H. Ali Erdoğan
Muhafazakâr İş Dünyasında Ahlâkî Buhran: Zenginleşme, Değerler Erozyonu ve Kültürel İktidarsızlık
Muhafazakâr İş Dünyasında Ahlâkî Buhran: Zenginleşme, Değerler Erozyonu ve Kültürel İktidarsızlık
THE MORAL CRISIS IN THE CONSERVATIVE BUSINESS WORLD: Enrichment, Erosion of Values, and Cultural Impotence
H. Ali ERDOĞAN
ÖZET
Bu makale, Türkiye’de son yarım asırda yaşanan köklü ekonomik, siyasî ve toplumsal dönüşümlerin, özellikle muhafazakâr iş dünyasında yarattığı derin ahlakî ve kültürel krizi analitik bir perspektifle incelemektedir. Turgut Özal dönemiyle ivme kazanan ve AK Parti iktidarında kurumsallaşan siyasî iktidar-rant ilişkisi, başlangıçtaki “dava” odaklı idealizmi ve ahlakî hassasiyetleri, yerini pragmatik bir zenginleşme çabasına bırakmaya zorlamıştır. Dürüstlük, kanaatkârlık, kul hakkı hassasiyeti, helal kazanç, tevazu ve toplumsal sorumluluk gibi geleneksel İslamî ahlakî referanslar, lüks tüketim, gösteriş kültürü ve devlet kaynaklı rant ekonomisine eklemlenme karşısında giderek bulanıklaşmıştır. Çalışma, bu süreci sadece bireysel yozlaşma olarak değil, Karl Polanyi’nin “gömülülük” (embeddedness), E.P. Thompson’ın “ahlakî ekonomi”, Fernand Braudel’in “anti-piyasa” (piyasa dışı düzen) ve Antonio Gramsci’nin “kültürel hegemonya” kavram setleriyle, Türkiye’nin geleneksel ahlakî ekonomisinin çöküşü ve anti-piyasa mantığına entegrasyon bağlamında ele almaktadır. Ekonomik ve siyasal iktidara rağmen anlamlı bir kültürel hegemonya üretilememesi, yani kültürel iktidarsızlık, bu “ahlakî deprem”in kalıcılığının temel nedenidir. Makale, ahlakî bir yeniden yapılanmanın (rekonstrüksiyonun) ancak eleştirel özeleştiri, kurumsal şeffaflık, entelektüel derinlik ve orijinal kültürel üretimle mümkün olabileceğini öne sürmektedir.
Anahtar Kelimeler
Muhafazakâr Sermaye, Ahlakî Buhran, Ahlakî Ekonomi, Kültürel İktidar, İslamî Değerler, Türkiye Kapitalizmi, Rant Ekonomisi, Anti-Piyasa.
ABSTRACT
This article analyzes the profound moral and cultural crisis emerging in Turkey's conservative business sector, resulting from radical economic, political and social transformations over the last half-century. The state-rent relationship, which gained momentum under Turgut Özal and became institutionalized during the Justice and Development Party era, compelled the initial "cause-oriented" idealism to yield to pragmatic enrichment. Traditional Islamic moral references—such as honesty, contentment, sensitivity to the rights of others (kul hakkı), fairness, trust, modesty, and the prohibition of unjust enrichment—have become increasingly obscured by conspicuous consumption, a culture of extravagance, and integration into a state-sourced rent economy. The study interprets this process not merely as individual corruption, but, utilizing concepts from Karl Polanyi’s “embeddedness,” E.P. Thompson’s “moral economy,” Fernand Braudel’s “anti-market,” and Antonio Gramsci’s “cultural hegemony,” as the collapse of Turkey’s traditional moral economy and its articulation into anti-market logic. The inability to produce meaningful cultural hegemony despite political and economic power, i.e., cultural impotence, is the main reason for the persistence of this "moral earthquake." The article suggests that moral reconstruction is only possible through critical self-criticism, institutional transparency, intellectual revitalization, and original cultural production.
Keywords
Conservative Capital, Moral Crisis, Moral Economy, Cultural Power, Islamic Values, Turkish Capitalism, Rent Economy, Anti-Market.
1. GİRİŞ
Ahlakî Buhranın Ortaya Çıkışı
Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısı, 1980 askerî darbesi sonrasında hız kazanan ve küresel neoliberal dalgaya eklemlenen dönüşümlerle köklü bir değişime uğramıştır. Bu değişimin en dikkat çekici sosyo-ekonomik sonucu, geleneksel Anadolu şehirlerinden yükselen, dindar-muhafazakâr kimlikle tanımlanan yeni bir iş adamları sınıfının, yani “Anadolu Kaplanları”nın ortaya çıkmasıdır. Bu sınıf, başlangıçta cemaat ve tarikat ağları, yerel dayanışma mekanizmaları ve “helal kazanç” gibi dinî-motivasyonlu ahlakî ilkelerle kendisini seküler büyük sermayeden ayrıştırıyordu. Ancak, özellikle 2000’li yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uzun süreli iktidarı döneminde, bu sınıfın siyasî iktidarla kurduğu simbiyotik ilişki, devasa kamu kaynaklarının aktarılması ve küresel tüketim normlarının yaygınlaşmasıyla hem ekonomik profilini hem de kültürel/ahlakî kodlarını radikal biçimde değiştirmiştir.
Bu makalenin temel hipotezi, muhafazakâr iş dünyasında yaşanan değişimin, salt bir zenginleşme ve sekülerleşme hikâyesi olmanın ötesinde, yapısal bir “ahlakî buhran” ve toplumsal rıza üretimi bağlamında “kültürel iktidarsızlık” ile nitelendiğidir. İslamî idealizmin yerini “ne olursa olsun para kazanma” pragmatizmine, mütevazı yaşam tarzının yerini lüks ve gösterişli tüketime bırakması, bu krizin somut tezahürleridir. Çalışma, bu ahlakî erozyonu bireysel düzeyde ahlakî başarısızlıklarla açıklamak yerine, küresel kapitalizmin spekülatif mantığı ile Türkiye’deki devlet kaynaklı rant ekonomisinin kesişim noktasında, yani geleneksel ahlakî ekonominin çöküşü zemininde incelemeyi amaçlamaktadır.
2.Teorik Çerçeve: Ahlakî Ekonominin Çöküşü ve Anti-Piyasa Mekanikleri
Mevcut durumu anlamlandırmak için krizin yapısal ve tarihsel zemininin tespit edilmesi gerekir. Bunun için de temel kavramsal araç seti olarak Polanyi, Thompson, Braudel ve Gramsci’nin teorileri kullanılacaktır:
2.1. Geleneksel Ahlakî Ekonominin Çözülüşü
E.P. Thompson’ın kavramlaştırdığı “ahlakî ekonomi” (moral economy), geleneksel normlar, toplumsal bağlar ve karşılıklı sorumluluklar tarafından sınırlandırılmış bir ekonomik anlayışı ifade eder. Türkiye’deki muhafazakâr iş dünyası da başlangıçta, kul hakkı, infak, kanaatkârlık ve helal kazanca dayanan, toplumsal bağlarla denetlenen bir ahlakî ekonomi içinde hareket etmiştir. Karl Polanyi’nin ifadesiyle, ekonomik eylemler toplumsal ilişkilere gömülü (embedded) idi.(1) Ancak 2000’li yıllar sonrası, ekonomik aktörlerin küresel finansal piyasalarla ve devlet kaynaklı rantlarla doğrudan entegrasyonu, bu geleneksel koruyucu kabuğu kırmıştır. Toplumsal denetimin zayıflamasıyla birlikte, ekonomik eylemler toplumsal bağlardan koparak (disembedded) salt kar maksimizasyonu (kazan kazan) mantığına tabi hale gelmiş, bu da ahlakî ekonominin çözülüşünü hızlandırmıştır.(2)
2.2. Anti-Piyasa Mantığı ve Rant Kapitalizmi
Fernand Braudel, ekonominin en üst katmanını, spekülasyonun, tekellerin ve siyasî güçle kurulan ilişkilerin hüküm sürdüğü bir "anti-piyasa" (anti-market, piyasa dışı düzen) olarak adlandırır.(3) Türkiye’de muhafazakâr sermayenin yükselişi, rekabet odaklı piyasa katmanından, kamu ihaleleri, imar değişiklikleri ve enerji lisansları gibi devletin kaynak dağıtım mekanizmalarına yakınlık yoluyla işleyen bu anti-piyasa katmanına geçişin öyküsüdür. Başarı artık ekonomik beceriden çok siyasî bağlantıya bağlı hale gelmiş, bu da dürüstlük ve liyakat gibi ahlakî değerleri geri plana atmıştır.
2.3. Kültürel İktidar Açmazı
Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisi, siyasî iktidarın kalıcılığının, sadece zorla değil, kültürel ve ideolojik bir liderlikle mümkün olduğunu belirtir.(4) Türk muhafazakârlığı, siyasal ve ekonomik iktidarı ele geçirmesine rağmen, farklı dünya görüşlerine sahip kesimlerin rızasını kazanacak, evrensel bir adalet duygusu veya ortak bir toplumsal tasavvur inşa edememiştir. Kültürel iktidarsızlık olarak adlandırılan bu durum, entelektüel üretimde metodoloji yoksunluğu, eleştirel düşünceye kapalılık ve Batı’nın lüks tüketim kodlarının taklidiyle pekişmiştir.
Tarihsel Dönüşüm: “Davadan” Ranta Eksen Kaymasının Aşamaları
Muhafazakâr sermayenin ahlakî referanslarındaki kayma, Türkiye siyasal ve ekonomik tarihiyle iç içe geçen dört temel aşamada incelenebilir:
a. Kökler ve İdealizm Dönemi (1970’ler-1980 Öncesi): Milli Görüş geleneği, "adil düzen" ve İslamî ahlak merkezli (önce ahlak ve maneviyat) bir ekonomik arayışın baskın olduğu evredir.(5) Kanaatkârlık ve helal ticaret, ideolojik kimliğin ayrılmaz parçalarıydı.
b. Liberalleşme ve “Yeşil Sermaye”nin Yükselişi (1980’ler-1990’lar): Turgut Özal’ın neoliberal ekonomi politikaları, dindar girişimcilere küresel pazarlara açılma fırsatı sunmuştur. Bu dönemde Anadolu Kaplanları palazlanmış, geleneksel ahlakî ekonomi ile modern kapitalist araçlar arasında ilk ciddi gerilimler ortaya çıkmıştır.
c. AK Parti İktidarı ve Rant Kapitalizmine Eklemlenme (2000’ler-2010’lar): Siyasî iktidarla kurulan organik bağ, kamu ihaleleri ve büyük projeler aracılığıyla sermaye birikimini hızlandırmış, bu sınıfı anti-piyasanın başat aktörlüğüne taşımıştır. “Dava” retoriği, giderek rant ağlarını ve eşitsiz zenginleşmeyi meşrulaştıran bir söyleme dönüşmüştür. Cemaat ve tarikatlar, ticarî çıkar konsorsiyumlarına evrilmeye başlamıştır.(6)
d. Ahlakî Çözülme ve Kültürel Yüzeyselleşme Dönemi (2010’lar-Sonrası): Ekonomik güç pekiştikçe, başlangıçtaki ahlakî referanslar hızla aşınmıştır. Lüks konutlar, pahalı otomobiller ve sosyal medyada sergilenen savurgan yaşam tarzları, lüks iftar sofraları, VİP hac uygulaması yeni muhafazakâr zenginliğin belirleyici özelliği olmuş, dindarlık derinlikten uzak, statü odaklı bir yüzeyselleşmeye işaret etmiştir.
Krizin Görünümleri: Ahlakî, Sosyal ve Kültürel Tezahürler
4.1. Ahlakî Bulanıklık ve Kul Hakkı Erozyonu
Finans ve kamu ihaleleri gibi kompleks alanlarda “helal-haram” sınırları, ekonomik rasyonellik karşısında muğlaklaşmıştır. Kul hakkı hassasiyeti, kamu kaynaklarının siyasî rant uğruna usulsüz dağıtılması ve liyakatsizliğin olağanlaşması karşısında gücünü yitirmiştir. Güncel kamuoyu tartışmaları ve Sayıştay raporları, kamu ihalelerinin büyük bir kısmının şeffaflıktan uzak davet usulü ile yapıldığını ortaya koyarak, rant ekonomisinin kurumsallaştığını göstermektedir.(7)
4.2. Sosyal Güven ve Toplumsal Sermaye Çöküşü
Geleneksel ahlakî ekonominin dayanağı olan sosyal sermaye ve güven, muhafazakâr iş dünyası içinde dahi ciddi bir erozyona uğramıştır. Dayanışma ve yardımlaşma yerini şiddetli bir rekabete, hatta karşılıklı güvensizliğe bırakmıştır. Bu, geleneksel sosyal denetim mekanizmalarının işlemez hale geldiğini göstermektedir.
4.3. Estetik Yoksunluk ve Kültürel İktidarsızlık
Siyasî ve ekonomik güce rağmen, muhafazakâr çevrelerden küresel ölçekte etkili bir entelektüel veya sanatçı çıkmaması dikkat çekicidir. Kültürel üretimde orijinallik yerine, yüzeysel bir taklitçilik ve görgüsüz bir zenginlik estetiği baskındır. Estetik zarafet ve derinlik üretilememesi, siyasî iktidarın kültürel meşruiyetinin zayıf kaldığının temel kanıtıdır.
4.4. Dindarlığın Sekülerleşmesi ve Araçsallaşması
Dinî pratikler, toplumsal statü gösterisi ve ticarî ağ kurma faaliyetine indirgenmiştir. Dinî cemaatler ve hayır kurumları, siyasî ve ticarî ilişkilerin pazarlığa dönüştüğü mekânlar haline gelmiştir. İsraf (savurganlık) ve gösteriş (riya) gibi İslamî metinlerde (nasslar) şiddetle eleştirilen eylemler, yeni muhafazakâr yaşam tarzının bir parçası haline gelmiştir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Ahlakî Rekonstrüksiyon (Yeniden Yapılanma) ve Kurumsal Reform
Türkiye’de muhafazakâr iş dünyasında yaşanan bu derin durum, bir ahlakî buhran olmasının ötesinde, geleneksel ahlakî ekonominin çöküşü ve anti-piyasa mantığına entegrasyonuyla tetiklenen bir medeniyet krizidir. Çözüm, krizin yapısal nedenlerini ele alan çok boyutlu bir ahlakî rekonstrüksiyonu (yeniden yapılanma) gerektirmektedir.
5.1. Eleştirel Özeleştiri ve Değerleri Yeniden Tanımlama
Muhafazakâr aydınlar ve manevi otoriteler, iktidar ve servetle kurulan ilişkinin yol açtığı erozyonu radikal bir şekilde sorgulamalıdır. İslamî değerler, kar maksimizasyonu ve rant ekonomisinin araçsallaştırmasına karşı, adil gelir dağılımı, liyakat ve çevre etiği ilkeleri ışığında yeniden tanımlanmalı; kul hakkı kavramı kurumsal yolsuzlukları ve kamu israfını da kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
5.2. Kurumsal Şeffaflık ve Ahlakî Denetim
Ahlakî buhranın temel kaynağı olan rant ekonomisini kurutmak için acil kurumsal reformlar şarttır:
Kamu İhalelerinde Tam Şeffaflık:
Kamu İhale Kanunu reforme edilmeli, ihalelerin davet usulü gibi şeffaf olmayan yöntemleri minimuma indirilmeli ve tüm süreçler çevrimiçi platformlarda halka açık hale getirilmelidir.
Bağımsız Denetim Mekanizmaları:
Sayıştay gibi denetim kurumlarının siyasî baskıdan arındırılması ve raporlarının bağlayıcılığının artırılması elzemdir.
Etik Finans Modelleri: İslamî finans kurumları, sadece faizsizlik ilkesini değil, aynı zamanda adalet ve spekülasyondan kaçınma gibi etik hedefleri de gözeten, geleneksel ahlakî ekonomi ruhunu modern araçlarla uygulayan modeller geliştirmelidir.
5.3. Özgün ve Eleştirel Kültürel Üretim
Siyasî ve ekonomik gücün sağladığı kaynaklar, taklitçi ve yüzeysel estetikten kaçınarak, özgün ve evrensel değer üretebilen eğitim, sanat ve düşünce kurumlarına kanalize edilmelidir. Gerçek bir kültürel iktidar (hegemonya), kaba bir zenginlik gösterisiyle değil, ancak eleştirel düşünceyi teşvik eden, ortak bir estetik ve adalet duygusu yaratan entelektüel liderlikle inşa edilebilir.
5.4. Yeni Bir Ahlakî Ekonomi Arayışı
Ekonomik aktörlerin toplumsal refahı yükseltme yükümlülüğünü kurumsallaştıran etik ticaret sertifikaları, sosyal sorumlu yatırım (SRI) fonları ve adil üretim zincirleri gibi modern araçlar kullanılmalıdır. Bu, muhafazakâr sermayenin "dava" retoriğini, somut sosyal sorumluluk projeleri, üretim ve adil ücret politikaları ile kanıtlaması anlamına gelir. Sonuç olarak, Türkiye'deki muhafazakâr zenginler, paralarını sadece dinî sözlerle meşrulaştırmayı bırakıp, bunun yerine dürüstlük, kurumsal şeffaflık, liyakat ve kültürel kalkınmayı temel almalıdır. Aksi takdirde, yaşanan ahlakî kriz derinleşerek toplumsal yapıyı kalıcı olarak bozacaktır.
DİPNOTLAR
(1) Karl Polanyi, Büyük Dönüşüm: Çağımızın Siyasal ve Ekonomik Kökenleri, çev. Ayşe Buğra (İstanbul: İletişim Yayınları, 2018), 75-76.
(2) E. P. Thompson, “The Moral Economy of the English Crowd in the Eighteenth Century,” Past & Present 50 (1971): 76–136.
(3) Fernand Braudel, Maddi Uygarlık: Ekonomi ve Kapitalizm, XV-XVIII. Yüzyıllar, c. 2, çev. Mehmet Ali Kılıçbay (Ankara: İmge Kitabevi, 1993), 253-255.
(4) Antonio Gramsci, Selections from the Prison Notebooks, ed. ve çev. Quintin Hoare ve Geoffrey Nowell Smith (New York: International Publishers, 1971), 57-60; ayrıca Hapishane Defterleri, çev. Kenan Somer (İstanbul: Belge Yayınları, 1999).
(5) Binnaz Toprak, “The Rise of the Conservative Business Class in Turkey,” Turkish Studies 12/2 (2011): 245-257.
(6) Ayşe Buğra, “The Political Economy of the AKP Era: An Overview,” South European Society and Politics 21/1 (2016): 1-14.
(7) Sayıştay’ın kamu ihalelerine ilişkin yıllık raporları ve bu raporlara dair güncel siyasi ve ekonomik analizler (2020-2024 dönemi).
KAYNAKÇA
Braudel, Fernand. Maddi Uygarlık: Ekonomi ve Kapitalizm, XV-XVIII. Yüzyıllar. Cilt 2. Çeviren Mehmet Ali Kılıçbay. Ankara: İmge Kitabevi, 1993.
Buğra, Ayşe. “The Political Economy of the AKP Era: An Overview.” South European Society and Politics 21, no. 1 (2016): 1-14.
Gramsci, Antonio. Selections from the Prison Notebooks. Düzenleyen ve Çeviren Quintin Hoare ve Geoffrey Nowell Smith. New York: International Publishers, 1971.
Polanyi, Karl. Büyük Dönüşüm: Çağımızın Siyasal ve Ekonomik Kökenleri. Çeviren Ayşe Buğra. İstanbul: İletişim Yayınları, 2018.
Thompson, E. P. “The Moral Economy of the English Crowd in the Eighteenth Century.” Past & Present 50 (1971): 76–136.
Toprak, Binnaz. “The Rise of the Conservative Business Class in Turkey.” Turkish Studies 12, no. 2 (2011): 245-257.

Muhafazakâr İş Dünyasında Ahlâkî Buhran
05 Aralık 2025 Cuma 19:09Allah'a Yakınlık Yolunda Esmâ-İ Hüsnâyı Temsil İlkesi: Azamet ve Kibriyâ Sıfatlarının İnhisarı
23 Kasım 2025 Pazar 13:32Kur’an’ın Aslî Fonksiyonu Hatırlatmaktır (Zikr): Modern Dinî Söylemde Bilgi-Amel Dengesi Üzerine Bir İnceleme
08 Kasım 2025 Cumartesi 17:22Yahudiliğin Etnik Din Niteliği Ve Dünyevi Başarı Anlayışı: Teolojik Ve Kültürel Bir Okuma
26 Ekim 2025 Pazar 13:43Diyanet İşleri̇ Başkanlığına Açık Mektup
16 Ekim 2025 Perşembe 01:09Ribâ'dan/Faizden Kaçarken Kenz'e, Yağmurdan Kaçarken Doluya Yakalanmak: İslam Ekonomisinde Birey-Toplum İkilemi
13 Ekim 2025 Pazartesi 00:27Hayatin Doğal Akışında Dinî Gerçeklik: Kur'an'da Yorum Farklılığının Meşruiyeti̇ Ve Şeriat Kavramı
10 Ekim 2025 Cuma 23:59H. Ali Erdoğan: İslam Tarihinde Ve Günümüzde İlhâd: Dinî Sapma
25 Eylül 2025 Perşembe 18:52Dini Kavramların İçini Boşaltma Teşebbüsleri: Kavram, Ritüel Ve İlhad Bağlamında Bir Değerlendirme
21 Eylül 2025 Pazar 00:46İslâm Fıkh'ında Ma'ruf (Örf ve Adet )
20 Ağustos 2025 Çarşamba 19:36
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.