Topraksız Büyüyen Çocuklar..

Bahar artık tüm güzelliği ile kendini hissettirmeye başladı. Toprakla baş başa hemhal olma zamanı. Bizler tabiri caizse tarlalarda büyüdük. Doya doya toprakla oynama zevkini tattık. Bizden sonraki nesil seralarda büyüdü.

Yeni yetişen nesil ise cam fanuslarda büyümek zorunda bırakılıyor.

Her yer taş yığını ayaklarımız toprağa değmiyor. Okullarımızda bahçede toprak bırakmadık her yer beton ve asfalt yığını. Vücudumuzdaki elektriği alacak tabiri caizse topraklama yapacak kadar toprak bile yok. Modern toplumun büyük açmazlarından biri de insanların ve çocukların topraktan uzaklaşmaları ve toprağa yabancı kalmalarıdır. Oysa çocuk eğitiminde toprağın büyük bir yeri vardır. Çocuklar toprakla oynamalı, toprağı sevmeli, kısacası çocukların eli ayağı toprağa temas etmelidir.

Beton binaların içinde iyice sıkılmış, bunalmış çocuğunuzu eş-dost, akraba ziyareti ya da alışveriş merkezlerine götürüp başka beton binalara uzun uzadıya hapsederseniz onlara haksızlık edersiniz. Bu durum çocuk için adı konmamış bir şiddettir. Eziyet ve şiddet ise çocukta saldırganlık duygularını besler, şiddet eğilimlerini körükler. Toprakla oynayan çocuğun hem bedensel hem de ruhsal gelişimi yaşıtlarında hızlı oluyor. Çocukların gelişiminde sosyal hayat önemlidir. Çocuklar gelişme döneminde kumda ve toprakta yürütülmelidir. Kum veya toprakta yürümek çocukların yürüme becerilerini desteklemektedir.

Toprak insanın enerjisini dışarı atmasını kolaylaştırır. Toprak ve kum çocuğun denge mekanizmasının gelişimize katkı sağlıyor. Serbest bir arazide koşan, hareket eden, oynayan çocuğun kendine olan öz güveni de artıyor. Çocuk bir şeyler yapabildiğini görünce mutlu oluyor. Çocuğun enerjisini dışarı atmasını kolaylaştırıyor. Çocukların toprakla oynamaları, hem bedensel hem de ruhsal gelişimlerinin yaşıtlarına göre daha hızlı olmasını sağlıyor.

 Bırakın çocuklar tabiatta oynasın rahatlasın gerginlikleri azalsın. Stres, gerginlik, katılığın, çağdaş insanların ciddî kişilik problemi haline geldi.

Yedi yaşındaki çocuklarda bile stres belirtileri baş göstermeye başladı. Bunun en büyük sebeplerinden biri çocuklar için katı, acımasız ortamlar sunan şehir hayatıdır olduğunu düşünüyorum. Çocukların toprakla, ağaçlarla, hayvanlarla, su ile teması sağlanmalıdır.

Tabiatta gezinirken çocuklarla iletişim kurmanın çok daha kolay olduğunun farkına varırız. Onları anlamak için anne-babalar böyle ortamlardan yararlanmayı bilmelidirler. Rutin hayatımızda birçok günü çocuğumuzun yüzüne, gözlerine doğru dürüst bakmadan geçiririz. Bu durumu çocuk kendine önem verilmiyor şeklinde algılar.İntihar girişiminde bulunan bir genç kız, ‘annem babam beni fark etmiyordu bile. Konuşma, iletişim kurma, onlarla bakışma fırsatı vermediler bana’ gibi çarpıcı ifadeler kullanmıştı.

Üniversite kazandığı için kızın biri başka bir şehre gider. Anne sık sık telefonla aramakta kızına hasretini, üzüntüsünü ifade etmektedir. Genç kızın soğuk bir sesle telefonda annesine karşılığı ise ‘Anne, ben zaten öbür odada tek başına otururdum hep. Beni yine orada say ve üzülmene gerek olmasın. Ayrıca duvardaki resmime de bakabilirsin’.

Çağdaş hayatın karmaşası içinde kendimizden uzaklaşıyoruz, yakınımızdakilerden uzaklaşıyoruz. Her uzaklaşma hayatın bir anlamının kaybı oluyor ve büyük bedeli de en çok çocuklar ödüyor.’

 Ruhlarında oluşan boşlukların sağlıklı bir aile iletişimi içerisinde doldurulması dileğimle.

Kalın Sağlıcakla.

 

Sait ÖZDEMİR

Aile Eğitimi Uzmanı&Uzman Psikolojik Danışman

www.saitozdemir.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.