Selami Kaytancı: 'Exeterlileştiremediklerimizden misiniz?'

Selami Kaytancı: 'Exeterlileştiremediklerimizden misiniz?'
Biraz da Allah için çalışalım, diyerek FETÖ’nün Adana’daki dershanelerinde neredeyse bedavaya çalışmaya başlamıştım…

Bir atasözümüz der ki: “Hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde!..”  Hayvanın eksiği, noksanı, ayıbı, kusuru görünür yerindedir; ama insanoğlu… ah insanoğlu!.. Onun dış görünüşünden, çoğu zaman hiçbir şey çıkartamazsın!.. Onun ayıbı, iyi ve kötü niyeti, fitnesi fesadı, ajandası… içinde, kalbinde saklıdır!.. Bu nedenle de, etrafınızda, yanı başınızda duran insanların nasıl bir insan olduklarını, amaç ve planlarının ne olduğunu, gizli ajandalarını… anlayamaz, çözemez, çözmekte, anlamakta zorluklar çekersiniz… Hızır diye sarıldığınız nicelerinin, hınzır çıktığını anladığınızda, kahrolursunuz!..

Ne var ki, insanları ve olayları çözmede, kimi zaman, bir kelime… evet, bir kelime, öyle bir rol üstlenir ki!... Hani, ağızları makine ile dikilmiş şeker çuvalı veya gübre, yem çuvalları vardır… Bunların ipliklerini bir yerden tutar çekersiniz, “çorap söküğü gibi” dikişleri tırrrtt çözülüverir!... İşte kimi zaman, bir kelime, çuvalın ağzındaki dikişi söken o ip ucu gibi, insanları, olayları çözüverir!.. Yeter ki, doğru ipi, doğru ucu bulun ve o ipin, o kelimenin  peşinden gitmeyi bilin!..

'FETÖ’nun Çıkış Noktası: Mehdilik..'

Saraydaki casuslar!..

'Kaç türlü vatan hainliği vardır?!..

Zeytinyağlı yiyemem aman!..

 

Ben FETO’yu, elime geçirdiğim bir tek kelime ile, o kelimenin peşinden ısrarla, inatla ve akıllıca giderek çözmüştüm!..

EMRE USLU SAĞ OLSUN(!..)

2009 – 2013 yılları arsında Face’yi daha az kullanıyor, TWİTTER’in başındansa hemen hiç kalkmıyor, hiçbir mesajı kaçırmamaya, herkese, her şeye cevap yetiştirmeye çalışıyordum!...  O yıllarda, çalıştığım dershaneden ayrılmış, dershaneciliğe ara vermiştim.  Biraz da Allah için çalışalım, diyerek FETÖ’nün Adana’daki dershanelerinde neredeyse bedavaya çalışmaya başlamıştım…

Kırk beş yıllık iki (eski) arkadaşım cemaatin faal üyesi idiler… Onların dershanesine de onlar sebebiyle gidiyordum… O arkadaşlar, her gün bir yerde bir toplantıya katılıyor, evlerinde cemaat toplantıları düzenliyor, büyük bir şevk ve iştiha ile, Zaman gazetesine, Sızıntı dergisine abone toplama, bayramlarda deri ve himmet toplama… işleri yürütüyorlardı… Ben, cemaatin çalışmalarını takdirle karşılamakla beraber, geçmişte başka teşkilatlarda yediğimiz kazıkların etkisiyle, arada, bir iki minderlik pay bırakıyor ve “cemaat mensubu, cemaat üyesi” olmaktan imtina ediniyordum…

Derken… ( o zamanki adıyla)  cemaatle hükumet arasında dershane krizi patlak verdi… Hükumet, dershaneleri kapatmaktan dem vurmaya başladı…  27 yılını dershanecilikle geçirmiş biri olarak iyi biliyordum ki, bu sistemde, dershaneleri kapatmak, akıl fikir işi, olacak iş değildi!... “Acaba hangi gerzek, hangi embesil Tayyip’in kulağına böyle bir şey fısıldamış; olacak iş mi bu?!... Adamı kim yanıltıp yönlendiriyor?!...” diyordum…

Bu arada, Twitter’de  “EMRE USLU” ile arkadaş olmuştuk!... Ben onu takip ediyorum; o da beni takip ediyor; mesajlaşıyor, paslaşıyoruz!...  Hükumetle cemaat arasında ipler gerilmeye başladı… Ben ve benim gibi düşünen arkadaşlar, sürekli: “Yapmayın, etmeyin; cemaat, Ak Parti; Ak Parti, cemaat demektir… Düşmanları, sakallı şeytanları güldürmeyin, düşmanı heveslendirmeyin!...” diye mesaj atıyoruz… Dakikada bir mesaj atıyorum…

Bu arada bir şey dikkatimi çekti: Cemaatin bütün silahşörleri, Emre Uslu’yu takip ediyorlar… Emre Uslu bir twit atıyor; bütün elemanlar onu paylaşıyor… Ve yine dikkat ettim, bizim tüm ortamı yatıştırma gayretlerimize, düşmanı güldürmeyelim tezlerimize karşı, Emre Uslu, tam tersi twitler atıyor!... Bir arkadaşım, bu Emre Uslu’dan şüphe ettiğini ifade etti… Bunun üzerine, Google amcaya danışıp şu Emre Uslu kimdir; neyin nesi, kimin fesi, iyi bir araştırayım dedim ve başladım taharriye… O arada, şimdi adını bile unuttuğum o sevgili dostum, ” JAMESTAWN VAKFI”  diye bir vakıftan bahsetti, oraya odaklanmamı istedi…

Hemen bu sözcüğün, bu kavramın peşine takıldım… Israrlı ve inatçı araştırmalarım sonucunda, Emre Uslu’nun ABD’de iki yıl JAMESTAWN VAKFI’ndan burs alarak istihbarat mastırı yaptığı bilgisine ulaştım… Hemen bu vakfa odaklandım… Orada gördüklerim, okuduklarım beni şaşkınlığa, irkilmeye ve de uyanışa itti… BU VAKIF, İSRAİL – YAHUDİ SERMAYESİ İLE KURULMUŞ, ABD’YE DIŞARIDAN GELEN ÖĞRENCİLERE BEDAVA BURS VEREN BİR SİYONİST KURULUŞTU!... 

Bende şafak attı!... Dedim ki, böyle bir kuruluşun, kendinden bedava burs alan birini, kendi emelleri doğrultusunda kullanmadan, kendi ajanı yapmadan ona burs verme olasılığı “MİLYONDA KAÇ”tır?!...   Evet, bu adam, cemaatin içinde bir ABD – Siyonist ajanıdır!...

Bu sefer, Twitter’de onunla zıt paylaşımlar, ona karşı gelen, yer yer posta koyan paylaşımlar yapmaya başladım… Bu arada da, cemaatteki arkadaşlara bu adamı, bulduğum bulguları, hakkındaki düşüncelerimi anlatıp bunu yukarılara bildirmelerini, bunun cemaatten derhal temizlenmesi gerektiğini… söyledim ve fikri takipte bulundum. “Söyledik; ama bizi kimse kaale almadı, gülüp geçtiler!...” dediler… Emre Uslu ile ipleri iyice germeye başladık!.. Bir gün beni, "Sana gösteririm gününü!.." diye tehdit etti; küfürleştik!.. Ben aklıma gelen bütün küfürleri saydım, kendisinden korkmadığımı belirtip hodri meydan yaptım. "Sen benim kim olduğumu bilsen, saklanacak delik ararsın; ama sabret, ben sana gör bak neler yapıyorum!.. " tarzı tehditler savurdu... 

“Cemaat çok genişledi; Fethullah Hocaefendi’nin bundan haberi yoktur, haberi olsa, herhalde kuyruğuna çalıyı kıstırır!...” diyordum ki,  “ananas krizi”  patlak verdi!..  Allah Allah!... Cematte, Hocaefendi’nin haberi olmadan kuş bile uçmuyormuş meğerse!... Şüphelerim bu sefer de Hocaefendi’ye yöneldi!... Acaba, o zamana kadar alamadığımız bir hıyanet kokusu mu vardı?!... Geçmişte, buna benzer şeyler yaşadık ya, şerbetliyiz!... Asla , “olmaz olmaz deme; olmaz, olmaz!..”

Kendi kendime birtakım sorular sormaya, bu soruları o zaman (ve hâlâ) cemaat mensubu arkadaşlara da yöneltmeye ve soruların cevaplarını bulmaya çalıştım. Şu soruları, o zamanlar ilk kez ben sordum ve paylaştım… Sorduğum bu soruları arkadaşlarım, Başbakan’a, bakanlara, milletvekillerine ulaştırdılar…

FETOGİLLERE AHİRET  SORULARI!..

1.    Ben Hocaefendi’nin yerinde olsam, Türkiye’de hayatım - haydi hayatımdan vazgeçtim – dâvam, tehlikede olsa, gider yerleşirim Medine’ye; Peygamber kokusu duyarım!.. Ya da Mekke’ye gider, Kâbe’yi temâşa eder, dâvâmı oralardan sürdürürüm. Şimdi bu Hocaefendi, bunlar dururken, neden gidip de ABD’yi mesken tuttu?!..

2.    ABD’nin, kendisinden sığınma, ikamet talebinde bulunan bir Müslüman lideri, kendi amaçları için kullanmadan, ona ikamet, sığınma izni verme olasılığı, “MİLYONDA KAÇ”tır?!.. Yüzde, binde değil; milyonda kaçtır?!..

3.    Bu Emre Uslu’nun, cemaatte çok özel bir yerinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu adam, ABD’de, bir Yahudi – Siyonist teşekkülü olan “JAMESTAWN VAKFI”ndan burs alarak iki yıl istihbarat mastırı yapmıştır…

4.    Bir Yahudi – Siyonist kuruluşunun, bir Türk istihbarat elemanına, onu kendi emelleri doğrultusunda kullanmadan, karşılıksız burs verme olasılığı, “MİLYONDA KAÇ”tır?!..

 

Bu sorularıma hiç kimse tarafından hiçbir makul ve mantıklı cevap verilememişti. Şüphelerim tavan yapmış ve  o arkadaşlara: “Ben şu an, Hoacefendinin bir hain olduğundan, %95 emin vaziyetteyim!..”  demiştim.

SARAYDAKİ CASUSLAR

Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük düşmanı, şüphesiz ki, Kraliçe’nin ülkesi İngiltere’dir!.. ABD ve İsrail’i doğuran, besleyip büyüten ve bunlara, bunların politikalarına yön veren, Kraliçe’nin İngiltere’sidir!..

“Saraydaki Casuslar” yazımızda, Lawrenslerden bahsettik... Abdülhamit Han’ın yanıbaşına sokulan, Osmanlı’nın sırlarını çalıp İngiltere’ye, Kraliçe’ye servis eden, güya Müslüman olup “Raşit” ismini alan Macar Yahudisi “VAMBERY”den söz etmiştik. Osmanlı’nın çimentosu olan, “ümmet” kavramını, atomu parçalar gibi parçalayıp Osmanlı’yı yıkan ”Türkçülük – milliyetçilik – kavmiyetçilik” mikrobunu damarlara nasıl zerk ettiğini anlatmıştık… 

Şimdi etrafta hıyanet kokuları tütmeye başladı. Gül bahçesinde fışkıran karaçalılar, battığı tenlerin gönüllerinde, ruhlarında onarılmaz acılar bırakıyor!.. Kafalarda türlü türlü sorular!.. Bu gül bahçesinde, bu karaçalılar nereden çıktı?!.. Kim attı bunların tohumlarını ARINÇ bahçelerimize?!..

II. Abdülhamit Han’dan sonra, Türk siyaset tarihinde en uyanık, en bilinçli, en dürüst ve samimi Müslüman lider olarak gördüğüm merhum Erbakan Hoca’nın etrafını da sarmış olan bu dikeni gizli karaçalılar, şimdilerde kafalarda soru üstüne sorular oluşturuyorlar...

“Acaba çuvalın dikişlerini sökecek, içindekilere ulaştıracak, bahçemizdeki karaçalıların esrarını çözecek bir ip ucu, bir sözcük var mıdır?!..” diye düşünürken, yine karşıma esrarlı bir sözcük çıktı: “EXETER”

EXETERLİLEŞTİRİLMİŞLER…

Osmanlı’yı ajanları vasıtasıyla yıkan Kraliçe’nin İngiltere’sinde, “EXETER ÜNİVERSİTESİ” adlı bir kuruluş, bir üniversite var… Elin adamının asırlık, yüzlerce yıllık hedefleri var!.. Bu hedeflere ulaşmak için, akla hayale gelmedik planları, çalışmaları var… Elin Macar Yahudisi Vambery, nasıl ki, “Türkoloji Enstitüsü” kurmuşsa, burada ürettiği fikirleriyle, Teodor Herzl’lerle birlik olup Osmanlı’yı yıkmışsa, Osmanlı ve Türkiye Devleti’nin en büyük düşmanı İngiltere, bu üniversitede, Doğu enstitüleri, Kürt ve Arap enstitüleri, Türkiye enstitüsü kurmuş.. Acaba ne için?!.. Kaşımıza gözümüze mi âşık bu İngilizler?!..

İz sürdüğünüzde görüyorsunuz ki, bu üniversite, Türk siyasi hayatında çok önemli, çok hayati bir yere sahiptir!... Türk siyasi hayatında muhafazakar referanslarla hareket eden bir çok politikacı ve bürokratın hayatında, bu garip ve Siyonist güdümlü İngiliz üniversitesinin önemli payı bulunmaktadır… İngiliz Üniversiteleri arasında, “Kürt Araştırmaları Enstitüsü” olan tek yükseköğretim kurumu burasıdır. Bünyesinde Arap ve İslami Araştırmalar Enstitüsüleri’ni de barındırmaktadır.

Yani, başta Türkiye’mizi, bölgemizi ve İslam ülkelerini karıştırma, gavur güdümüne alma ve yozlaştırılmış İslam’la kısırlaştırma hazırlıkları, bu üniversitede yapılmaktadır…

İngiliz istihbarat servislerinin yurtdışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü işte bu Exeter Üniversitesi’nde eğitim almaktadır. Ayrıca ARAP VE İSLAM DÜNYASI İLE, KÜRTLER HAKKINDA UZMANLAŞMASI GEREKEN İNGİLİZ GİZLİ SERVİS AJANLARI DA BU ÜNİVERSİTEDE EĞİTİLİP DONATILMAKTADIR!..

Exeter Üniversitesi’nden mezun olan veya doktorasını burada yapanlar, daha sonra, özellikle İslam ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasi kuruluşların başına veya stratejik devlet görevleri koltuklarına taşınmışlardır… Bu üniversite, ne tesadüf(!)tür ki, FETÖ’NÜN ÇIKIŞ NOKTASI OLAN,“DİNLER ARASI DİYALOG”un kurgulanmasında da önemli ve etkili bir odaktır…

Şimdi diyeceksiniz ki, bu üniversitede İngiliz’in “rahle-i tedrisat”ından geçmiş kimler var bizden?!.. Abdullah Gül,  Mehmet Şimşek, Durmuş Yılmaz,  Ekmeleddin İhasanoğlu, Fehmi Koru… İslam Kalkınma Bankası’nın bütün önemli yöneticileri, Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans veya doktora yapmışlardır... Tabii buraya gönderilecek öğrencileri de kendi ülkelerindeki “Batıyla uyumlu İslami kuruluşlar” ve İslamcı bilinen şahıslar seçmişler…

Önemli bir bankanın genel müdür yardımcısı anlatıyor: “Bir Kudüs ziyaretimizde, İsrailli yetkililer, bizi kasıtlı olarak saatlerce havaalanında tutmuşlar ve doğru konuştuğumu test etmeleri için, bana dedemin dedesinin ismini sormuşlardı. Bilmediğimi söyleyince, onlar açıklamışlar, ben de şaşırmıştım… Sonradan öğrendim ki, bizdeki nüfus kütük kayıtları tutulan “MERNİS” sistemini İsrailliler kurmuşlar ve bir nüshasını kendileri için kopyalamışlardı!..” Tabi Ermeni, Yahudi ve Pakraduni kökenlilerin de tespitini yapıp kayıtlarını tutmuşlardı…

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tutulmaz da Exeter Üniversitesi’nde kamu yönetimi yüksek lisansı yapmıştı…

Türkiye’de, özellikle Güneydoğu ilçelerinde görev yapan birçok kaymakam ve vali yardımcısı, Exeter’de doktora yapmıştı!.. Yüksek yargı organlarından da tetkik hakimleri, Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine gönderilip kafaları İngiliz hukuk ve adalet deterjanıyla yıkanmaktaydı…

Şimdi, şöyle bir soru sorabilirsiniz: “Yani kardeşim, Exeter’de okumuş, mastır yapmış herkes, İngiliz’in adamı mıdır?!.. Bu nasıl bir mantık?!..” Ben de size bir soru sorayım ve siz de elinizi vicdanınıza koyun, başınızı iki elinizin arasına alıp düşünün!..  “Siz, milyon dolarlar harcayıp bir üniversite kursanız ve bu üniversite de, sıradan bir üniversite olmayıp sizin çok uzak, çok önemli hedeflerinize ulaşmanız için tasarlanıp büyük emekler sonucunda oluşturulmuş olsa, oraya sıradan insanları alır, eğitip yollar mısınız?!.. Kendi hedefleriniz doğrultusunda kullanmaz mısınız?!..”

Daha bir de ROCKEFELLER BURSU ile eğitim almış ünlülerimiz var!.. Rockefeller adlı koca Siyonist, bedava burs verecek ve bize “vatansever” aydınlar yetiştirecek!.. Allah’ım, sen bize akıl fikir ve de İZ’AN ver!..

Hep söylüyorum: Allah, Kur’an’da Müslümanlara, “merhametli olun!..” diyor; ama asla “gafil, aptal, salak…” olun demiyor!.. 680 küsur yerde Allah, “düşünün, akledin, kritik edin…” diyor!..

YETER ARTIK!..

ALLAH AŞKINA YETER ARTIK BU GAFLET!..

BİZ UYANMAZSAK, ASLA UYANDIRMAZLAR BİZİ!..

 

Selami Kaytancı

31.12.2017, Adana

 

Fulbright Commission’u…

FETO, NATO, BOP ve Evangelizm..

Türkiye petrolleri, ya da ihanetin belgesi!..

Ayrılmış Anne - Babalar Ve Çocuklar!

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum