Songül Kundakçı Cansız

Songül Kundakçı Cansız

Bir Günün Anlamı - 100 Yıl Önce100 Yıl Sonra

Bir Günün Anlamı - 100 Yıl Önce100 Yıl Sonra

 

Bütün şehitlerimize rahmet ve şükranla…

100 yıl önceydi.

Gizli hesaplarla kirli iştahları kabaranlar, akbabalar gibi dolanıyordu yurdumun semalarında.

Vatan mahzun ve yaralı, vatanın vefalı evlatları mahzun ve çaresizdi.

Vatanın bağrına dayanmıştı kanlı ve zehirli bir hain hançer…

Vatan şairi Namık Kemal, tehlikeyi çok önceden görmüştü. Vatan diye diye dilinde tüy bitti,  mahzun oldu, mahpus oldu ama susmadı, Magosa zindanından haykırdı gür sesiyle:

“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini”

Cevap geldi bu seslenişe yıllar sonra Mustafa Kemal’den, kendinden ve milletinden emin gür bir sesle şöyle diyordu:

“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini”

O yıllar Türk milletinin ölüm-kalım mücadelesi verdiği çileli, sancılı yıllardır. Osmanlının durumu çok vahimdir; içte ve dışta herkes de bunun farkındadır. Namık Kemal Hürriyet Kasidesi şiirinde yaralı kükreyen aslana benzettiği Osmanlının topraklarında zulmün köpeklerinin gezdiğini ve Osmanlının düştüğü gaflet uykusundan uyanmasını ister yalvarırcasına:

“Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar

Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten”

 Ama nafile, uyanamadı gaflet uykusundan Osmanlı. I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılan üç kıta at koşturmuş Osmanlının başına kirli iştahlarla salyalar akıtarak üşüşür sömürge peşindeki Batılı devletler ve içimizde onlara uşaklık eden soysuz köpekler. Fransa, Çukurova’da kendi güdümünde “Kilikya Ermeni Devleti” adında bir devlet kurma hayalini gerçekleştirme peşinde.

Vatan kara bulutlarla örtülü, karanlık geceler kötülüğe gebe... Ama Çukurovalılar da vatan savunması için tekmil ayakta.

Mustafa Kemal Paşa, 1923 yılındaki Adana ziyareti esnasında Türk Ocağı’nda yapmış olduğu konuşmada “Bende bu vakayiin ilk hissî teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” demiştir. Atatürk, Adana’ya ilk defa Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 19. maddesi gereğince Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevini Liman Von Sanders’ten devralmak için 31 Ekim 1918’de gelmiştir. Görevi devralan Atatürk, maiyetindeki komutanlara telgraflar göndererek mütareke hükümlerinin uygulanmamasını, stratejik öneme sahip olan Toros Tünellerinin İtilâf Devletleri’ne verilmemesini ve terhis işlemlerinin geciktirilmesini istemiştir. Bunun üzerine Harbiye Nezareti, 7 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Orduları Grubunu lağvederek Atatürk’ü Harbiye Nezareti emrine verdiği için Adana’da 11 gün kalan Atatürk, 10/11 Kasım akşamı Adana’dan trenle İstanbul’a hareket etmiştir. “13 Ekim 1918 günü, Adana treninden inip de Haydarpaşa rıhtımına ayak basınca karşılaştığı manzara şudur: 55 düşman gemisi, zafer bayraklarını açarak İstanbul limanına girmektedirler. Bütün karşı sahiller Rumların, Yahudilerin, levantenlerin sarhoş çığlıkları ve palikarya naraları ile çınlar. Ama bu manzara karşısında, bu hava içinde, kılı bile kıpırdamadan: - Geldikleri gibi giderler!” (Aydemir 1999: 3009) diyecektir.(1)

Çukurova’da da Fransız güdümündeki Ermeniler zafer çığlıkları atmakta, Müslüman avına çıkmakta hain kamavorlar…

Ve şaşkın, bitkin, kan ağlayan Anadolu, davetsiz gelenleri göndermenin peşinde…

Hesap etmedikleri bir şey vardır ama davetsiz gelen hayâsız, vicdansız Batılının ve hain Ermeni’nin. O da ezelden beri hür yaşamış ve hür yaşama kararlılığındaki Türk milletinin bağımsızlık sevdası…

Bu sevda uğruna can vermiş can almış Türk milleti, bütün olumsuz şartlara rağmen silkinir ölü toprağını üstünden.

Anadolu, yiğit evlatlarla, yiğit analarla dolu! Tekmil ayakta Anadolu,  ben de varım vatan için ölmeye diyen, ezan dinmesin, bayrak inmesin, vatan elden gitmesin diyen Anadolu’nun, Çukurova’nın gözü pek insanları tekmil ayakta…

İşte Anadolu’nun, güneyin cesur evlatları 100 yıl önce vatanın bağrına dayanan sözde medenî milletlerin hain hançerini, 25 Mayıs 1920’de Pozantı’da, 2 Haziran’da Kozan’da çekip çıkardı vatanın bağrından.

Hele de Çukurova’nın Kurtuluş Savaşı’nda 27-28 Mayıs 1920 tarihlerinde Karboğazı mevkiinde kırk dört yiğidin işgalci Fransızlardan bir taburu esir aldığı bir zafer var ki ayrı bir destandır. Karboğazı Zaferi Kuvayımilliye’nin ilk siyasî zaferidir. Sanatçılara ilham veren bu destanı Abidin Dino Toros Destanı adıyla sinema senaryosu olarak ölümsüzleştirmiş, Arif Nihat Asya şu rubaiyle taçlandırmıştır(1):

“Anlatmaya yetmeyince destanla yazı    

Terk etti bilenler de mürekkeple sazı…       

Kırklar’dan gördüğün kerametleri sen;

Bir bir, bize kendin anlat, ey Karboğazı”

(Asya 1976 b: 17)!  

Pozantı; Çukurova ve Suriye bölgesinin hâkimiyeti ile Ankara’nın ve Millî Mücadele’nin geleceği açısından stratejik bir mevkide Anadolu demiryolunun bittiği noktada önemli bir sevkiyat merkezi olduğu için Atatürk, Pozantı’da gerçekleştirilen kongreye katılarak bölgeye verdiği önemi göstermiştir. Kongrede Çukurova bölgesinin düşmandan nasıl kurtarılacağı üzerinde durulmuş ve o güne kadar bucak merkezi olan Pozantı’da Adana vilayet teşkilatı kurulmuştur. Pozantı’nın il merkezi olmasıyla beraber Karaisalı’da bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti de Pozantı’ya taşınmıştır.

Görüleceği üzere canla başla verilen büyük bir mücadele var ortada. Millî bayramlarımız, işte vatanın bağrına dayanan hançerin çıkarılma sevincidir.  İşgalden kurtuluşumuzun yıldönümleridir. 

Bu millî günler, utancın şana, esaretin istiklale, delikanlılarımızın kahramana dönüştüğü günlerin yıldönümleridir.

Yeni korona virüs sebebiyle millî bayramlarımız bu yıl maalesef sessiz sedasız kutlanıyor. Bu bayramlara virüs çok önceden girmiş, millî bayramlara gereken önem verilmemeye başlamıştı zaten. Korona da üstüne tuz biber ekti. 100 yıl önce müstevli Batı çökmüştü üstümüze, 100 yıl sonra Korona! Ey korona, senin de akıbetin artık belli!  

Bu millî bayramlar Türk milletinin hafızasıdır. Yaşanan acıların tazelendiği, yiğitliğin baş tacı edildiği bu günler çok önemlidir. Türk milletinin direniş ruhunun ete kemiğe büründüğü bu özel ve güzel kurtuluş günleri ordu-milletin el ele yürüyüşüdür. Kuvayımilliye’nin şanlı şahlanış destanıdır. Çocuklarımıza anlatacağımız ibret dersidir. “Sahipsiz vatan batar; emanettir, sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”  mesajıdır.

Millî bayramlarımız çok ama çok önemlidir.

Çünkü kara bulutlar hâlâ dolanıyor ülkemin semalarında; hâlâ birilerinin kirli hesapları var ülkem üstüne. Çünkü su uyur düşman uyumaz.

Hakkâri’den acı haber geldi: Tokatlı Uzman Çavuş Uğur Bora ve Hataylı Piyade Er Mehmet Günay şehit düştü.

Diyarbakır’dan kara haber geldi: Kahpece arkadan vuruldu Atakan Arslan.

Yine yandı yürekler, yine ocaklara ateş düştü.

Analar, babalar ağladı, yer gök ağladı, Türkiye ağladı şehitlerine!

Düğünlerini çalacağımız Yusuf yüzlü gençlerimizin cenaze törenlerini yaptık, yapıyoruz yıllardır.

Millî bayramlarımız işte bu sebeple en mühim günlerimizdendir.   

Uyanık kalmak için, geçmişten ders almak için, düştüğümüz hatalara bir daha düşmemek için önemlidir.

“Murtçular”a çok şey borçluyuz bu kurtuluş destanlarında. Karaisalı’nın vatansever müftüsü Müftü Hacı Mehmet Efendi’ye rahmet olsun!

Köşker Duran’a rahmet olsun!

Tufan Bey’e, Saim Bey’e rahmet olsun!

Kara Fatma namlı Tarsuslu Adile Onbaşı, Kılavuz Hatice, Yörük Emine Kız, Tayyar Rahmiye Hanım gibi hürriyet sevdalısı Adanalı kadınlara, bu uğurda emek harcayan, can veren herkese rahmet olsun!

Sessiz sedasız olsa da, buruk geçse de 100. kurtuluş yıldönümün kutlu olsun Pozantı! 

Kutlu olsun Kozan!

Benim de bu yazım size 100. yıl armağanım olsun!

 

(1)Konuyla ilgili bilgi için bk. Songül Kundakçı Cansız(2020). Şair Şiir ve Şehir Arif Nihat Asya’nın İzinde Adana. Ankara: Akademisyen Yayınevi.

Asya, Arif Nihat (1976 b). Rubaiyat-ı Arif II. İst.: Ötüken Yay.

Aydemir, Şevket Süreyya (1999) Tek Adam, Cilt 1, 19. Basım Remzi Kitabevi                             

                                                            

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Songül Kundakçı Cansız Arşivi