Karbon nötr'ü bilen var mı?
Dünden anonsunu yaptığım "karbon nötr" ve "iklim krizi"ne daha geniş çerçeveli değinme imkânı bulacağız.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde, ‘Dirençli Şehirler ve Şehrin Dönüşümü’ temasıyla bu yıl 4’üncüsü gerçekleşen Kartepe Zirvesi 3’üncü gün oturumlarıyla sürüyor. Yazılacak konu çok, ancak yer sınırlı. Mamafih mesajları özet şeklinde aktarabiliyoruz.
Tabii, onu kent ve çevre olunca akan sular duruyor. Kartepe’de uzmanlar konuşmalarında öyle ifadeler kullanıyor ki şaşarsınız. İklim krizinin pandemiye çok benzediği, şehirlerde ölümlerin artabileceği, hatta iklim krizi sebebiyle Türkiye nüfusunun bir gecede 150 milyon olabileceği iddiaları vallahi insanı korkutuyor.
Karbon nötr’ü açalım… Karbondioksit emisyonlarını, karbon dengeleme yoluyla etkisizleştirme, sera gazı emisyonlarını azaltma veya önleme veya başka yerlerdeki emisyon yoğunluğunu telafi etmek yoluyla karbondioksitin atmosfere yayılımını engellemek… Manası bu. Yani yayılan toplam sera gazı miktarı önlenen toplam miktara eşitse emisyonlar ‘nötr’ olarak kabul ediliyor.
Hatırlanacağı üzere, Avrupa Birliği (AB), 2053 yılında karbon nötr hale gelme hedefine yönelik olarak geçtiğimiz yıl iklim değişikliğine karşı yasa tasarılarını içeren geniş kapsamlı bir paket açıklamıştı.
***
Her neyse, karbon nötr ve iklim değişikliği Kartepe zirvesine nasıl yansımış, ona bakalım…
Konunun uzmanları var… Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz gibi… Hocamız ekonomi, enerji ve finansın çok konuşulduğu halde Meclis’ten de geçen uluslararası 2053 yılı hedefli ‘net sıfır’ iklim anlaşmasına karşılık eylemin altını dolduracak aktivitelerin henüz yeterince görülmediğinden bahsediyor.
Levent Kurnaz Hoca, insanların gündelik hayatlarını, dünyanın geleceğini çok az düşündüğüne ve önemsemediğine dikkat çekiyor ve yaptıkları bir araştırmayı paylaşıyor.
Diyor ki: “2070 ila 2100 yılları arasında bu bölgenin ve özellikle turizm bakımından Akdeniz havzası ve Antalya’nın geleceğini inceledik. Antalya’da yüzyılın sonunda genç veya yaşlı sokakta 5 saat kalırsa rahatsızlanacağı ve ölümle sonuçlanan hastalıkların görülmesi bekleniyor. İhtimal yüzde 70. Bu da 20 – 30 milyon insanın ölümü demek.”
Prof. Dr. Kurnaz Hoca, aynı çizgide bulunan mesela Pakistan gibi yakın ülkelerden büyük göçlerin olacağını, dolayısıyla Türkiye’nin bir gecede 150 milyon nüfusluk bir devlete dönüşebileceğine vurgu yapıyor. Demek ki Paris İklim Anlaşması yabana atılacak cinsten değilmiş.
***
Konuya İklimer Direktör Yardımcısı Dr. Duygu Erten biraz açıklık getiriyor. Sayın Erten, Paris İklim Anlaşması’ndan sonra AB yeşil mutabakatının döngüsel eylem planının gündeme gelmesiyle COP 26 İklim Zirvesi’nin ülkeler tarafından daha fazla ilgi gördüğünü belirtiyor.
Enerji verimliliği kuralı olmayan ülkelerdeki nüfus hareketlerine dikkat çeken Dr. Duygu Erten, karbon olayının önemsenmesini ve pilot projeler dahilinde eğitimlerin hemen başlanmasını öneriyor.
Oturumda iklim krizine ilgi çekici bir yaklaşım sergileyen Çevre Portföy Yöneticisi Nuri Özbağdatlı’yı elbette geçemeyiz. Çünkü Nuri Özbağdatlı, iklim krizini iki yıldır yaşadığımız ve henüz etkisinin dünyadan kalkmadığı amansız kovid-19’a benzetiyor.
Krizlere karşı en ucuz, en dayanıklı dirençleri artıracak olayın tabiat ile ilgili çözümler olduğunu savunan Özbağdatlı, üç soruyla meselenin çözümüne projektör tutuyor…
“2025 yılında net sıfır sağlayacak nüfus ne olacak? Yaşlı nüfusu ne olacak? Gıda nereden gelecek?” Haydi buyrun cevap verin…
Özbağdatlı’nın meseleyi çözümleyen ifadeleri şöyle:
“Bunların hepsi cevap bekleyen sorular… Uzun vadeli iklim stresini hazırlamalıyız. Belediyecilik hizmetlerinde sadece bugün değil, geleceğe yönelik taleplerimizi iletelim. İklim adaletliliği görürsek, bunların karşısında hep beraber durabiliriz.”
***
Hepimizin merak ettiği en önemli konulardan biri, fosil yakıtların kullanımının ne zaman hayatımızdan çıkacağı… Biraz zor ama, zirvede bu sorun da uzun boylu tartışıldı. Otomobil Sanayicileri Derneği (OSD) Çevre Koordinatörü Meral Turan Akırmak, sıfır karbonlu araçlardan bahsediyor. Tabii konuşmayı dinlerken bugünü düşününce ilginç buluyorsunuz…
“Ulaşım alanında kaynaklı emisyon alanlarını azaltmalıyız. Bu alanda düşük emisyonlu araçlara geçiş yapmalıyız. Sıfır emisyonlu araçlar için şarj altyapıları oluşturmalıyız” diyen Akırmak’a hak veriyoruz ancak “Bu yolda ne yapılıyor?” diye ister istemez kendinize soruyorsunuz.
Mevzuya dair Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı ve Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin’e de kulak verelim… Edin, iş dünyasının iklim dönüşümünün gerekliliğine güzel pencereler açıyor. Bugün için ne kadarı mümkün, işte o bilinemiyor!
analizgazetesi.com.tr/yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.