Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Yiğitlerin üç imtihanı...

Yiğitlerin üç imtihanı...

 

Mustafa Yürekli, bilgelikten sonra yiğitliği anlatıyor. Kur'an-ı Kerîm'deki "O korunanlar ki bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler. Allah da güzel davrananları sever."(3/134)ayetinde ifade edilen öfkeyi yönetmeyi irdeleyen Yürekli, yiğitlerin üç imtihanını anlatıyor.



Yiğitlik (şecaat), öfkeyi yönetmektir, öfkenin ölçülü halidir; korkaklığın ve saldırganlığın zıddıdır; ihtiyaç durumunda, ölçülü bir biçimde yüreklilik göstermedir. Kısaca şiddet ve tehlikelere karşı koyma konusunda kalbin yılmaması ve ölümü küçümsemesi durumuna yiğitlik diyoruz. Yiğitlik, bir Müslüman?da bulunması gereken erdemlerdendir. Çünkü Allah insana, dışarıdan gelecek saldırılardan kendini koruma gücü olarak öfkeyi vermiştir. İslam ahlakçılarına göre, ruhun üç büyük gücünden biri olan öfke (Kuvve-i Gazabiye) gücü, insanın güvenliğini sağlayan itici bir güçtür. Öfke, korunma amacıyla verilmiş bir silahtır, yokluğu, yersiz ve taşkınlık derecede kullanılması da felakettir.

Öfke, taşkınlık boyutunda, gereğinden çok olursa, saldırganlık (tehevvür, kızgınlık); yetersizlik (yokluk, azlık) boyutuna düşerse de, korkaklık (cebanet)doğar. Bu kötü huyları, korkaklık ve saldırganlığı insan içinde yenmek zorundadır.

Öfke gücü, iyi yönetilir ve ölçülü kullanılırsa (din tarafından eğitilmiş, akla bağlı, hakikate ve hikmete uygun olarak işletilirse) yiğitlik (şecaat, kahramanlık) erdemi ortaya çıkar. Allah, insana, akıl, can, mal, aile ve nesil, din, vatan ve milletini emanet etmiştir; bu emanetlerin güvenliğini sağlamak zorundadır.

YİĞİTLERİN ÜÇ İMTİHANI

Öfke, insana emanetleri güvence altına alması için verilmiş, yönetilmesi gereken, ölçülü bir şekilde kullananları yiğit kılan bir güçtür. Dolayısıyla yiğit olmak  için üç imtihanı vermek gerekmektedir. 

1. Hakka hizmette yiğitlik: Akıl ve din güvenliği tehdit edildiğinde yiğitlik göstermek gerekir.AllahuTeala, insana kendisiyle arasını aydınlık ve temiz tutmasını buyurmaktadır. Bu amaçla ilahi kitaplar, peygamberler ve din alimleri göndermiştir. Kur?an-ı Kerim?in doğru bir şekilde öğrenilmesi, yaşanılması ve insanlara rahat bir şekilde ulaştırılması Müslümanların öncelikli görevidir. Hz.Peygamber (s.a.v.) Kur?an?ı en güzel şekilde anlamış, yaşamış, şahsiyetiyle örnek olmuştur. Dolayısıyla milletimizin yüzyıllardır koyulduğu Ehl-i Sünnet ve?l Cemaat yolu, açık bir şekilde ortada olmalıdır ki insanlar Allah?ı doğru tanıyabilsinler, Kur?an-ı Kerim?i ve İslami ilimleri öğrenip yeni nesillere öğretebilsinler, emirler ve yasaklar, iyilikler ve kötülükler bilinsin, bilgelikten mahrum kalmasınlar. Erdemli insan olmak, İslam şahsiyetiyle insanları sağlamlaştırmak ve kulluk görevini yerine getirmede yardımlaşmak ancak Hakk?a hizmette gösterilecek yiğitlikle mümkün olabilir.

Müslüman toplumlar, akl-i selimden vaz geçemezler. Okullar açarak, eğitim, öğretim, ilmi çalışmalar yapma konusunda ödün veremezler. Ayrıca kitle iletişim araçlarını kullanarak kendilerini ifade etmek ve sağlıklı bir şekilde iletişimi gerçekleştirmek zorundadırlar. Mevcut medya düzeninde dinlerine saygısızlık edilmesine de izin vermezler. Müslümanlar için eğitim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, dinlerin özgürlüğü ve iletişim özgürlüğü güvenliklerinin temelidir, kesinlikle ödün veremezler. Akıl, bilim, düşünce ve sanat yapma özgürlükleri ve iletişim özgürlükleri tehlikeye girdiğinde, yiğitliklerini ortaya koymalıdırlar; ahlak, gelenek ve hukuk kuralları içinde öfkelerini ve tepkilerini gösterirler.

2. Adalete hizmette yiğitlik: Can, mal ve nesil güvenliği tehdit edildiğinde öfkelerini ölçülü bir şekilde göstermelidirler.Hz.Adem?den (a.s.) beri, aile ve inananlardan oluşan cemaatler kurmak, Allah?ın buyruklarını yerine getirirken yasaklarından sakınmak için ortamlar oluşturmak en büyük erdemdir. Müslümanlar, birbirlerine emanettirler ve topluca Allah?ın ipi olan Kur?an ve Sünnet?e sarılırlar, aralarında İslam kardeşliği hukukunu uygularlar. Yeni nesilleri, İslam inancıyle, ahlaklı ve iyi insanlar olarak yetiştirirler. Ailelerini, can güvenliklerini, ekonomik güçlerini ve yeni kuşakların eğitim ve öğretimlerini tehdit eden her türlü gelişme karşısında sessiz kalamazlar. Ailelerinin, cemaatlerinin ve İslam ümmetinin maddi ve manevi güvenliklerinden sorumludurlar, tehditler karşısında topluca yiğitliklerini göstermek zorundadırlar.

Devletleri, İslam hukukunu yürürlüğe koymak, iyiliği emretmek, kötülükten men etmek,adaleti ayakta tutmak zorundadır; siyaset, emanetleri koruma, adaleti sağlama ve ehliyete göre görev dağılımı yapma hizmetidir. Her mümin, siyaset alanında yiğit olmak zorundadır.Bütün güçleriyle, İslam?ın amaçladığı selameti, emniyeti, adaleti, işlerin ehline verilmesini ve refahı teminden sorumludurlar. Hukuksuzluk, adam kayırmalar, ayrıcalıklar, yolsuzluklar, rüşvet, görevi kötüye kullanma ile mücadelede yiğitlik imtihanı vardır..

3. Vatan emniyeti ve savunması hizmetinde yiğitlik: Vatan, millet ve ümmetin güvenliği tehdit edildiğinde yiğitlik imtihanı sözkonusudur.Parçadan bütüne doğru, önce parça yöntemiyle, yakından uzağa, yerelden bölgesele ve tüm İslam dünyasına kadar güçleri oranında vatanlarını savunmak zorundadırlar. Vatan, Allah?ın dininin yaşandığı, Müslümanların yaşadığı coğrafya parçasıdır. Müslümanlar için vatan, bütün bir İslam dünyasıdır. Müslümanlar, birbirlerine emanettirler. Müslümanlar, yerel yönetimlerde etkin olup, dünya çapında İslam birliğini sağlama ve dünya güçleri karşısında birlik olmakla yükümlüdür.

Devletlerde iş başına gelen yöneticiler, halklardan kopuk, yabancılaşmış ve dünya güçlerine yaranma çabası içinde olabilir..Yönetimler, emniyeti ve adaleti sağlamada yetersiz olabilir, ehliyet esas almadığından görevler yanlış kişilerin eline geçmiş olabilir. Müslümanlar, yiğitçe, işlerin yoluna konulması ve İslam birliğinin gerçekleşmesi, tüm Hz.Muhammed?in (s.a.v.) ümmetinin güvenliği konusunda çaba göstermekle, cihatla yükümlüdürler. Taht kavgaları, iktidar savaşları, ümmetin bölgesel güçlere bölünüp birliği sağlayamaması ve büyük küffar güçlerin tahakkümü altına düşmek, tüm Müslümanlar için cihatta yiğitlik sınavıdır. Cihatta yiğitlik gösterememek, büyük vebaldir; Allah7a hesabının verilmesi çok zordur. Bu nedenle dünya sevgisiyle, makam mevki hırsıyla, servetini katlama arzusuyla haksız bir düzenin devamına çalışmak, güvenlik gerekçeleriyle cihadı ertelemek, Allah için öfkelenmeyi unutup, öfke gücünü nefis ve gurur için kullanmak en büyük sapkınlıktır.

İslam, hakikate, adalete hizmet konusunda, cihatta korkaklığı kepazelik bulur. Bütün Müslümanlar, güvenliklerinin sağlanması, Hakk?ın üstün tutulup adaletin gerçekleşmesi için birlik olup maddi ve manevi cihatlarını yapmak zorundadırlar. Öfke, cihat görevinin yapılması için verilmiş ruhi güçtür. Cihadın terki, kepazeliğe rıza ve dinin ulvi amaçlarının gözetilmeden yaşanması korkaklık olacağından Müslümanlar, öfkelerini iyi yönetip Allah rızası için varlık göstermelidir.

İnsan, sözkonusu emanetlere dışarıdan gelecek saldırılar karşısında korkak olmamalıdır; fakat saldırıya da haddinden fazla karşılık vererek mütecaviz ve saldırgan durumlarına da düşmemelidir. Müslüman, hemen öfkeye kapılan, tez kızan bir kimse olamaz. Müslümanlıkta, sakinlik esastır. Barış içinde, erdemli bir kişiliktir Müslüman; Allah rızası için sakin durduğu gibi, Allah rızası için de öfkelenir.

Güvenlik sorunuyla karşılaşan insana yakışan erdem, korkup sinmemek, saldırıya misliyle cevap vermek, karşılık vermeye gücü yettiği halde affetmekve suçluyu cezalandırmakta haddi aşmamak olmalıdır. Müslümanlar, teşkilatlı, planlı, programlı, güçlerini birleştirerek Allah?ın razı olduğu, Hz.Peygamber?in (s.a.v.) öğrettiği bir hayatı yaşamakla yükümlüdürler.

KORKAKLIK KEPAZELİKTİR

Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Allah'a sığındığı kepazeliklerden, rezaletlerden biri de yiğitlik duygusunun yokluğundan meydana gelen korkaklıktır. Her erdemin en güzel örneklerini Hz. Peygamber'de (s.a.v.) gördüğümüz gibi, yiğitliğin de örneklerini onda görmekteyiz. Ashabdan, Bera' b. Âzib (r.a) "Savaş kızıştığı zaman biz, Rasûlullah'tan cesaret alırdık. Çünkü o, cesaret örneğiydi." demiştir.
[1] Peygamberimizin çok cesur olduğu ve ashabının da onun yolundan gittiği bilinen bir husustur. Dolayısıyla Müslümanlar, bir erdem olan yiğitlik sünnetine sahip çıkmalı ve cihadı, yiğitliği yaygınlaştırmalıdır.

Hz. Peygamber (s.a.v.), gayri Müslimlerle yapılan bütün savaşlara katılmış, zaman zaman en ön saflarda çarpışmıştır. Bir defasında, Medine'ye bir düşman saldırısı beklendiği günlerde, korkunç bir ses duyulur. Hz. Peygamber (s.a.v.) hemen atına atlayarak sesin geldiği yöne gider. Geri geldiğinde; "Eğer gerekseydi, denize kadar giderdik" buyurur. Hz. Peygamber (s.a.v.) uyurken, müşriklerden biri kılıcını kaldırıp?Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?" der. Hz.Peygamber (s.a.v.), hiç korkmadan ve telaşa kapılmadan; "Allah" cevabını verir. Bu cevap karşısında hayrete düşen ve korkuya kapılan müşrik, kılıcını elinden düşürünce, Hz. Peygamber (s.a.v.), kılıcı alır ve aynı soruyu ona sorar. Müşrik eman diler, Hz. Peygamber de onu affeder. Müşrik, bu alicenaplık karşısında Müslüman olur.Hakikate, adalete ve emniyete hizmette yiğitlik, Müslümanlığın omurgasını oluşturur.

Korkak olma hali, cesaretsizlik, ödleklik, erdemlilik değil, kepazeliktir. Hz. Peygamber'in "Allahım! Korkaklıktan sana sığınırım!"[2]buyurması, korkaklığın kötü huylardan olduğunu göstermektedir. İslam ahlakına göre, yiğitlik erdem, saldırganlık ve korkaklık kepazeliktir. Korkaklar, hayâl, vehim ve zanların esiri olup her şeyden korkar. Korkaklığı onu güvenilmez yapar. Sabır ve sebat isteyen, cesaret gerektiren savaş, siyasi mücadele, ekonomik mücadele, hatta yolculuk gibi zor işlerde, korkaklar bulundurulamaz.. İslam düşmanlarına karşı, kesinlikle korkaklara görev verilemez.

Korkak insanların can, mal ve namusları sürekli tehlikededir; güvenlik sorunları hiç bitmez. Korkakların, bu kötü huylarından kurtulabilmeleri için cesur, mücahit kimselerle arkadaş olmaları ve yiğit kişiler arasında yeterli bir süreyaşamaları gerekir. Böylece korkaklar da yavaş yavaş korkuyu üzerlerinden atar. Korku, insanı kepaze eden kötü bir huydur. AllahuTeala, Müslümanlar?da korkaklık huyunu görmek istememektedir. Yiğitlik,korkaklığınkötülüklerinden korur. Yiğitlik, bir erdem olarak, insanı Allah?a yaklaştırırken, korkaklık, bir kepazelik olarak uzaklaştırır.

Eğitim ve terbiyenin korkak yetişmedeki etkisi büyüktür; korkak babalar, çocuklarını da korkak yetiştirirler; anne, baba ve öğretmenlerin çok dikkatli olmaları gerekir. Çocukları, cesur yetiştirmek için, öcü ve gulyabani masallarıyla değil, mertlik ve kahramanlık hikâyeleriyle hayata hazırlamak gerekir. Müslüman aileler, çocuklarını cihat ibadetine hazırlarlar. Milletimiz, askerliği ibadet telakki eder ve meslekler arasında görmez. Çocukları spor dallarına yönlendirmeli, özellikle dövüş sporlarında belli bir eğitimi almalıdır. Ayrıca silah kullanma da öğretilmelidir çocuklara. Müslüman gençler, dünya güçlerini tanımalı, İslam dünyasının perişan halini görmeli, Fas?tan Cezayir?e bütün İslam coğrafyasını günlük izlemeli, nerede Allah adına verilen bir mücadele varsa takip etmeli, desteklemenin yolunu araştırıp bulmalıdır. Müslüman gençler, hakikat ve adaletin hizmetinde olmalı, siyasi duyarlılık taşımalı, ülke yönetiminde etkin olmanın yollarını bulmalı ve işlerin doğru yola koyulmasına katkıda bulunmalıdırlar.

Korkak insan hayatta başarılı olamaz. Hakkını koruyamaz ve karşısına çıkacak engellere, güçlüklere karşı koyamaz. İnsan, gerekli cesaret sahibi olmak zorundadır. Hayatımızda, ne tez kızmanın, gereksiz atılganlığın, saldırganlığın, ne de korkaklığın yeri olmamalıdır. Allah'ın yarattıklarından korkmamak bir Müslüman için nasıl iyi bir özellik ise, aksine Allah (c.c.)'dan korkmak da o ölçüde üstün bir erdemdir. AllahuTeala"...Eğer inanıyorsanız bilin ki asıl korkmanız gereken Allah'tır"[3]  ve "İnsanlardan korkmayın, Benden korkunuz"[4]buyuruyor.  Yine bir başka ayetinde "Allah'ın mescitlerini sadece, Allah'a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve ancak Allah'tan korkan kimseler onarır"[5]buyuruyor.Kur?an-ı Kerim?de korku üzerinde durulmakta, pek çok ayetle Müslümanlar uyarılmaktadır. Allah?a ve ahiret gününe inanan Müslümanlar, Allah?ın dışında hiçbir güç karşısında korku duymazlar: "Allah'a ve Peygamber'e itaat eden, Allah'tan korkan ve O'ndan sakınan kimseler, işte onlar kurtulanlardır."[6] Müslümanlar, dinlerini yiğitçe temsil etmek zorundadırlar: "Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter."[7]

Müminler, Allah'tan korktuğu kadar, O'na ümit bağlar. Kur?an-ı Kerim?de Müslümanlara Allah?tan umudu kesmek yasaklanmıştır,"Allah'ın rahmetinden ancak kafirler ümit keser."[8]buyurmuştur. Allah?ın yardımını ve desteğini uman bir Müslümanın korkması yersizdir. Dolayısıyla korkaklık, Müslümana yakışmaz. Müslüman, hiç bir kınamadan de çekinmez. İslam düşmanlarından korkmamak, yalnız ve yalnız Allah'tan korkmak yiğitlik erdeminin en kısa tanımıdır.İnsandaki yiğitlik duygusu, doğru yerlerde kullanılmalı, insanların veya nefsin beğenmesi (gurur ve ucub) için olmamalıdır. Ayrıca yiğitlik, dinin emrettiği veya izin verdiği yerlerde olmalı, haram olan şeylerde yapılmamalıdır. Çünkü başkalarını ezmek, Müslümanlara karşı kaba kuvvet kullanmak, hakkı olmayan bir şeyi güç kullanarak almak İslam?a göre haramdır.

SALDIRGANLIK DA KEPAZELİKTİR..

Olgunlaşmamış insan, nefsinin hoşuna gitmeyen birşey karşısında sert tepki gösterir; beynine kan sıçrar, aşırı kızar, hatta intikam arzusuyla heyecanlanır. Kötü bir durum ya da şey karşısında kızmak, infiale kapılmak, öfke, hışım, hiddet, düşmanlık ve saldırı eğilimi göstermek İslam ahlakının hoş karşılamadığı kepazeliklerdir. 

İslam hukuku, öfke hâlinde yapılan işlerde, bazı istisnalar getirilmiştir. Mesela öfkeliyken kinaye sözlerle boşama, niyet olmadıkça geçerli değildir. Kocanın kızarak eşine, ?Babanın evine git!? demesi gibi.
[9]Hakim, öfkeliyken hüküm veremez.[10] İslam ahlakı, öfke duygusunu denetlemeyi her Müslüman?a görev olarak yüklemektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) "Öfke, bütün kötülükleri kendinde toplar" buyurmuştur.[11]Başka bir Hadis-i Şerif?te de, "Öfke, şeytandandır!"[12]buyrulur. Resulullah (s.a.v.) kendisinden öğüt isteyen birine, "Öfkelenmeyeceksin!" buyurmuştur.[13]Öfkelenenlerin, pençesine düştükleri öfkenin nasıl giderileceğine ilişkin bir takım tavsiyelerde bulunur: "Biriniz öfkelendiğinde abdest alsın. Ayakta ise otursun. Öfkesi yine gitmezse, uzansın!"[14] Bir başka hadiste de "Gerçek yiğit, güreşte güçlü olan değil, öfkelendiğinde nefsine hakim olan, öfkesini denetleyendir."[15]buyurmuşlardır. Kur'an-ı Kerîm'de "O korunanlar ki bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler. Allah da güzel davrananları sever."[16]buyrulmuştur.Muâz b. Cebel'den rivayet edilen bir hadiste, Resulullah (s.a.v.) huzurunda birbirine söven iki kişiden birisinin yüzünde öfke belirince, "Ben bir kelime biliyorum, eğer şu adam bunu söylerse, öfkesi geçer. O kelime, ?Euzü billahi mine'şşeytani'rracîm (Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım)dır."[17]buyurmuştur. Urve b. Muhammed es-Sa'dî bir adama öfkelenmiş ve kalkıp abdest almış, sonra dönüp bir daha abdest almış ve Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Öfke, şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür. Biriniz kızdığınız zaman abdest alsın."[18]

Allahu Teâlâ'nın buyurduğu gibi öfkesini yutkunmayan, öfkelerini yönetemeyen insanların nasıl kötülükler işledikleri, bir hiç yüzünden nasıl birçok cinayet işlendiği ve kötülükten sonra öfkesi geçenlerin nasıl pişman oldukları, her zaman, her toplumda görülmektedir. Sanat eserlerinin pek çoğu öfkeyi yönetemeyenlerin dramlarını anlatır. ?Öfkeyle kalkan zararla oturur!? denilmiştir, bir ata sözümüzde. Resulullah (s.a.v.)'in Müslümanlara örnek gösterilen tüm çağlarda ?en güzel ahlâk?ına göre, haklı bir davada bile, öfkeyi yenip karşı tarafı affetmek en büyük erdemdir. İslâm'da nefis için kızmak yoktur. Mücadele ve mücahede sadece Allah içindir. Ayetlerde, herşeye rağmen öfkelenerek işlenen bir günah sonunda, Müslümanın hatasından dönmesi, tövbe etmesi emredilmekte; Allah'ın tövbe edenleri affedeceği bildirilmektedir. İslâm ahlâkı, kötülüğe iyilikle muamele etmeyi, bunun ancak sabredenlere mahsus bir özellik olduğunu belirtir.
[19] Fevrî ve fanatik hareketler hoş karşılanmamıştır.[20]İslam?a hizmette şiddete başvurulamaz. Gücü, ancak Allah adına oluşturulacak, meşru yönetimler kullanır. Sabredip suç bağışlamanın işlerin en hayırlısı olduğunu AllahuTeala apaçık ifade etmekte ve Müslümanlara emretmektedir.[21]

Aşırı öfke, aklın öyle bir afetidir ki, en lâtif varlığı bile mecnun hâline getirip hunhar bir hayvana dönüştürebilir. Hiddet; akıl ve idrakin yerine heyecanı geçirir, dürüstlüğü bitirir, gözler görmez hale gelir, kulaklar duymaz.. Hiddete kapılan birini, ne din, ne kanun, ne de ahlak alimlerinin sözleri, Allah dostlarının öğütleri engeller. Hiddetle başlayan, cinnet geçirerek kötülük yapar, sonra da pişman olur. "Alemde en zorlu ve şiddetli olan şey nedir?" diye sorulduğunda Hz. İsa (a.s.)'a şöyle buyurmuştur: "Herşeyden şiddetli olan Allah'ın gazabıdır. Ondan cehennemler bile bizim gibi titrer." Bu cevap üzerine, "Bundan kurtuluş yolu nedir?" diye sorulunca da "Öfkeyi terk!" buyurmuştur.

ÖFKEYİ YÖNETMEK

Kur'an-ı Kerîm'in ilk suresi ve bir özeti sayılan el-Fâtiha Suresi?nde "Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiklerinin yoluna. Kendilerine gazap edilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil!"
[22] buyurulmaktadır. Öfkeyi yönetmekte, doğru yolda yiğit olmakta Allah?tan yardım istenmesi buyrulmaktadır. Müslüman, Allah?ın gazabından korunmak için öfkesini O?nu razı olacak şekilde yönetmek zorundadır. Yiğitlik, Müslümanların, Allah?ın gazab sıfatından rahmet sıfatına sığınma durumlarıdır.

Allah sınırları aşanlara, isyancılara, dini inkâr edenlere gazap üstüne gazap göndermiştir. Bunların kıssaları Kur'an'da önceki peygamberlerin ve ümmetlerinin haberleri şeklinde bildirilmiştir. Gazap edilenler, son olarak Yahudiler ve Hıristiyanlardır; daha geniş anlamda doğru yoldan sapanlar, Kur?an-ı Kerim?in ve Hz.Peygamber?in sünnetinin gösterdiği Sırat-ı Mustakim?den, ehl-i Sünnet ve?l Cemaat yolundan çıkanlardır. İslam karşıtı çağdaş ideolojiler de, sapkınlık ve ilahi gazabı gerektiren yollardır.

Allah'ın gazabı, geçmiş inkârcıların başına türlü şekillerde gelmiştir: Onları yakalayıveren bir çığlık, bir yer sarsıntısı, ebâbil kuşları, kasırga, dağ gibi deniz dalgalarında boğulma. Böyle olmakla birlikte, bir kutsî hadiste ise Allah şöyle buyurur: "Rahmetim, gazabımı geçmiştir."
[23]

 




[1]Müslim Tercümesi, VII, 188.



[2]Y. Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 1213.



[3](et-Tevbe 9/12.



[4]el-Maide, 5/44.



[5]et-Tevbe, 9/18.



[6]en-Nûr 24/52.



[7]el-Ahzab, 33/39.



[8]el-Yusuf, 12/87.



[9]Ömer Nas[9]uhi Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılahât-r Fıkhıyye Kamusu, II,185.



[10]Müslim, Akdiye,16.



[11]Ahmed b. Hanbel, 5/373.



[12]Ahmed b. Hanbel, 4/226.



[13]Buhârî, Edeb, 76.



[14]Ahmed b. Hanbel, I, 283; V,152; EbûDâvûd Edeb,11.



[15]Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107,108; EbûDâvûd, Edeb, 3.



[16]Âl-i İmrân, 3/134.



[17]Tirmizî, Daavât, 52.



[18]EbûDâvûd, Edeb, 4.



[19]Fussilet, 41 /34-35.



[20]el-Hucurât, 49/5.



[21]en-Nahl,16/126; eş-Şûrâ, 42/43.



[22]el-Fâtiha, 1/5-7.



[23]Buhârî, Tevhîd, 55).



Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafayurekli@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi