Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Zengezur Koridoru, Türkiye için kapı mı duvar mı olacak?

zengezur-koridoru-1.webp

Zengezur Koridoru, Türkiye için kapı mı duvar mı olacak?

8 Ağustos 2025’te Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Washington’da bir araya gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, nihai barış anlaşmasının çerçevesini belirleyen ortak bir deklarasyona imza attılar. Sözkonusu ortak deklarasyonda yer alan en dikkat çekici adım ise Azerbaycan ile Nahçıvan’ı birbirine bağlayan Zengezur Koridoru’nun işletim haklarının 99 yıllığına ABD’ye devredilmesi oldu.

Zengezur Koridoru, Batılı devletler ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasında bir köprü işlevi görmesi için ABD makamlarınca “Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu” adıyla sunulmaktadır.

Bizleri kaygılandıran problem şu: Zengezur Koridoru, Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısı mı olacak Batı tarafından örülen bir duvara mı dönüşecek?

Orta Asya’daki Jeopolitik Dengeler

ABD ve Avrupa ülkeleri açısından Kafkasya ve Orta Asya’daki jeopolitik dengeler, küreselleşme döneminde, Çin, Rusya, İran ve Türkiye’ye bırakılamazdı; ABD’nin Zengezur Koridoru anlaşmasıyla bölgeye destursuz gelişi sözkonusu denge arayışını yansıtmaktadır.

İngiltere, Hindistan’ı sömürgeleştirirken, daha önce Fransa’yla birlikte savaştıkları Rusya ve Çin’i sosyalist ekonomiyle dondurucuya kaldırmıştı; soğuk savaşın bitmesiyle sözkonusu rekabet yeniden şiddetlenmektedir. Böylece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki beş devletin, ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in Kafkasya ve Orta Asya’daki rekabetini bütüncül bir perspektifle dikkatle izleme gereği doğmuştur. Batı dünyasının bölgeye yönelik tarihi ilgisi, küreselleşme döneminde daha da artırmıştır.

Rusya’dan sonra ABD’nin de Afganistan’da başarısız olması ve İngiltere’nin Asya’daki yapılandırmasının devam etmesi ve Türkiye öncülüğünde Türk Devletleri Teşkilatı’nın kuruluşu birlikte ele alınmalıdır.

Dünya sistemi içinde dış politikadaki gelişmeler birbiri ile ilgilidir. Dolayısıyla Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ağır siyasi ve ekonomik maliyetine bakınca, Rusya’nın bölgede sahip olduğu geleneksel nüfuzunun aşınmakta olduğu fark edilebilmektedir.

Bu süreçte ABD’nin Afganistan, Irak ve Suriye işgalleri; İsrail’in Filistin’i tamamen işgali ve Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’yla Ortadoğu petrol ve doğalgazının Avrupa’ya taşınması projesinin ilanı ve Orta Asya petrol ve doğalgazının Avrupa’ya taşınması projesi olan Zengezur Koridoru anlaşması birlikte okunmalıdır.

Rusya, ABD’ye Suriye işgalinde destek verirken Kırım’ı ve belli bir Ukrayna toprağını sınırları içine alarak Karadeniz’deki ağırlığını artırdı ama karşılığında da Karabağ’ı vererek Türkiye ve Azerbacan’ı Zengezur Koridoru anlaşmasıyla denkleme dahil etti.

Bu süreçte başta Kazakistan olmak üzere bölgedeki Türk devletleri Batı ile Rusya arasında daha dengeli bir dış politika izlemeye başladı. Avrupa Birliği’nin (AB) diplomatik girişimleri Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri nezdinde giderek daha olumlu karşılık bulmaktadır. Kısaca Türk Cumhuriyetleri Orta Asya’da ABD, AB, Çin ile Rusya’nın rekabetinden yararlanmak istemektedir.

Bu yüzden Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” inisiyatifi kapsamında Avrupa’ya uzanan kritik altyapı projeleri bölgede yoğunlaşmaktadır. Çin, bir omuz atıp Rusya’dan boşalan alanı doldurmaya çalışmaktadır.

Bu durumda, ABD ve Batılı müttefiklerin küresel rekabet bağlamında Orta Asya’yı Rusya ve Çin’in nüfuzuna bırakmamak için bölgede daha proaktif bir dış politika benimsemeye zorlamaktadır.

İşletim hakları Amerikan şirketlerine devredilen Zengezur Koridoru, sözkonusu stratejik denge bağlamında Batı’nın Orta Asya’ya uzanan ileri karakolu işlevi görebilir.

Proaktif Dış Politika

Batı dünyasının Orta Asya’ya yönelik bu tazelenen ilgisi, Türkiye’nin uzun zamandır arzuladığı Türki Cumhuriyetlerle ilişkilerini geliştirme çabasını da kontrol altına alacaktır.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Türk dış politikasında öncelikli bir hedef haline gelen Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk devletleriyle ilişkiler, günümüzde istenilen düzeyin oldukça gerisindedir. Bunun başlıca nedeni, Rusya ve İran’ın bölgedeki baskın etkisidir. Bu iki devlet, geçmişte, bölge ülkelerinin küresel ekonomiyle entegrasyonu için Türkiye merkezli Orta Koridor yerine kendi topraklarından geçen Kuzey ve Güney koridorlarını kullanmalarını sağlamak ve Ankara'nın aksi yönde girişimlerini boşa çıkarmak amacıyla aktif bir diplomasi yürütmüştür.

Sorunu şöyle ortaya koyabiliriz: Türkiye’nin Orta Asya ülkeleriyle işbirliği geliştirme çabaları sekteye uğrar mı? Bu süreç Türkiye’ye Türki Cumhuriyetler ile sosyal ve ekonomik entegrasyon imkanı mı sunmaktadır? Yeni süreçte Türk Devletleri Teşkilatı, Orta Asya’yı Rusya ve İran’ın tehdidinden arındırabilir mi? ABD ve AB gibi başat aktörler, iç siyasetlerinde etkili olan bazı unsurlar nedeniyle Türkiye’yi Batı-Orta Asya entegrasyonunun dışında bırakmaya çalışabilir mi? Zengezur Koridoru, Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısı mı olacak Batı tarafından örülen bir duvara mı dönüşecek?

Bu ihtimalleri izale etmek için Türkiye’nin sürecin her aşamasında etkin ve kararlı bir diplomasiyle Batılı aktörlere vazgeçilmezliğini göstermesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, Zengezur Koridoru’nun yeni statüsü Türkiye’ye beklediği fırsat sunmaktadır. Ancak bu fırsatın hayata geçirilmesi yalnızca proaktif, çok yönlü ve istikrarlı bir diplomasiyle mümkün olacaktır.

Mustafa Yürekli / Haber7

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi