
Sedat Yılmaz
Sakın Kader Deme!
Sakın Kader Deme!
Karanlık güçler aslında apaçık meydanda. Onları sahip oldukları yüksek borçlardan tanıyabilirsiniz. Hukuk tanımayanlar, ekonomiyi ve ticareti bozanlar, her fırsatta para oynaklığı yaparak suları bulandıranlar ve piyasa bozuculuğunda manipülasyonları bile hafif görenler gemiyi azıya almış gidiyor.
İnsanoğlu geçmişten ders almadan şuursuzca meçhule uçar casına koşuyor. Küresel ekonomi de, kazandıklarını ve mutlu geleceği yakaladıklarını zanneden global şirketlerin oyuncağı olmuş vaziyette. Hâlbuki onları da bir kukla gibi oynatan üst güçleri kimi hiç görmüyor, kimi de görmezden geliyor. Enflasyon ve ekonomik krizlerle ülkeleri kendilerine göre hizaya getirmeye çalışan o güruh, dünyayı tekrar tekrar soymak için ticaret korumacılığı, jeopolitik gerginlikler, bölgesel çatışmalar ve büyük savaşları dizayn etme yolunda geçmişte açtıkları yaraları yeniden eşeliyor, buhranlara yine benzin döküyor. Malum güruh, emeğini taştan çıkarmaya çalışan milyonlarca dünya insanının elinde kalan mal, mülk, ırz, namus ve kutsal değerlerine çökmek için sınır, ülke ve bölge tanımadan hırslarını ve doymazlıklarını âleme kusuyorlar.
Asla Gizli Değiller
Karanlık güruh aslında apaçık meydanda. Onları sahip oldukları yüksek borçlardan tanıyabilirsiniz. Hukuk tanımayanlar, ekono miyi ve ticareti bozanlar, her fırsatta para oynaklığı yaparak suları bulandıranlar ve piyasa bozuculuğunda manipülasyonları bile hafif görenler gemiyi azıya almış gidiyor, fakat nereye kadar! Bu durum geçmişte de mevcut idi ama 2020 yılı pandemisinden itibaren bu kadar baskın değildi. Özellikle son 5 yıldır dünyanın çivi sini oynatanlar kötü senaryolarına pervasızca devam ediyor. Küresel büyümeyi kendi lehlerine çevirip bölgeler arasında büyük ekonomik uçurumlar senkronize etmeye uğraşarak gölge oyunu oynayanlar herhâlde, büyük şair Sezai Karakoç’un; “Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır” sözünü idrak edemiyorlar. Unutmayınız ki, bu söz nihai olarak Allah’ın (cc) ilmine dayanan kaderin tek geçerli gerçek olduğunun net beyânıdır.
Gelişmişler Ve Gelişenler
Dikkat edilirse gelişmiş ülkelerde genellikle büyümeler, faiz ve enf lasyon oranları yüzde 1’ler seviyesinde gider. Gelişen ülkelerde ise büyümeler, faiz ve enflasyon oranları yüzde 5’lerden aşağı inmez. Hatta birçok gelişen ülkede faiz ve enflasyon oranları yıllarca çift haneli şeklinde devam eder, üç haneye de çıkar. Enflasyonu tek haneye veya yüzde 5’lerin altına çekenlere ise siyasi, ticari ve eko nomik öyle oyunlar oynanır ki, düzlüğe çıktığını zanneden bu ülkeler, âniden eski günlerine dönüverirler. Çünkü dünya düzeni büyük faiz çarkının dönmesi ve gelişenleri gelişmişlere köle etmek için birkaç yüzyıl önce böyle inşa edildi! Bugün gerginlik ve çatışmalarla ekonomik çıktıyı kısıtlayan ve enflasyonu azdıran arz şoklarına dünyanın daha fazla maruz kalması tamamen bahsini ettiğim soygun düzeniyle yakından alâkalıdır. Dolayısıyla gelişen ülke merkez bankalarının küresel ekonomideki söz konusu nüansa dikkat etme mecburiyeti vardır. Zira gelişmişler kendilerine göre rezerv düzenini sağlamak isterler… Mesela batıda para politikalarını gevşetirken, doğudaki gelişmiş ülkeler para politikalarını hemen sıkılaştırırlar. Ortada kalan gelişen ülkeler ise faizlerini yükseltmek ve enflasyonlarını köpürtmek zorunda kalırlar. Mesela FED’in olası döviz şoklarıyla olmadık şekilde para politikalarını değiştirebilirler. Bu da gelişen ülkeleri sil baştan demirci körüğüne atmakla eşdeğer bir durumdur.
