İnsanlık kendi sonunu mu hazırlıyor?

İklim değişikliği bu yıl pandemiden sonra dünyanın ikinci meselesi olarak gündemlere oturdu. Küresel ısınma denilen iklim değişikliğine atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu tahmin ediliyor.

Fosil yakıtların aşırı tüketimiyle oluşan sera gazları küresel ısınmanın başlıca sebebi. Sera gazlarını ortaya çıkaran ise çevresel kirlenmeyi göz ardı eden sanayileşme. Oluşan karbondioksit, su buharı, metan gibi gazlar yerkürenin fazla ısınmasına yol açıyor.

Araştırmalara göre dünyada her 1 derecelik sıcaklık artışı, atmosferde tutulan su buharı miktarını yüzde 7 artırıyor. Atmosferde artan su buharı sel felaketlerine neden oluyor.

NASA ise ayın belli dönemlerde dünyaya yaklaştığını, hareketin küresel ısınma ile birlikte sel tehlikesini artırdığını ileri sürüyor. Kuruluş, 2030’lu yılların ayın dünyaya en yakın olacağı dönemler olacağını belirtiyor.

***

Her nasıl olursa olsun, ısınmayla birlikte gelen çölleşme, kuraklık, yağışlarda beklenmedik gelişmeler, sel, büyük su baskınları, kum fırtınaları, tayfun, kasırga, hortum gibi afetler hayatı tehdit ediyor. Özellikle seller orman yangınlarından sonra dünyadaki en yaygın ikinci doğal afet olarak yerini almış durumda.

Rize’de geçen yılla birlikte bu yıl da sıkça yaşadığımız sel ve toprak kaymaları özellikle bizde geçmişte yüksek şiddette yaşanan olaylar değildi. Malumunuz Ordu ve Samsun da aynı afetten etkilenmişti. Allah’tan fazla can kaybımız olmadı.

Gözümüzü yurtdışına çevirdiğimizde; New York’ta iki hafta önce şehrin merkezindeki metroları sularla dolduran ve insanları perişan eden Elsa kasırgasının meydana getirdiği yoğun yağışı da hatırlamak lâzım.

Yine hafta içi Çin ve Moğalistan’ı vuran sel felaketinde 2 baraj, 22 köprü çökmüş, 2 milyona yakın insan bölgelerden tahliye edilmişti. İki ülkede ne kadar insanın kaybolduğu, hayatını kaybettiği belirsiz. Selden sonra meydana gelen dev kum fırtınasının Çin Gansu eyaletinde ürkütücü manzaralar oluşturduğunu söylemeden geçemeyiz.

***

Afetler nedeniyle hayatın durduğu Çin’de tüm tren ve uçak seferleri iptal edilirken otobanlar kapatıldı. Birçok barajda sınırı aşan su seviyeleri dolayısıyla sürekli alarmlar verildi. Önemli sayıdaki barajlarda oluşan gövde çatlaklıkları hâlâ halkı korkutuyor.

Sel baskınları, fırtına ve aşırı yağışlar sadece ABD, Çin, Moğalistan, Kırgızistan ve Türkiye’de değil afetler Avrupa’da ülkeleri vurdu geçti. Ukrayna büyük bir sel korkusu atlattı.

Geçen hafta Almanya ve Belçika’daki sel baskınlarında 250’ye yakın insanın öldüğü ve çok sayıda insanın kayıp olduğu gözlendi. Aynı günlerde Hollanda, Fransa ve İsviçre’de ani sel olayları hayatı felç etti.

İnsanoğlunun kendi eliyle davet ettiği afetlere karşı mücadele etmenin imkânsızlığı giderek ortaya çıkıyor.

***

Tabii afetler dünyayı vururken G-20 Çevre Bakanları biraraya geldi. Toplantılar ardından 25 maddelik bir sonuç bildirisi ortaya çıktı. Çevre Bakanları, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, kirlilik, habitat kaybı ve çölleşme, doğal kaynakların sürdürülemez kullanımı gibi konulardaki zorluklarla mücadelede çabalarını arttırarak sürdüreceklerini taahhüt ettiler.

G-20’nin ilk defa iklim, çevre, enerji ve yoksulluk arasındaki bağlantıyı tanıması, son dönemdeki beklenmeyen tabii afetler kadar sürpriz oldu.

Tabii, dikkat çeken konu şu… Dünyayı en fazla kirleten ülkelerin toplanarak bir irade beyan etmesi fevkalade güzel ama verilen sözler tutulacak mı orası meçhul.

İklim değişikliği, sınır tanımayan bir niteliğe sahip. Önemli meseleyle ilgili Paris İklim Anlaşması var… Türkiye’nin de katılımıyla 22 Nisan 2016’da New York’ta 175 ülke tarafından imzalanmıştı.

***

Anlaşma, küresel sıcaklık artışını 2100 yılının sonuna kadar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üstü ile sınırlamayı hedefliyor. Paris Anlaşması ülkeleri gelişmişlik düzeylerine göre dörde ayırıyor ve ona göre sorumluluk yüklüyor.

Türkiye, “gelişmiş ülke” olarak konumlanmasından dolayı anlaşmayı onaylamıyor. Zirâ anlaşmada Türkiye’ye gelişmiş ülke sorumlulukları yükleniyor ve finans yardımından muaf tutuluyor. Türkiye ise özellikle emisyon azaltımı ve yenilenebilir enerji için gerekli kredileri alabilmesi gerektiğini belirtiyor.

Bir hatıratma… Küresel İklim Değişikliği Endeksi (CCIP) 2020 raporuna göre Türkiye dünyayı kirletmede 57 ülke arasında 48’inci sırada. Bu endekse göre, Türkiye’nin genel performansı; sera gazı emisyonları kategorisinde “düşük”, enerji kullanımı kategorisinde ise “çok düşük” olarak belirlendi. Türkiye, OECD ülkeler sıralamasında da dünyayı en az kirleten ülkeler arasında.

Bence felakete doğru giden dünya, iklim değişikliğiyle ilgili Türkiye’yi örnek almalı.

analizgazetesi.com.tr/yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.