Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Darbezede eğitimimizi demokrasi normalleştirir

Darbezede eğitimimizi demokrasi normalleştirir



Devletin sivil ve askeri teşkilatlarıyla oynamak, mesela hukukla, eğitimle oynamak, bir milletin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir.

Bir insan, ilkokuldan başlayarak devlet okullarında aşama aşama eğitimini tamamlamışsa, Türkiye Cumhuriyeti?nin kurulum sürecinde, okullara politik yönlendirme ve denetleme rolü yüklendiğini bilir.

Cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye'de "milli eğitim"e Kemalist CHP ideolojisi yön verdi. Eğitim kurumları, resmi ideolojinin yeniden üretim merkezleri olarak kurgulandı ve CHP'nin altı oku, yasa ve yönetmeliklerle eğitimin tüm unsurlarına sirayet ettirildi. Resmi ideolojinin içselleştirilmesi için eğitimin her şeyden evvel ulusalcı ve pozitivist bir nitelikte olması gerekiyordu. Dolayısıyla bu hedefe zarar verecek her türlü aykırılığa asla müsaade edilmedi.

Okullar, Kemalizm ile çocukların beynini yıkadı. Kemalist ideoloji yapısı gereği içe kapalı, dayatmacı, tek tipçi, kullandığı dil olarak da kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayan, dışlayıcı, ayrıştırıcı ve mahkûm ediciydi.

Kemalizm'in iddiası, okul aracını kullanarak "Kemalist toplumu" üretmekti.

OKULLAR CHP?NİN PROPAGANDA MEKEZİ Mİ?

CHP'nin parti programlarında da yerini alan ve tek parti döneminin ürettiği zihniyetle şekillendirilen bir eğitim sisteminde, çocuklar ve gençler hayata dair özgürlükçü bir bakış açısı kazanamaz, ancak devlet için yapacağı vazifeleri öğrenebilirdi.. Millet ya da devlet varlığının/menfaatinin özel hayatlardan önce geldiği, dolayısıyla devletin insan için değil, insanların devlet için var olduğu mesajı ders konularına serpiştirilmişti. (Burada ?bireycilik? yapmadığım umarım fark ediliyordur.)

Tarih derslerini bir hatırlayın.. Öztürklerin Kuva-i Milliye Hareketi?ne destek veren, yeni Türk devletine inanan, vatan ve milletin kurtuluşu için her türlü fedakârlığı yapan insanlar olduğu.. Oysa öz olmayan türklerin ise, halifelik ve saltanat yanlısı, padişah ve onun hükümetinin yönlendirmesiyle Milli Mücadele?yi engellemeye çalışan ötekiler olduğu.. Vatandaşlar öztürkler ve ötekiler olmak üzere iki kutba ayrılıp çatışma halinde işlenmedi mi hep tarih kitaplarında, bugüne kadar?

Mili Güvenlik Bilgisi ders kitabında yer alan "iç ve dış" düşman tasvirleri mutlaka dikkatinizi çekmiş, kimbilir belki de canınızı yakmıştır: Kubilay Olayı'ndan itibaren irticai terör örgütlerinin faaliyetlerine devam ettirdikleri göz dağı veren ve boyun eğmeyi buyuran bir üslupla anlatılırdı: Toplum ve devletle barışık bir görüntü içine giren gerici güçlerin, son dönemde, taktik değiştirdiklerini, "laiklik, milliyetçilik, din-devlet ilişkisi, din- toplum ilişkisi, din- birey ilişkisi gibi kavramlar üzerinde yeni tanımlar ve yeni yorumlar getirmek suretiyle laiklik kavramının içerisini boşaltma gayretine girişmişlerdir" diyerek kavramlar üzerinden "tehlikenin" devam ettiği üzerinde durulurdu.

Ayrıca "legal" kuruluşlar, siyasi örgütler, "dini motifli siyasal gruplar, dini gruplar, tarikatlar ve cemaatler" illegal ve terör örgütü statüsüne sokulmuşlardı. Özellikle "legal ve illegal oluşumlar halinde geniş bir yelpazede yapılanarak ve cumhuriyet rejiminin, demokrasinin hoşgörülerini ustalıkla kullanarak bir aldatma içerisinde oldukları görülmektedir" denilmiyor muydu?

Okullarımız, CHP?nin propaganda merkezleri gibi çalışsın, sürekli çocuklarımızın beyinleri yıkansın ve sisteme gereken robotları üretsin isteniyordu. Resmi ideolojinin eğitim politikası buydu..

YÜCEL İLE ÜSTÜNDAĞ FELAKETLERİ

Devletin sivil ve askeri teşkilatlarıyla oynamak, mesela hukukla, eğitimle oynamak, bir milletin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Türkiye bu felaketi, özellikle eğitim alanında defalarca yaşadı. Burada, eğitim tarihimizin kara lekesi olan iki zattan, Hasan Ali Yücel ile Mustafa Üstündağ?dan ve kendi dönemlerinde uyguladıkları eğitim politikalarından bahsetmek isterim..

Ülkemizde 1940?lı yıllarda bir Hasan Ali Yücel ideolojisi yaşandı. Köy Enstitüleri?yle köklerinden kopuk, kendi mazisine, tarihine, medeniyetine, toplumundaki ahlaka yabancı, hatta düşman, fakat eski Yunan ve eski Roma?ya hayran nesiller yetiştirilmeye çalışıldı. Kemalist gençlik, Alafranga züppelik olarak tanımlanmıştı çünkü..

1970?ler CHP?sinde milli eğitim, Mustafa Üstündağ?a teslim edildi. Yerli değer namına ne varsa kazınıyor, dindar gençler, okulların önünden bile geçirtilmek istenmiyordu. İdeolojik taşkınlık o hale geldi ki ?hızlandırılmış eğitim? yalanıyla 45 günde öğretmen yetiştirildi. Binlerce yetersiz insana öğretmen diploması verme cinneti yaşandı.

Hasan Ali Yücel yıkımını, Menderes iktidarlarında Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri telafi etmeye çalıştı. Mustafa Üstündağ kıyımını da, Nihat Akay ve Mehmet Sağlam gibi milli eğitim bakan ve eğitimcileri düzeltmeye çalıştılar.

EĞİTİMİN 28 ŞUBAT YARALARI

Her askeri darbe, dünya güçlerinin ülkemize sosyal, ekonomik ve siyasi müdahalesidir. 27 Mayıs ve 12 Eylül müdahaleleri ve getirdikleri anayasalarla ekonomik ve siyasi sonuçlarının yanı sıra sosyal hayatımızı ve okullarımızı da yeniden yapılandırdı. Eğitimimiz, 28 Şubat?ta, hiçbir devirde olmadığı kadar yara almıştı.

28 Şubat darbesinin sosyal hayatımızda ve eğitimimizde yaptığı tahribat, son günlerde, ülke gündeminin baş sıralarına tırmanmıştır. 28 Şubat darbesi her alanda olduğu gibi eğitime de balans ayarı yaptı. İrtica yuvalanmasının merkezi olarak gördüğü İHL'lerin önünü kesmek için kesintisiz sekiz yıl dayatmasını uygulamaya geçirdi. Meslek liselerin orta kısımları kapandı. Meslek liseleri ağır bir darbe aldı.

Bugünden bakıldığında, 28 Şubat?ın eğitimimizdeki tahribatını ve derin yaraları daha iyi görmekteyiz.. Bereket versin Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu ve Ömer Dinçer 28 Şubat yaralarını sarmaya çalışmaktalar: CHP ve yandaşları, sekiz yılın 4+4'e bölünmüş olmasını İHL'lerin önünü açma girişim ve eğitimin gericileştirilmesi olarak okudular.

Darbenin bozduğunu, anormal hale getirdiğini, siyasilerin normalleştirmesinde eleştirilecek bir yön görmüyorum. Bir toplumsal talebin ve ihtiyacın karşılanmasıdır bu değişiklik. Ülke kalkınmasında önemli rol oynayan meslek liselerini besleyecek bir değişikliktir aynı zamanda.

DEMOKRATİK EĞİTİM SİSTEMİ GELMELİ

80 yıldır eğitime CHP zihniyeti yön verdiğine göre, Kemal Kılıçdaroğlu aslında "Çocuklarınızı bizim elimizden almayın" demeye gelen çıkışlar yapıyor..

CHP bugüne kadar mevcut tek-tipçi eğitim sistemini geriye dönük olarak hiç eleştirmemişti. Yeni sisteme dönük CHP eleştirilerinde öne sürülen argümanlara baktığımızda, asıl endişenin kalite ve kız çocuklar meselesi olmadığı, tek-tipçi mevcut yapının korunması olduğunu görüyoruz. Kız çocuklarının eğitimleri konusunda CHP sabıkalı değil mi? Bugünlerde kız çocuklarının eğitiminde bu kadar hassas davrananlar, ne yazık ki aynı kızlar büyüdüklerinde ve inançları gereği taktıkları başörtüsünden ötürü eğitim hakları ellerinden alındığında seslerini çıkarmıyorlar.

Tek parti iktidarında geliştirilmiş CHP zihniyetiyle işlev gören bir eğitim sisteminin bugün talepleri karşılamadığı bir gerçek. Eğitimin temel sorunları, elbette eskiden kalma kanunlar, yönetmelikler, tek tek tartışmaya açılmalı.. Eğitim sistemi, demokratik topluma uygun hale getirilmelidir. Farklı alternatif eğitim modellerine şans verilmeli, bu konuda ciddi projeler üretilmelidir.

Toplum, ihtiyaç hissettiği din adamını, meslek adamını, kendi bildiği yoldan, kendi açtığı okullar kanalıyla yetiştirebilmelidir.

Devletin eğitimde rolü olmalı, ne var ki bunu tekelleştirerek yapmamalıdır.

Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafa.yurekli@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi