Sahip olmakla layık olmak arasında çok fark var; birilerinin iki dudağı arasında bir yerlere gelmekle, layık olunmuyor, demem o ki kispetle pehlivan olunmuyor, ehliyet de araba sürmüyor; netice itibariyle, ekmeğin resmini çizmekle karın doymuyor, ekmek yapabilmek, iyi bir şöför olabilmek ve pehlivan olabilmek insanlara bulunuş ve yaradılışıyla faydalar sağlayabilmek adamlığın gereğidir. Ama ve lakin; Uzaktan adamlar ama adamlıktan uzaklar bizi anlayamazlar.

Çünkü; biz, mazlumların çilesine talip olup dertleriyle hemhal olmayı şerefin şiarı olarak görmüşüz ve yaşam biçimi olarak seçmişiz. Şimdi siz ortalıkta; ortalık malı gibi dolaşanlar, nidüğü belirsiz kırk haremiler, menfaati için her kılığa giren insan nüfusuna kayıtlı bukalemunlar, gayrimeşru edinilmiş bol sıfırlı banka hesaplılar, alın teri değmemiş mülk sahipleri, haram üzerine binalar dikmiş insan suretindeki civa elementleri, sizin bizden olmanız mümkün değildir. İnsanlık onuru da bunu kabul edemez.

Arif Nihat Asya’nın güzel dizelerindeki gibi:

"Kimlerdir böyle kaşık şıkırdatan uzakta

Dağ gibi zeybeklerin diz vurduğu toprakta?

Kim olacak, köçekler...

Meydan onlara kalmış göç edince erkekler.”

Oysaki vatan dolu sözlerle milli şairimiz Mehmet Akif ne demişti;

"Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,

Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal."

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, kürsüden vatan dolu o satırları okumaya başladı. Salonda alkış tufanı koptu, büyük coşku yaratan şiir dört defa ayakta dinlendi. 12 Mart 1921’de yapılan oylamayla Milli Marş olarak kabul edildi.

Bu vesileyle; İstiklal marşımızın kabulünün yıldönümü kutluyorum Rabbim bir daha bize İstiklal marşı yazdırmasın içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etmesin inşAllah….