Oyun İçinde Oyun
İşte buna oyun içinde oyun, tuzak içinde tuzak denir! 2025 yılında bu oyun ve tuzaklar daha belirgin hâle geldi! Gerçek gün yüzüne çıktı… Maliye politikalarında; rekabet eden ekono mik - politik talepler arasında artan kamu borcunu, yüksek faiz ve enflasyon oranlarını yönetme zorlukları iyice şekilleniyor. Artan sosyal harcamalar, vergi kesintileri ve sübvansiyonlar için yükselen popülist çağrılar, enerji geçişi, askeri harcamalar ve yaşlanan de mografiyle ilgili uzun vadeli ihtiyaçlarla birlikte, özellikle acil tavizlerin genellikle uzun vadeli reformları gölgelediği istikrarsız bölgelerdeki ülke yönetimleri giderek çaresizleşiyor. Çünkü 2025 yılı özellikle askeri harcamaların ve sosyal eşitsizliklerin daha fazla olmasını telkin ediyor. Tabii ki bu da gelişmişlerin işine yarıyor. İşte dünyanın en borçlu ülkesi ABD ve ortaklarının siyasi – eko nomik - sosyal politikalarını dikkatlice takip edebilirseniz oynanan oyunun ne olduğunu açıkça anlayabilirsiniz.
İşleri Güçleri Dünyayı İfsat Etmek
Gelişmiş ülkeler kendilerini sürekli düzenleyici olarak gösteriyor. Aslında finansal ve jeopolitik olarak dünyayı risklere boğan küresel oyun bozucular olmaya devam ediyorlar. (Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. – Bakara: 11). Kur’ân-ı Kerim’in uyarısı böyle… Tabii anlayana! Malum şürekâ her dönemde bölgesel veya küresel belirsizlikler oluşturarak oyunlarına yenilerini ekliyorlar. Bu ülke ve şürekâsı; poli tika değişikliklerinin bileşimi, zamanlaması ve belirsizlik oluşturmayla her dönemde aynı oyunu oynuyor. Gelişmişler yine piyonlarıyla birlikte küresel ticareti parçalıyor, yeni jeoekonomik bloklar oluşturmaya çalışıyor, tedarik zinciri dina miklerini yeniden lehlerine tanımlamak için küresel ne varsa ifsat etme peşinde koşuyorlar. Meselâ ABD korumacı önlemlerini; göç, uyuşturucu trafiği, savunma harcamaları ve diğer siyasi tavizleri elde etmek için işlevsel bir şekilde kullanılıyor. Bu arada ortaya çı karılan jeopolitik sıcak noktalar; Ukrayna, İran, Orta Doğu ve Tayvan sorunları; enerji, teknoloji ve ticaret rotalarındaki stratejik hamleler göz önüne alındığında, küresel tedarik zincirlerinde potansiyel bozucular olmaya pek hevesli görünüyorlar. Dolayısıyla gümrük vergileri ve diğer korumacı önlemler, tam olarak uygulanması hâlinde küresel ekonomiyi stagflasyona (yüksek enflasyonla birlikte ekonomik durgunluk) sürüklemesi an meselesi. ABD’nin bu tutumu küresel piyasaları da bozuyor. Zira ABD dolarının güçlenmesi dünya çapında enflasyonist baskıları daha da kötüleştirebileceği ve gelişmekte olan piyasalara sermaye ve yatırım akışını bozabileceği aşikâr.
Oynaklık Ve Kırılganlıklar
Söz konusu yaklaşım küresel ekonomide stagflasyonla birlikte yapısal arz kırılganlıkları, jeopolitik gerginlikler ve dalgalı emtia fiyatlarından kaynaklanan yukarı yönlü riskler fiyat istikrarını da tabii ki olumsuz etkileyecek. Enflasyona yönelik yapısal yukarı yönlü risk lerle tanımlanan yeni bir paradigmada Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlar, belki de yeni bir dünya savaşı gibi jeopolitik gerginlikler, özellikle enerji ve tarımsal emtialarda enflasyon oynaklığını daha da kötüleştirecek. Küresel ekonomide enflasyon, stagflasyonun yanında bir de def lasyon tehlikesi de önemli konu. Deflasyon, tüketici satın alımlarını geciktirerek, şirket gelirlerini aşındırarak ve gerçek borç yüklerini kötüleştirerek ekonomik toparlanmayı sekteye uğratacak. Özellikle de emlak sektöründeki zayıflık ve yavaşlayan ihracat özel sektör güvenini etkilemeye devam ederse gelişmekte olan ülkeler; kırılgan tedarik zincirleri, oynak emtia fiyatları ve döviz dalgalanmalarıyla mücadele ederken enflasyonu dizginleme zorluğuyla boğuşacak.
Tavan mı, taban mı?
Sonuç olarak; merkez bankalarının enflasyon hedefleri orta vadede çoğu ekonomide bir tavandan ziyade bir taban anlamına gelecek. Güvernörler farklı iç ve dış koşullara çözüm buldukça küresel para politikaları senkronize olamayacak ve hatta yeniden canlanan enflasyonist ve döviz kuru baskıları ortasında politikayı değiştirmek zorunda kalacaklar. Daha doğrusu böyle bir durumda birçok mer kez bankası; ihtiyatla enflasyon ve büyümeye bağlı para politikala rında yeniden ayarlama yapma, daha değişken bir ortamda finansal istikrarı sağlama zorunluluğuyla karşı karşıya kalacak. Demek istediğim şu ki; küresel kamu borcunun GSYH’in yüzde 91’i geçtiği, yükselen piyasaların küresel faiz oranları ve güçlü ABD doları vasıtasıyla borç maliyetlerinin arttığı bir dünyada, 2025’te ve takip eden yıllarda daha yüksek kamu borcu, zirve yapmış faiz oran ları ve rekabet edilemeyen siyasi ve ekonomik önceliklerin tekrar bir araya gelme ihtimali oldukça fazla. Büyümeleri sağlayan kamu ve özel harcamaların borçlanmayı ar tırma ve faiz sarmalına dalma riski, özellikle kısıtlı mali imkâna sahip gelişen ülkeler için önemli olduğunu hatırlatmakta fayda var… Yani! Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla, diyorum!
İslâmi Finans Bir Seçenek Değil, Gereklilik!
04 Haziran 2025 Çarşamba 18:23Putin Yeni Dünya Düzeni İçin Yeni Müttefikler Arıyor
06 Nisan 2025 Pazar 12:18Trump Deregülasyoncu Küresel Derebeyi!
20 Mart 2025 Perşembe 05:25‘Enflasyon’ Faiz İndirimi, Riskler Kur Ve Carry Trade Kıskacında
06 Mart 2025 Perşembe 00:48Küresel Kriz Saati Alarm Veriyor!
08 Şubat 2025 Cumartesi 02:41Kim Demiş Türkiye Küçülüyor Diye!
05 Şubat 2025 Çarşamba 21:10Savunma Sanayi Şirketleri Borsa’nın Ateşleyici Gücü
01 Şubat 2025 Cumartesi 20:13Ekonomide Dengelenmenin İlk İşareti “Faiz İndirimi”
29 Ocak 2025 Çarşamba 11:45Ekonomide Önce Kâr Değil Ar Gelir
23 Ocak 2025 Perşembe 23:58Ekonomi ‘Krizden Çıkış’ Sinyalleri mi Veriyor?
09 Eylül 2024 Pazartesi 01:47




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.