euro bölgesindeki zayıf ekonomik veri akışı ve Brexit euroyu dolar karşısında güçsüz kılıyor. Euro/dolar paritesinde 1,10’lara yeniden dönüş bunun işareti. Yurt içinde artan siyasi ve politik risklerin euroyu kuvvetlendirdiği gözlendi. Kurda 6,55 pivot nokta. 6,60’ların yukarı yönlü kırılması durumunda 6,67 gündeme gelebilir. Aşağı sarkmalarda ise 6,55 güçlü destek konumunda.

ONS ALTIN…

ABD/Çin ilişkileri ve Brexit konusunda tam olarak netliğe ulaşılamaması ile ABD Başkanı Trump’ın azil süreci altının diri kalmasını sağlıyor. Uluslar arası piyasalarda halen 1480 doların üzerinde seyreden ons altın fiyatlarının yılı bu seviyede tamamlayacağı tahmin ediliyor. Ons altında pivot bölge 1475 dolar. 1466 dolarda güçlü desteği bulunan altın fiyatlarında 1495 dolar güçlü direncini koruyor.

PETROL…

ABD/Çin anlaşması, Brexit ve borsalara yansıyan olumlu hava ile ABD’deki petrol sondaj kulesi sayısının 14-20 Aralık haftasında 18 artarak 685’e ulaşması petrol fiyatlarını etkileyen gelişmeler olarak öne çıktı. Brent petroldeki 66 dolar ve ABD tipi WTI petrolündeki 61 dolarlık direnç petrol fiyatlarının yeni yıla yüksek seviyelerini kaybetmeden gireceğini gösteriyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi