Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Faizi mi tutalım, dövizi mi?

Faizi mi tutalım, dövizi mi?

Yaklaşık bir ay önce 100 baz puan indirimle politika faizini yüzde 14'e indiren Merkez Bankası'nın (TCMB), Para Piyasası Kurulu (PPK) karar metninde, "İndirimde sınırlı alan tamamlandı" diyerek 20 Ocak Perşembe günkü (bugün) faiz kararına yönelik verdiği mesaj hâlâ tartışılıyor…

“TCMB faizi yine indirecek mi, yoksa sabit mi bırakacak?”

Merkez Bankası, şu anda 2022 yılının ilk çeyreğine yönelik para politikası çerçevesini gözden geçiriyor. Gözden geçirmenin hangi yolda ilerlediğini bugünkü toplantıda göreceğiz. Piyasa analistleri arasında bankanın faizi yüzde 13,50 seviyesine indireceğine dair yorum yapanlar da yok değil!

Politika faizi yüzde 14… Piyasa faizi yani gösterge iki yıllık tahvilin faizi yüzde 23,14… Ölçülen Aralık ayı enflasyonu yüzde 36,08… İşte Ocak ayı politika faizi, Şubat ayının ilk haftası açıklanacak ve pik yapacağı söylenen 2022 Ocak enflasyonu ölçeğinde şekillenecek.

Enflasyonun Ocak’ta yüzde 40-45 aralığında gerçekleşeceğini düşünürsek, TCMB’nin hareket alanının kalmadığı görülüyor ki bu da bize bankanın Aralık PPK toplantısında yaptığı “İndirimde sınırlı alan tamamlandı” ince ayar açıklamasının önemsenmesi gereğini hatırlatıyor.

***

Enflasyon arttıkça gösterge faizi yükseliyor. Şu anda gösterge faiz ile politika faizi arasındaki fark 9,14 puan. Enflasyon Ocak’ta zirveyi görecekse yılsonu politika faizi hedefinin yüzde 8-9 olduğu ortamda Ocak enflasyonuyla birlikte artacağı tahmin edilen piyasadaki gösterge faizi baskısı nasıl kırılacak?

TL korumalı mevduat ile döviz fiyatlarındaki artış bir nebze törpülendi. Bankalardaki 150 milyar liraya yakın mevduat dövizden TL’ye geçti. Fakat dolar 13 liradan aşağı bir türlü düşmüyor!

İhracat ve turizm gelirleri cari denge üzerine kurulu yeni model ekonomiye destek veriyor ancak özellikle özel sektörün toplamda 167 milyar dolar, kısa vadede 8 milyar doları geçen kredi borçlarıyla ilgili yabancı para talebi döviz fiyatlarını sürekli yukarı çekiyor.

İhracatın büyük oranda ithalata bağlı yürütüldüğünü de düşünürsek, 2022’de gelecek taleple döviz fiyatları gerilemede direnecek.

Diğer taraftan ABD Merkez Bankası’nın (FED) yükselen enflasyona karşı faiz artıracağına inananlar giderek çoğalıyor. Söz konusu faiz artışı dolar/TL’ye olumsuz şekilde yansıyabilir.

Dolayısıyla ‘yabancı para’ düğümü para politikalarıyla net olarak çözülmeli ve dövizle ilgili mesele rafa kaldırılmalı ki enflasyonun üzerindeki ‘ateşten gömlek’ çıkarılabilsin.

***

Bahsettiğim fotoğraf çerçevesinde, Türkiye’nin diğer gelişen ülkeler gibi sıcak para alanında kalmasını, üretim değil borçlanmalarla yoluna devam etmesini ve halen izlenen heterodoks politikaları bırakmasını isteyen uluslararası kredi kuruluşları, ekonomide finansal risklerin giderek arttığına dikkat çekiyor.

Meselâ Fitch Ratings, “Yüksek enflasyon ve kurdaki değer kaybına karşı uygulanan mali politikalar kamu maliyesini kurdaki dalgalanmalara karşı daha hassas hale getiriyor, kamu maliyesi üzerinde baskılar oluşuyor ve makroekonomik oynaklık artıyor” uyarısı yapıyor ve Türk Lirası’ndaki yüksek değer kaybının arkasında yatan “güvensizlik” etkisinin oluşturulacak politikalarla kırılması gerektiğini vurguluyor.

Peki, söylenen belirsizliği faizle mi yoksa dövizle mi ortadan kaldıracağız… İşte burası düğüm! Düğümü çözmek için herhalde keskin bir kılıca ihtiyaç var.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Belirsizlikle ilgili çözümü ne?” diye sorabilirsiniz… Bakan bunu şöyle açıklıyor:

“…Bu üç ayı gördükten sonra atacağımız mali politikalarla ilgili adımlar var. Bir taraftan onu, diğer taraftan içerideki tüketimi dengeleyecek, yurtdışından gelecek arzla da belli noktaya getirecek ve bu aldığımız kararların yansımalarının yerleştiği bir dönemdeyiz. İlk çeyrek bize her şeyi gösterecek…”

***

Yani henüz belirsizliği tam anlamıyla giderme yolunda net bir manzara oluşmamış. Anlaşılan durum değerlendirmesinin tamamlanması için 70 gün daha beklememiz gerekiyor.

Umuluyor ki, bekleme döneminde faiz tutulacak, döviz kontrol altına alınacak… Öncelikle özel sektörün döviz borcu, piyasadaki dalgalanmalara sebep olmayacak şekilde halledilecek. Burada en büyük destek ülkeler arası swaplardan sağlanacak.

Henüz net rezervlerin 8 milyar dolar, swap hariç net rezervlerin negatif 56 milyar dolarda bulunması dövizi yeniden harekete geçirebilecek etkenler arasında. TL’ye değer kaybettiren ana faktörlere mutlaka el atılmalı.

Nitekim Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin yeni 4,9 milyar dolar değerinde 3 yıllık bir swap anlaşması imzaladığını hatırlatayım. Swap anlaşmaları mevcut durumu değiştirir mi, diye sormaktansa bir an önce TCMB rezervlerinin artıya geçirilmesini normalleşme adına daha mantıklı gördüğümüzü söyleyelim.

analizgazetesi.com.tr/yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi