Faiz dışı fazla tek başına yeterli mi?
Merkezi Yönetim Bütçesi, Ekim’de 83,3 milyar lira ile 2022 yılının en yüksek açığını verdi. Söz konusu dönemde giderler 307,4 milyar lira, gelirler 224,2 milyar lira olarak gerçekleşti.
2021 Ekim’de 17,4 milyar lira olan bütçe açığının 2022 Ekim itibariyle 4,78 kat artışı dikkatlerden kaçmıyor. Bütçenin geçen Eylül ayında da 78,6 milyar lira açık verdiğini hatırlatayım.
10 aylık performansa bakıldığında bütçe açığının 128,8 milyar lira açıkta kaldığı gözleniyor. Geçen yıl aynı dönemde bütçe açığı 78,5 milyar lira olmuştu.
12 aylık dönemde de gelirler ithalatta alınan KDV ve Kurumlar Vergisi desteğiyle yüzde 99,1 artışla 2,1 trilyon lira, bütçe giderleri de aynı dönemde yüzde 96,8 artışla 2,3 trilyon lira olarak gerçekleşti.
İyileşme yönünde kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarına yapılan ödemeleri kurdaki sakinlik sebebiyle sınırlanmış gibi görünse de döviz fiyatlarının gidişatıyla ilgili yine de hassas olmak gerekiyor. KKM ile ilgili Ekim verilerini aktarayım… Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, Ekim’de kur korumalı mevduatın bütçeye doğrudan maliyeti 6,7 milyar lira. Bu son 5 ayın en düşük maliyeti… Bu arada KKM’nin TCMB tarafındaki yükü de 91,6 milyar lira.
Devamla… Ekim bütçe açığında harcamalar kalemi göze batıyor. 300 milyar lirayı aşan harcamalar arasında en büyük kalemi 102,9 milyar lira ile cari transferler oluşturmuş. KKM ve BOTAŞ’a transfer ile borçlar aynı ayda devamlılığını sürdürmüş… Aylık bazda BOTAŞ’a cari transfer ve borç toplamı 6,5 milyar lira olmuş. Son bir yılda BOTAŞ’a ayrılan kaynak 191 milyar lira olarak kayıtlara geçmiş.
Harcamalar arasında ikinci büyük kalem Ekim’de 61,1 milyar lira ile rekor faiz giderleri. Eylül’de faiz harcamaları 33,1 milyar lira şeklinde kaydedilmiş. Buraya dikkat buyurunuz!.. Faiz dışı bütçe dengesi ise aynı dönemde 22,1 milyar lira, Ocak – Ekim döneminde 139,5 milyar lira fazla gerçekleşmiş. Ek bir bilgi… Faiz dışı fazla en basit ifadeyle; faiz harcamaları hariç bırakıldığında bütçenin fazla vermesi. Bütçenin ve kamunun faiz dışı fazlası, günümüzde en önemli ekonomik gösterge olarak ön plana çıkıyor.
Peki, bütçede faiz dışı fazla niçin önemseniyor? Dilimizin döndüğü kadarıyla anlatalım…
Türkiye’de genellikle kamu dengesi açık veriyor. Söz konusu açığın milli gelire kıyasını yapabilmek için İngilizcesi (Public Sector Borrowing Requirement – PSBR) olan “kamu kesimi borçlanma gereği” bütçe açığı ile birlikte en fazla kullanılan bir gösterge olarak önümüze çıkar. Ancak faiz dışı fazla daha fazla önemsenir. Çünkü geçmişten gelen Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) bütçe üzerindeki etkisi faiz dışı fazlayı öncelleştiriyor.
IMF standardında bütçede yıllık yüzde 6,5’luk faiz dışı fazla yüksek olsa da istenen bir orandır. Dolayısıyla bu göstergeye verilen önem; faiz harcamalarının geri planda tutulmasını ortaya koyarken faiz dışındaki harcamalarda tasarruf sağlanması ve gelirlerin artırılması öncelik haline getiriyor. Öyle ki makro ekonomik bazda faiz dışı fazla oluşması halinde ekonomik göstergelerin iyileşeceği tahminleri yapılıyor.
Fakat ilginç olan faiz dışı fazlalar verilmesine rağmen yıllardır ekonomik dinamiklerde istenilen düzelme gerçekleşmemiş, borç stokları azalmamış, bu yüzden hedefler hep faiz harcamalarına yönelmiş. Yani borçların faiz harcamaları sebebiyle arttığı gözlenmiş.
Demek istediğim; ekonomi hiçbir zaman tek bacakla yürümez. Faiz dışı fazla vermek belki iyileşme yolunda iyi bir gösterge olabiliyor ama bunun yanında faiz harcamalarının da düşürülmesi gerekiyor.
Müşahhas misâl… 2022 Ekim ayı bütçe gerçekleşmelerinde görüldüğü üzere faiz dışı bütçe dengesi aylık 22,1 milyar lira, Ocak – Ekim döneminde 139,5 milyar lira fazla vermiş ama Eylül’de 33,1 milyar lira olan faiz harcamaları; rekor seviyeyle 61,1 milyar liraya da yükselmiş ve 300 milyar lirayı geçen harcamalar kaleminde 109 milyar liralık transfer harcamalarından sonra ikinci sıraya yerleşmiş.
Bütçe açığı, gelirin üzerinde gider harcamalarıyla meydana geliyor. Söz konusu harcamaların vergiler yerine borçlanmayla karşılanması doğal olarak borç stokunu büyütüyor. Mali disiplinin gereği faiz dışı fazla vermek ve borç stokunu makul düzeye çekmek işin gereği.
Fakat bütçede yıllardır faiz dışı fazla verilmesine karşılık iç ve dış borçların sürekli genişlediği gözleniyor. Bir de konsolide bütçemiz var… Hemen anti parantez bir bilgi vereyim… Konsolide bütçe, kamu maliyesinde, genel ve katma bütçelerin birleştirilmesi ve bundan Hazine yardımları ile devlet katkısının düşülmesi yoluyla bulunan bütçeye deniyor. Konsolide bütçeyi oluşturan bileşenlerden bir tanesi olan genel bütçenin, merkezi devlet teşkilatı kasası olduğu bilinmeli.
İşte ilk soru burada zihinlere düşüyor!.. Bütçede faiz dışı fazla verilmesine karşılık konsolide bütçenin borçları niçin artıyor? İktisat, “Bu soruyu cevaplayabilmek için bütçedeki faiz harcamalarına bakmak lâzım” diyor.
Şâyet faiz dışı fazla, faiz harcamalarına gidiyorsa yani bütçe için yapılan tasarruflar ve elde edilen gelir artışlarıyla oluşan faiz dışı fazlalar, bütçenin diğer veya faiz harcamalarının karşılanması için kullanılıyorsa ve akabinde faiz harcamalarının karşılanamayan kısmı için de borçlanılmışsa; faiz dışı fazlanın borç stoklarını azaltma fonksiyonu erimiş ve bütçe açıklarının artışına zemin hazırladığı görülmüş olur.
Özetle, faiz dışı fazla vermenin zorluğuna karşılık maharet olmadığı, faiz dışı fazla verirken esas olanın faiz harcamaları dahil bütçe dengesinin korunması olduğu resme düşüyor. Borçlanmada normal seviyenin milli gelirdeki (GSYH) artış olduğu her zaman bir kenara yazılmalı. Tabii ki kaliteli bir GSYH artışı ekonominin sağlamlığını gösterdiği de.
Soruya cevap ve formül şu: Bütçe dengesi için; başta tasarruf olmak üzere faiz dışı fazla oranını artıracaksınız… Ardından bütçe gelirlerini yükselteceksiniz… Faiz, sosyal güvenlik ve yatırım harcamalarının dengeli olmasını sağlayacaksınız. Bütçeyi faiz ve transfer harcamalarına boğdurmayacaksınız…
Dolayısıyla bütçeyi sürekli açıkta tutarsanız; enflasyonla mücadele edemezsiniz… borç stokunu eritemezsiniz… cari açık büyür… döviz fiyatları ve faiz oranlarındaki yükselişi önleyemezsiniz.
Tabii yeni bir ekonomik model deneyen mevcut hükümetin faiz oranlarını aşağı çekme ve liraizasyon çalışmaları var. Bu doğrultuda Merkez Bankası’nın (TCMB) gelecek hafta politika faizini tek haneye çekeceğini öngörüyoruz. Yani halen yüzde 10,50 olan politika faizi 150 baz puan düşürülerek yüzde 9’a ve ardından da Mart’a kadar sabit tutulacağı yönünde hâkim görüşler piyasada bir taraftan satın alınıyor.
Gelişmelerden faizin düşürülmesi adına mutlu olduğumu ifade ediyorum. Ancak resmi faiz düşürülürken diğer makro ekonomik dengelerin balansı da standart ve normalizasyon dahilinde iyi ayarlanmalı, demek istiyorum.
bursatv.com.tr/yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.