Hakkı Çiftçi

Hakkı Çiftçi

Ahîlik kültürü, tarihin en özgün toplumsal kalkınma modellerinden biridir

*Ahîlik kültürü, tarihin en özgün toplumsal kalkınma modellerinden biridir

Bir toplum sadece büyümekle medenî olmaz; büyürken insan kalabilirse tarih yazar.

Kapitalist ekonomi, insanı rakama indirgerken; dijital çağ, kimlikleri algoritmalarla biçimlendiriyor. Üretim hızlandı, tüketim derinleşti, veri çoğaldı… Fakat hikmet azaldı, vicdan zayıfladı. Bu kitap, işte tam bu kırılma noktasında, medeniyet fikriyle ahlâkı, girişimcilik ruhuyla toplumsal sorumluluğu yeniden buluşturmayı amaçlamaktadır. Çünkü kalkınma, yalnızca büyümek değil; büyürken insan kalabilmenin arayışıdır.

Ahîlik kültürü, tarihin en özgün toplumsal kalkınma modellerinden biridir: üretimin ruhunu ahlâk ile terbiye eden, ticareti vicdan ile ölçen, girişimciliği hizmetle bütünleştiren bu sistem; yalnızca Anadolu'nun kadim mirası değil, modern dünyanın etik açmazlarına da güçlü bir cevaptır. “Komşusu siftah etmeden satış yapmayan” Ahi ile bugünün “sürdürülebilir rekabet” anlayışı arasında kurulan bağ, ahlâkî ekonominin evrenselliğini gösterir. Bacıyan-ı Rum ile toplumsal cinsiyet eşitliği; orta sandığı ile sosyal sigorta; “eline, beline, diline sahip ol” ilkesiyle insan onuruna dayalı üretim ahlâkı bu çalışmanın kurucu omurgasıdır.

Bu kitapta, Galileo’dan Kant’a, Farabî’den Taha Abdurrahman’a; Harari’den Friedman’a kadar çok sayıda düşünürün tezleriyle Ahîlik kültürü arasında kuramsal ve tarihsel bağlar kuruldu. Fütüvvetnameler, modern girişimcilik rehberleriyle karşılaştırıldı; veri çağındaki “dataizm”e karşı Ahî bilgelik modeli yeniden tanımlandı. Bilgi emanet olarak kodlandı, girişim hikmetle yazıldı, kalkınma merhametle ölçüldü.

Burada tartışılan model, yalnızca nostaljik bir anlatı değil; akademik, teorik ve metodolojik düzeyde alternatif bir kalkınma çerçevesidir. Ahîlik, sosyal bilimlerin doğuşuna katkı sunan bir sistem olmanın ötesinde; 21. yüzyılın etik, teknolojik ve toplumsal sorunlarına yanıt verecek bütüncül bir medeniyet teklifidir.

Zira sorunlarımız teknik değil; temeldedir. Değer üretmeden veri üretmek, anlam kurmadan girişim kurmak, hizmet bilincinden kopmuş bir kalkınma sürdürmek, insanı eksiltir. İşte bu kitap, eksilen insana erdemle dönüş yollarını, tükenen topluma hikmetle yeniden örgütlenme imkânlarını, büyüyen dünyaya vicdanla yön bulma haritalarını sunmaktadır. Alışılagelmiş değil; çağrıdır. Teori değil; teklif. Eleştiri değil; davet. Bu eser, kapitalizmin sınırında, erdemin ışığında inşa edilecek yeni medeniyetin entelektüel bir mimarisidir.

Büyürken İnsan Kalmak

Bugün dünyanın en zengin bireyi, geçmişin binlerce hükümdarının bile hayal edemeyeceği imkânlara sahip. Ancak hiçbir dijital yenilik, hiçbir ekonomik büyüme insanlığın huzur ihtiyacını tamamen karşılayamadı. Modern sistem, maddi büyümeyi kutsal sayarken ahlaki küçülmeyi göz ardı etti. Bu kitabın amacı, sermaye sistemlerini yıkmak değil; onları insani değerlerle yeniden şekillendirmektir. Ahilik’in asırlık ilkeleriyle üretime, bölüşüme ve yaşam felsefesine yeni bir yön vermek gerekir. Çünkü kalkınmanın özü sadece büyümek değil; büyürken insan kalabilmektir.

Kapitalizmin içsel yorgunluğu, bireyin yalnızlaşması, toplumsal bağların zayıflaması ve üretimin sadece kâr odaklı hâle gelmesiyle tanımlanır. Bu yorgunluk, modern ekonomik sistemin vicdanı dışlaması, ahlakı araçsallaştırması ve toplumsal faydayı göz ardı etmesiyle derinleşir. İşte tam bu noktada Ahilik bir alternatif değil; bir medeniyet cevabı olarak öne çıkar.

Kapitalizmin Yorgunluğu: Ahlaki Erozyonun Anatomisi bağlamında şunlar ifade edilir: Kârın kutsanması insanın araçsallaşmasına yol açar (Keynes, 1925; Baysal Kar, 2017). Para sevgisi toplumsal adaletin önüne geçer (Ülgener, 2006; Hirschman, 2008). Sınırsız tüketim arzusu sınırlı kaynakları sömürür (Buğra, 2014). İş ahlakı rekabetin gölgesinde silinir (Kabaş, 2016).

Ahilik: Kapitalizme Karşı Vicdanlı Bir Zihniyet olarak üretimi sadece teknik değil; ahlaki ve toplumsal sorumlulukla ele alır. Kapitalizmin bireysel fayda merkezli yapısına karşılık: Toplumsal faydayı önceleyen üretim anlayışı sunar. Helal kazanç ve sadakatli iş ilişkileri ile ekonomik denge kurar. Usta–çırak ilişkisi ile sadece meslek değil, karakter inşa eder. Fütüvvetnâmeler ile iş ahlakını kurumsallaştırır (Demirpolat ve Akça, 2004; Karagül, 2015).

Oğuzhan Bozbayır ve Emine Şener’in “Kapitalist Sistemde Ahilik Arayışı: Bir Yanılgı” adlı çalışması, Ahilik’in kapitalist sistem içinde aranmasının bir zihniyet hatası olduğunu vurgular. Ahilik, kapitalizmin içinde değil; ona alternatif bir medeniyet paradigması olarak ele alınmalıdır. Begüm Akan ve Hayrettin Kesgingöz’ün çalışması ise, Ahilik’in kapitalizmin ahlaki eksikliklerini tamamlayabileceğini savunur. Ancak bu entegrasyonun, Ahilik’in özünü koruyarak yapılması gerektiğini belirtir.

Kapitalist sistemin sunduğu refah görüntüsü çoğu zaman ahlaki yoksunlukla birlikte gelir. Tüketim kültürü bireyin değerlerini aşındırırken gösterişli yaşamlar içsel boşlukları gizlemeye çalışır. Bu durum refah illüzyonu olarak tanımlanır: Sahip olmak, mutlu olmak sanılır; oysa insan sahip olduklarıyla değil, paylaştıklarıyla büyür (Ülgener, 2006, s.42; Buğra, 2014, s.66). Kapitalizmin bireysel başarıyı kutsaması, toplumsal dayanışmayı zayıflatır. Rekabet iş ahlakının önüne geçer; kâr, vicdanı gölgede bırakır (Baysal Kar, 2017, s.288). Bu sistemde refah, çoğu zaman vicdanı dışlayan bir zenginlik biçimi hâline gelir (Bozbayır ve Şener, 2021, s.5).

İşte bu noktada Ahilik sadece ekonomik değil, ahlaki bir kalkınma modeli olarak yeniden hatırlanmalıdır. Ahilik üretimi teknik değil; toplumsal sorumluluk ve vicdanla ele alır. Refahı mal mülk değil; güven, adalet, paylaşım ve huzur olarak tanımlar (Karagül, 2015, s.18). Ahî’nin dükkânı “hak kapısıdır”; kazanç helal, hizmet gönüllüdür. “Elini, sofranı, kapını açık tut; gözünü bağlı tut, beline ve diline sahip ol” ilkesi sadece bireysel davranış değil; toplumsal huzurun mimarisidir (MEB, 2020, s.3).

Ahilik, gösterişe değil tevazuya; rekabete değil dayanışmaya; kâra değil kardeşliğe çağırır. Bu çağrı, kapitalizmin yorgunluğuna karşı medeniyetin vicdanlı cevabıdır (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, 2019, s.14).

Paylaşanlar Çağı, bireyin yalnızca üretici ya da tüketici değil; aynı zamanda vicdanlı bir bölüşüm aktörü olduğu yeni bir medeniyet tasarımıdır. Bu çağ, kapitalizmin bireysel kâr ve rekabet merkezli yapısına karşı;Toplumsal fayda,, Gönüllü hizmet, Erdemli kalkınma ilkeleriyle şekillenir. Kapitalizmin Yorgunluğu: Rekabetin kutsanması iş birliğini zayıflattı. Refah illüzyonu ahlaki yoksulluğu derinleştirdi. Gösteriş ve tüketim insanı yalnızlaştırdı (Ülgener, 2006, s.42; Buğra, 2014, s.66). Dijital Kültürün Aşırı Paylaşımı: Sosyal medya görünürlük üzerinden değer üretmeye başladı. Yaşıyormuş gibi görünmek gerçek bağların yerini aldı (Shabahang vd., 2022; Psychology Times Türkiye, 2025). Toplumsal Eşitsizlik ve Bölüşüm Krizi:Zenginlik artarken adalet azaldı.Bilgi, kaynak ve fırsatlar eşit dağılmadı. Paylaşmak artık bir erdem değil; bir zorunluluk hâline geldi (Akan ve Kesgingöz, 2020, s.7). Ahilik Perspektifiyle Paylaşanlar Çağı: Ahilik paylaşmayı sadece maddi değil; manevi bir sorumluluk olarak görür. Bu çağda kazanç helal, bölüşüm gönüllü olmalıdır. Bilgi sadakatle paylaşılmalı, rekabet değil dayanışma teşvik edilmelidir. Usta–çırak ilişkisi sadece meslek değil; karakter aktarımıdır (Karagül, 2015, s.18; MEB, 2020, s.3). Paylaşanlar Çağı sadece bir ekonomik model değil; bir medeniyetin vicdanla yeniden yazılmasıdır. Öte yandan; Ahlak Temelli İktisadi Faaliyetlerin Değerlendirilmesi: Ahilik Perspektifiyle Bir Yaklaşım; Üretim: Sadece Mal Değil, Değer Üretmek, Tüketen değil üreten anlayışı, üretimi sadece kâr için değil; toplumun ihtiyaçları ve huzuru için yapmayı gerektirir. Ahilik’te üretim; el emeği, dürüstlük, kalite ve helal kazançla yoğrulur. Bugün üretim, doğayı sömürmeden, insanı yormadan, vicdanla yapılmalıdır. “İşini en iyi yapan, Allah’a en yakın olandır.” Ahî düsturu; Tüketim: İsrafın Değil, Kanaatin Ekonomisi, Modern sistem “tüket, daha çok tüket” derken; Ahilik “azla yetin, çokla paylaş” der. Tüketim, ihtiyaçla sınırlanmalı; gösteriş ve rekabetle değil, vicdan ve dengeyle şekillenmelidir. İsraf, hem kaynakları hem ruhları tüketir. İsraf eden, kardeşinin hakkını çalar. Bölüşüm: Yarışan Değil, Dayanışan Toplum; Gelir dağılımı adil değilse, üretim ne kadar büyürse büyüsün huzur doğmaz. Ahilik’te bölüşüm; zekât, sadaka, vakıf ve karz-ı hasen gibi araçlarla sağlanır. Bugün sosyal finans, mikro kredi ve topluluk destekli üretim modelleriyle yeniden canlandırılabilir. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Hz. Muhammed (s.a.v.). Finans: Sömüren Değil, Paylaşan Sermaye; Faiz temelli sistemler, borçla büyüyen ama vicdanla küçülen yapılar oluşturur. İslami finans, risk paylaşımı ve sözleşme etiğiyle sermayeyi adaletle dağıtır. Ahilik’te sermaye; ortaklık, güven ve emekle birleşir. “Mudârebe” ve “müşâreke” gibi modeller, kâr-zarar ortaklığına dayanır. İstihdam: Rekabetin Değil, Emeğin Onuru; Yarışan değil; dayanışan bir iş kültürü, çalışanı sadece üretici değil; insan olarak görür. Ahilik’te işçinin hakkı, teri kurumadan verilir; liyakat ve ahlak birlikte yürür. Bugün iş dünyası, insan kaynakları değil; insan kıymetleri üzerine kurulmalıdır. “İşçinin ücretini teri kurumadan veriniz.” (Buhari, Edeb 90).

Yeni Bir Ekonomi Mümkün; Tüketen değil üreten, yarışan değil dayanışan, sömüren değil paylaşan bir çağ mümkün. Çünkü ekonomi sadece rakamlarla değil; vicdanla yapılır. Bugün dünya, ışıltılı vitrinler ardında saklanan bir yanılsamaya kapılmış durumda: Kusursuzluğu maddede, değeri makamda, başarıyı gösterişte arıyor. Ama biz başka bir arayıştayız. Biz, kusurlarıyla gerçek, yaralarıyla güzel olan insanın izindeyiz. Çünkü kalbin sesiyle şekillenmiş bir yaşam, hiçbir süslemenin veremeyeceği bir bütünlüğe sahiptir. Gerçek mükemmeliyet, kusursuzlukta değil; vicdanın merhametinde, paylaşımda ve erdemli bir duruşta gizlidir. Öyleyse gelin bir çağrıda buluşalım: Erdemli yaşayalım, ahlakla üretelim, kardeşçe paylaşalım. Çağın Kalbine Bir Çağrı: Paylaşanlar Çağı Başlasın; dünya, üretimi sermayeyle değil; vicdanla yapmayı öğrenmek zorunda.

* Prof. Dr. Hakkı Çiftçi : “Bir Medeniyet Alternatifi Paylaşanlar Çağı Kapitalizmin Ötesi, Erdemle Kalkınmak”, Akademisyen Yayınevi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakkı Çiftçi Arşivi