Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

16 Nisan referandumunun verdiği mesaj

16 Nisan referandumunun verdiği mesaj

Türkiye’yi son çeyrek asırda siyaset, ekonomi, savunma ve diğer alanlarda bugünlere taşıyan önemli adımları hatırlamak lâzım.

2001 ekonomik krizinden sonra 3 Kasım 2002 yılı genel seçimleriyle birlikte kabuk değiştiren ülkemiz, geçen sürede 2008 küresel krizinin etkilerini aldığı tedbirlerle rahat atlatabildi… Daha sonraki dönemlerde siyaset ekonomiyi ve ekonomi siyaseti desteklerken birçok mes’ele çözüldü ve güçlü bir yapı tesis edildi.

Bahsettiğim zaman diliminde 16 Nisan 2017 referandumu, yeni Türkiye’nin temellerinin atıldığı bir dönüm noktası oldu. Halk, referandumla eski anayasanın ve devlet yönetiminin hantallığını yüzde 51,4 ile parlamenter sistemden “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne geçerek ortadan kaldırdı.

1876 Kanun-i Esasi ile başlayan son 150 yıllık anayasa tarihinde kriz üretmenin ötesine geçemeyen Türkiye tipi parlamenter sistemden kurtulmak kolay olmadı. Bürokratik oligarşinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile “halka doğrudan hesap verebilir” hâle getirilmesinde; Türk halkının vefakâr, samimi ve cumhur aklının etkisi hiçbir zaman unutulmaz.

Yıllardır Türkiye’nin gelişmesini engelleyen başbakan merkezli yönetim şekli 16 Nisan referandumu ile yerini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bırakırken hesap verilebilir sistemde Cumhurbaşkanı merkezde yer aldı. Cumhurbaşkanı siyasi olarak halka, cezai olarak Anayasa Mahkemesi’ne karşı sorumlu oldu. Diğer taraftan sistem tamamen halka ve TBMM’ye karşı hesap verebilir hâle getirildi.

Böylece ülkeyi yönetmeye talip olanlara yeni görevler yükleyen Cumhurbaşkanlığı sistemi, siyasi ve yapısal reformlara kapılar araladı, halka hizmet alanını genişletti.

Tabii iş burada bitmedi. Yapılması gereken yığınla iş vardı… Birçok kişinin şikâyet ettiği eğitim, ekonomi, savunma, sosyal güvenlik sisteminde kaliteyi artırıcı köklü değişikliklerden adalet sisteminde verimliliği artırıcı tedbirlere kadar icra edilmesi gerekenler bir bir planlandı. Yeni devlet sisteminin tesisi için çalışmalar hâlen devam ediyor.

İsterseniz sıralayalım… Cumhurbaşkanlığı sistemi; yeni hukuk düzenini Anayasa değişiklikleriyle hızlı ve doğru tecelli edecek hak ve hakkaniyetli bir yapıya taşıyor.

Yapısal reformlara her geçen süreçte yenileri ekleniyor… Tabii ki yapısal reformlar sâdece devlet ile sınırlı değil, genele yayılıyor.

Yapısal reform denince ne anlıyoruz, izâh edeyim… Bir sistemin daha verimli, daha katma değerli çalışabilmesi ve oluşabilecek şoklara karşı dayanıklı hale gelebilmesi için yeniden yapılandırılmasına yapısal reform deniyor.

Meselâ normal zamanlarda bütçeniz veya cari yapınız fazla verebilir. Hatta o anda yatırımcı için çok cazip de olabilirsiniz. Büyümeniz istenilen şekilde gerçekleşebilir. Enflasyonunuz normal seviyededir… Elinizdeki sermaye, para erimeyebilir… Ancak bir kriz ortamında söz konusu dengeleriniz alt üst olacak diye endişeniz varsa, sizin mutlaka yapısal reform check-up’ına veya bugünkü ifadeyle stres testine girmeniz gerekiyor.

Yapısal reformlar; siyasi, sosyal ve ekonomik ana başlıklarıyla ifade edilirken, siyasi alan elbette öncelik taşıyor. Çünkü ülke ve beraberindeki kurumların her alanda sürdürülebilir gerçekçi bir yola girebilmesinin olmazsa olmazı, siyasi reformlar

Siyasi reformlarını gerçekleştirebilen bir ülke sosyal ve ekonomik reformlarını da rahatlıkla hayata geçirebiliyor. Anayasa değişikliği, demokrasi, yaşama - düşünce özgürlüğü, hoşgörü ve kişi haklarının korunması gibi hususlar hep siyasi reformların içinde yer alan öncelikli unsurlar.

Siyasi alanlardaki reformlardan sonra ekonomik hayatın düzeni öne çıkıyor… Malumunuz ekonominin iki temeli var; biri büyüme, diğeri istihdam. Büyümenin şartı; reel yani gerçekçi olması. İkinci temel istihdamda ise; artan talep ve işgücüne göre yerinde ve doğru alınacak kararlar son derece önemli.

Öncelikle işçi, memur, emekli ve serbest çalışanların beklentilerine, en üst seviyede cevap verilebilmesi lâzım. Söz konusu çerçevede yaşama, geçinme ve barınma hakkını göz önüne alarak bütün sosyal katmanlara yönelik yeniden düzenlemelerin tabii ki sınırı yok.

Büyümeyi ihracata dayandıran bir ekonomik sistemin oluşturulması diğer önemli konu; ihracatın, ithalatın esaretinden kurtarılması… sağlıklı bir bütçe rejimiiç tasarrufların artırılması… üretimde yerliye daha fazla yer verilmesi… sanayi ve iş gücü envanterleri yapılarak istihdam ve üretim politikalarının sürdürülebilir hale getirilmesi…

Vergi sistemine gelince… Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacak bir modelin yürürlüğe konması, KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler yerine, kurumsal vergilerin tabana yayılarak vergi adaletinin sağlanması…

Sosyal alanda yapılacak reformlar da var… Sosyal güvenlik reformunun günün şartlarına göre yenilenerek hayata geçirilmesi... Başta finans olmak üzere sektörlere yönelik yeni düzenlemelerin yapılması... Makro ihtiyati tedbirlerin yanına mikro reformların eklenmesi... Türk Ticaret Kanunu’nun yeniden ele alınması ise ekonomideki seyyaliyeti ve güç artırmayı daha kolaylaştıracak. Hal yasası, perakende yasası ve buna benzer kanunlar mutlaka yeni düzenlemeler içinde yer almalı.

Ya yatırımlar… Bir devletin ne kadar yaşanabilir ülke ve ne kadar yatırıma açık olduğu; hukuki düzenlemelerinin uluslararası standartlara uygunluğu başta olmak üzere, güvenlik ve ardından kazanç ile verimlilik mekanizmalarından anlaşılıyor. Dolayısıyla bir ülkenin canı ve can suyu; yatırımlar.

Ekonomide doğrudan ve portföy olmak üzere genel hatlarıyla iki yatırım şekli bulunuyor. Yerli veya yabancıların kendi adına işletme açması, herhangi bir şirkete ortak olması veya şirket satın alarak o ülkede ticari faaliyette bulunması doğrudan yatırımlar şeklinde ifade bulurken, para ve sermaye piyasalarına yapılan finansal giriş ve girişimlere portföy yatırımları deniyor.

Ancak unutulmamalı ki doğrudan veya finansal girişimler; o ülkenin yatırım ortamının sağlıklı olmasıyla doğru orantılı. Yatırımcı, öncelikle sürdürülebilir bir ülke istiyor... Hem o devletin siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik yapısına bakıyor, hem de o devleti dünya ile mukayese ediyor.

İşte bahsettiğim hususlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ülkemize kazandırdığı değerler. Bir kere çalışma, yatırım ve hizmet için her türlü saha açık. Birçok engel kaldırılmış, kıldırılmaya devam ediyor… Yatırımcıya sınır yok. Mamafih 2019 yılından bu yana gelinen noktada, “Parlamenter sisteme göre değişim yaşamadık” diyemeyiz.

İsterseniz karşılaştıralım…

Siyasetten başlayalım… Parlamenter sistemdeki idare-i maslahat zihniyetli hükümetler gitmiş, yerine halka hizmet yönetimleri gelmiş.

Ekonomiye bakalım… 1990 – 2002 yılları arasında Türkiye’nin ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 3,6. 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 11, 2022 yılının birinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3, ikinci çeyrekte yüzde 7,6 büyüyen Türkiye’miz, 2003-2021 döneminde ekonomideki büyümeyi yıllık ortalama yüzde 5,5’e yükseltmiş.

1990 yılında 2 bin 500 dolar olan kişi başı milli gelir 2002 yılında 3 bin 608 dolara çıkarılabilmiş. Yani 12 yılda sâdece 1000 dolarlık bir artış gerçekleştirilebilmiş. 2021 yılında ise 2002 yılına göre kişi başı milli gelir 2,6 kat artarak 3 bin 608 dolardan 9 bin 539 dolara çıkmış.

Bugün yaklaşık 10 bin dolar seviyesindeki kişi başı milli gelir (GSYH), elbette yeterli değil ancak bahsettiğim süre içinde elde edilen büyümeleri de göz ardı etmek haksızlık olur.

Büyümelerin istihdama da olumlu etkisi oldu… İstihdam oranı 2022 Eylül ayı itibariyle yüzde 47,6 seviyesinde. Kayıt dışı istihdamın kayıtlara girmesiyle söz konusu oran yüzde 70’leri bulacaktır.

1990 – 2002 yılları arasında yabancı sermaye doğrudan yatırım (YSDY) miktarı yıllık ortalama 1 milyar dolar. 1923 – 2022 yılları arası YSDY tamamı toplam 10,8 milyar dolar seviyesinde. 2003-2021 arası YSDY yıllık ortalaması 12,7 milyar dolar. Son 18 yıllık dönemde Türkiye toplamda yaklaşık 230 milyar dolar YSDY çekmiş. Tabii yatırım çekmek kadar, yatırımı verimli kullanabilmek de önemli.

Türkiye’yi çıktığı yolda daha hızlandırmak için Türk milletinin önünde şimdi bir engel kaldı. O da 16 Nisan 2017 referandumu ile başlayan “yerli ve milli hareketi” tabana yayıp riskleri düşürerek yeni ufuklarda kalkınma ve refaha koşmak…

bursatv.com.tr/yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi