Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Dünya haritasındaki yenilikler..


 

Mustafa Yürekli, dünya haritasının çizildiği masanın tarihini gözden geçiriyor. Yalta'da kurulan BM'ye, yeni İslam kutbunun itirazlarının dünya masasının yeniden kurulmasını istemek anlamına geldiğini belirtiyor..

Tek kutuplu dünya sona ermek üzere.. Masa kurulacak. Masaya İslam dünyasını temsilen Türkiye, Mısır ve İran da oturacak mı?

Masaya dünya haritası seriliyor, anlaşmanın tarafı olan devletler, kıtaları paylaşıyorlar, dünya yeni baştan yapılandırılıyor. Yalta'da böyle oldu. Kurulacak dünya masasında da muhtemelen böyle olacak..Dünya masasında oynanan devletler oyunu, ülkemizin ve İslam dünyasının da geleceğini belirleyeceğinden çok önemli.

Dünya masası, bir İngiliz buluşudur. 1707 yılında İngiltere ve İskoçya birleşerek Büyük Britanya Krallığını kurmuşlardı. 1800 yılında da bu birliğe İrlanda'yı da katarak Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı haline gelmişti. 1837- 1901 yılları arasında hüküm süren I. Victoria döneminde Birleşik Krallık, "üzerinde güneş batmayan" Britanya İmparatorluğu olarak adlandırılır..

İlk dünya masası, 25 Haziran 1802'de Paris'te kuruldu. Masada İngiltere, Fransa ve Osmanlı vardı.. Fransa'nın Akdeniz'de ve doğu ticaret yolları üzerinde üstünlük elde etme amacıyla 1798-1801 yılları arasında gerçekleştirdiği Mısır Seferi sonunda imzalandı. Fransa birliklerinin Mısır'dan geri çekilmesini düzenleyen bir sözleşmeydi. Fransa, ele geçirdiği Mısır'ı elde tutmayı başaramadı. Büyük Britanya'nın denizlerdeki hakimiyeti, Fransa'yı Kıta Avrupası'nda hapsetti. Fransa'nın Kuzey Amerika'daki Louisiana kolonisini 1803 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne satması da bu dönemde Fransa'nın dış politikasının denizaşırı perspektiften vazgeçmesinin bir göstergesiydi. Bu ilk masa, İngiltere'nin dünya hakimiyetinin ilk adımıydı sadece.

İkinci dünya masası, 30 Mart 1856'da yine Paris'te kuruldu. Rusya ile Kırım Savaşı'nı kazanan Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık ve Fransa arasında, 30 Mart 1856 tarihinde, Paris Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın İngiltere için önemi, Rusya tarafından bozulan uluslararası dengenin tekrar tesis edilmesiydi. Birleşik Krallık, Akdeniz ve Hindistan'a giden ticaret yollarını güvenceye aldı. Özellikle Rus Karadeniz donanmasının yok edilmesi, İngiltere'nin sömürgeleri ve Akdeniz ticareti için değerli bir garanti oldu. Fransa da İngiltere gibi ekonomik çıkarlar elde etti. Doğu Akdeniz'e yönelik Rus tehlikesi bertaraf edildi ve Napolyon döneminde Fransa'ya karşı kurulmuş olan devletler cephesi parçalanmış oldu. Rusya, kuvvetli bir devlet olduğunu kanıtladı. Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarını paylaşma konusunu ileri bir döneme erteledi. Osmanlı İmparatorluğu açısından öncelikle Rus tehlikesi bertaraf edildi; toprak bütünlüğünü ve bekasını bu antlaşmayla güvenceye aldı. Ne var ki Paris Antlaşması sonucu, Islahat Fermanı'na antlaşma metni içinde yer verilmesi, müteakip yıllarda iç işlerine müdahale zemini hazırladı, azınlıklar, psikolojik olarak Osmanlı'dan koparılacak ve ayrılıkçı hareketler başlayacaktı. Paris Antlaşması ile yeniden kurulan uluslararası denge 1870'de Prusya'nın Fransa'yı mağlup etmesi ve Alman Milli Birliği'nin kurulmasına kadar devam etti. Bu tarihten itibaren Avrupa'da Alman üstünlüğü dönemi başladı.

Üçüncü dünya masası, 13 Temmuz 1878'de Berlin'de kuruldu. 93 Harbi'nin sonunda, Osmanlı ile Rusya arasında, 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Osmanlı açısından bu antlaşmanın şartları son derece ağırdı. Osmanlı İmparatorluğu savaşta yenilmiş ve anlaşmak zorunda kalmıştı; yapılan antlaşma devletin çöküşünü getirebilecek ağırlıktaydı. Çünkü Rusya'yı Balkanlar'da tek güç haline getiriyordu. İngiltere, Rusya'nın, Orta Doğudaki İngiliz menfaatlerini tehdit edeceğine, ılık sulara inip kendisiyle rekabete başlayacağına inandığından, 13 Haziran 1878'de Almanya İmparatorluk Şansölyesi Prens Bismark'ın başkanlığında Berlin'de, Osmanlı, Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya-Macaristan ve İtalya'nın katılımıyla bir kongre toplandı. Antlaşma, Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün güvence altına alındığı Paris Antlaşması anlayışının terk edildiğini açık bir şekilde gösterdi. Berlin Antlaşması sonrasında toprak kayıpları da artarak devam etti: 1881'de Fransa Tunus'u, 1882'de İngiltere Mısır ve Sudan'ı, 1885'te Bulgaristan Doğu Rumeli'yi, aynı yıl İtalya da Habeş Eyaleti'ni işgal etti. Paris Antlaşmasından sonra psikolojik olarak koparılan ve teşkilatlandırılan azınlıklar, hızla Osmanlı aleyhine harekete geçirildi. Osmanlı coğrafyası küçük küçük devletler haline getirilecekti..

1921'ye gelindiğinde Britanya İmparatorluğu Hindistan, Kuzey Amerika, Orta Doğu, Avustralya ve Afrika dahil 36,6 million km² lik bir alanı kapsıyordu, 458 milyon kişilik bir nüfusa hükmediyordu. Alan ve nüfus bakımından dünyanın dörtte biri Britanya'nın egemenliği altında yaşıyordu.

Dördüncü dünya masası, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde kuruldu. Birinci Dünya Savaşı sonunda, Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'yla, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı, yerine, Lozan Antlaşması'yla Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Sevr'le ortadan kaldırılan Osmanlı ordusunun yerine Kurtuluş Savaşı'nı yapmak için kurulacak yeni ordu, Ege Bölgesi'ni işgal eden Yunanlılara karşı savaşmakla yetinmeyecek, ikinci başkent olarak Ankara'yı kuracak ve yeni Türkiye'yi de ilan edecekti: İtilaf Devletleri, Lozan'a hem İstanbul Hükûmeti'ni, hem de Ankara hükümetini davet etti. Bu duruma tepki gösteren Ankara, 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırarak Osmanlı İmparatorluğu'nu da tarih sahnesinden kaldırdı. Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalandı. 20. yüzyılın başında dünya İngiltere'nin hakimiyetine girerken, milletimiz Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne dönüştürüldü. Fakat Britanya'nın bu dünya hakimiyeti 1945'e kadar sürebildi, sadece 24 yıl. İkinci Dünya Savaşı sonunda dünya hakimiyeti ABD'ye geçti çünkü.

Beşinci dünya masası, 11 Şubat 1945 tarihinde Yalta'da kuruldu. İkinci Dünya Savaşı'nda "Üç Büyük" olarak adlandırılan Müttefik Devletler'in liderleri Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Josef Stalin 4 Şubat 1945 - 11 Şubat 1945 tarihleri arasında SSCB'nin önde gelen tatil yeri Yalta'nın 3 km güneyinde bulunan Livadia Sarayı'nda bir araya geldi. Yalta Konferansı olarak adlandırılan toplantının ana ekseni İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın ve dünyanın yeni düzeni, dolayısıyla dünya atlasının yeniden şekillendirilmesiydi. Birleşmiş Milletlerdeki veto yetkisi de bu konferansta kararlaştırıldı. Soğuk Savaş (1945-1991) sırasında ABD ve SSCB, hegomonya alanlarındaki (arka bahçeleri olarak da anlaşılabilir) ülkelerin kamp değiştirmesini önleyen bir mutabakata varmışlardı.Bu mutabakat zemini, İkinci Dünya Savaşı sonrasının küresel güçler ve jeostratejik akslar dengesini belirledi.

Dünya, 1990'dan beri tek kutuplu ve ABD hiçbir masa kurmadan dünya hegemonyasını ilan etti, bir itirazla da karşılaşmadı. Ne var ki ABD mevcut dünyaya sisteminin mekanizmalarını işler tutamıyor. Son yirmi yılda dünyadaki gelişmeler, ABD'nin dünyaya düzenini tek başına yürütemeyeceğini gösterdi. Dünya sistemi, iki kutuplu ya da çok kutuplu olarak yeniden kurulacak.

Avrupa'yı (Fransa ve Almanya) da yanına alan ABD, karşısına da Rusya ve Çin'i alarak dünyayı iki kutuplu hale getirmeye çalışıyor. İki kutuplu dünya, mevcut düzenin devamı demek aslında; Birleşmiş Milletler'in varolan yapısı ve işleyişi iki kutuplu düzenin devamını sağlıyor..

Türkiye öncülüğünde İslam dünyası, BM'nin yapısına itiraz ediyor. Bunun anlamı, İslam dünyası bir kutup olmak istiyor. Masa yeniden kurulsun diyoruz. Bunun gerçekleşmesi, Türkiye, Mısır ve İran'ın birlikte hareket etmelerine bağlı.

Dünya masası yeniden kurulacak.., Dünya sistemi çok kutuplu hale gelecek. Masada İslam kutbu da yerini alacak.

Dünya masasının yeniden kurulmaması demek, bir yüz yıl daha İslam dünyasının ezilmesi ve sömürülmesi demek.. Gözyaşı, kan ve ölümler demek.

Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafayurekli@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.