Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Temkinli olma vakti!

Temkinli olma vakti!

Sanayi üretiminin maşallahı var. Soluksuz yüksek bir artışla Şubat ayını da devirdi. Tabii ki imalat sektörü öncülüğünde… Anlaşılıyor ki 2022 ilk çeyreği kuvvetli bir büyümeye sahne olacak. Keşke büyümeler; daha fazla refah, daha fazla istihdam, daha düşük işsizlik ve hissedilmeyen enflasyonu da beraberinde getirse, temennimiz böyle… Olur mu, inşallah olur!

Dile kolay, sanayi üretiminde Şubat ayı itibariyle aylık yüzde 4,4’lük artış bugünkü şartlarda çoğu ülkede yıllık bile değil. Yıllığa vurduğunuzda yüzde 13,3’lük artış hiç de azımsanamaz. Sanayi üretimi bir ay önce 2022 Ocak’ında aylık yüzde 2,4 azalırken yıllık yüzde 7,6 artmıştı.

Sebebi ne? Küresel arz daralması, tedarik zincirlerinin kopması ve dış ticaretin zor bir döneme girmesiyle sanki dünya talebini Türkiye’ye yönlendirmiş… Rekor seviyelerdeki ihracat, sanayi üretimindeki yükseliş, kapasite kullanımdaki güçlülük dış talebin yoğunluğunu fotoğraflıyor.

***

Yine keşke diyerek, ihracattaki rekor artışlar, ithalatı patlatmasa… İç piyasada mal ve hizmet fiyatlarını artırmasa… Fakir fukara da düşünülerek gereken denetimlerle ihracat malı ile iç tüketim malı fiyat açısından birbirinden ayrılsa, yani planlama yapılsa…

Sanayi üretimi, kapasite kullanım oranları ve büyümeler işte bundan dolayı önemli.

2013 ile 2014 yılları aklıma geldi… 2014’te 2013’ün tersine yurtiçi talebin zayıflığı ve alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle ithalatta düşüş, ihracatta artış yönlü bir dönüşüm gözlemlemiştik. O yıl döviz kurundaki gelişmeler de ihracatı desteklemişti.

Bugünkü konjonktür ekonomide daha temkinli olmayı emrediyor. İhracatı artırmak adına her şeyi mubah saymamamız lâzım, diye düşünüyorum. İhracatla birlikte ithalat artıyorsa, ülkede döviz tutulamıyorsa bu gidişatın uygulanan ekonomik modele zarar vereceğine ve siyasi kırılganlıklara kadar varabileceğine vurgu yapmak istiyorum.

***

Dolayısıyla beklentileri aşan sanayi üretimindeki artışlar beni bir taraftan sevindirirken diğer taraftan korkulara, düşüncelere sevk ediyor. Yani genele yayılan, tüm sektörleri içine alan söz konusu artışlar kapsam itibariyle ekonomik açıdan ne kadar reel… katma değer oluşturuyor mu… elimizdeki olan dövizimizi dış ticarete mi kaptırıyoruz, sorularını cevaplamamız gerekiyor.

Dış ticaret açığında, enerji fiyatlarındaki dalgalanmanın büyük etkisi olduğu elbette ortada. Ancak birçok ithalat kalemlerine temkinli yaklaşıldığında ateşteki hararetin bir miktar düşürülebileceği kanaatindeyim. Artık tasarrufun yavaş yavaş değil, hemen ekonominin merkezine oturması şart. Ne yapılmalı, denirse, tasarrufun kalemlerini sıralarsak herhalde kitap yazarız. Fakat bunlar bilinen şeyler… Ramazan’da tuttuğumuz oruç; kan şekeri, kolestrol, tansiyon ve bunlara bağlı diğer birçok hastalığa iyi geliyorsa, zannederim tasarruf da ekonomiyi güçlendirecek, kırılganlıktan kurtaracak.

Mesela, ihracata tâbi olmayan, iç tüketimi körükleyen ithalat küçültülebilir. İhtiyaç içerideki kaynaklardan, alternatif menfezlerden sağlanabilir. Arz eksikliği kaynaklı fiyat artışları, tasarruflarla baskılanabilir…

***

Hava raporu iyi sinyaller vermiyor… Öncü göstergeler yakın gelecek için büyümeleri de aşağı alacak görünümü doğruluyor.

Mamafih, daralmaya doğru giden dünyada ihracat siparişleri, iç talep ve ekonomik faaliyetlerde aşağı yönlü giden bir ivme olduğu gözleniyor. Bölgesel çatışmaları da sürece eklediğimizde izlenecek yolda basılacak taşlar pek sağlam durmuyor.

Öyle bir noktaya gidiyoruz ki, yakın zamanda zaten ekonomide tasarruf ister istemez yapılacak. Enerji fiyatlarının arttığı, borçluluğun ve enflasyonların yükseldiği, faiz artışlarının gündemde olduğu, para basmaların duvara dayandığı ve karbon sorunun zirveye çıktığı mezkur süreçte kemerler mecburen sıkılacak. Beklenen ücret ve maaş zamları bile havada kalacak.

Yerli üretim kapasitesi güçlü, bunu anladık… Ancak üretim kadar tüketim de aynı kuvvette, belki daha fazla. Türkiye’de pahalılık hariç ulaşılamayan mal yok. Ama nereye kadar?

Özetle, yüksek girdi maliyetleri, enflasyon ve azalacak alım gücüyle ekonomik faaliyetler tam düşmeden bugünden tedbirler alınmalı, büyüyelim derken baltalar taşa vurulmamalı, demek istiyorum.

analizgazetesi.com.tr/yazının devamı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi