
Songül Kundakçı Cansız
Yayla Günlüğü - 1
Yayla Günlüğü - 1
Çamlar ve Sincaplar: Dağlardan yücelere yol vardır!
Amanoslarda Karıncalı yaylasındayım.
Bu yaylaya yaz sıcaklarında Erzinliler çıkar. Aşağıda Erzin güneş altında yanarken Erzin’in 17 km yukarısındaki bu yaylada yüzünüze vuran serinlik insanda hayret ve hayranlık uyandırır. Çam ağaçları içinde şirin, güzel, sakin bir yayladır burası. Hemen yanı başında da Osmaniyelilerin geldiği Zorkun yaylası…
Aşırı sıcakla saunaya dönen denizden sıcak havayla buharlaşan su tabakası, aşağıdaki yerleşim yerlerini buhar kazanına çevirirken bu su buharı yükselerek sis halinde Amanoslardaki yaylalara serinlik taşır. Bu buharlaşan sular bitkilere, ağaçlara, hayvanlara can suyu olur.
Yaylada iklim değişikliğinden olsa gerek bu yıl meyve yok, sebze az, içme su suyu yetersiz… Hatta bu yıl yaylayı rengarenk çiçekleriyle güzelleştiren ortanca çiçekleri bile açmadı. Her şeyin yok yılı bu yıl.
Çam ormanı içindeki yaylada evler ormana uyum sağlayacak şekilde yapılır, ağaç kesilmez. Ama birilerinin izin alıp Olukbaşı yaylasında yüzlerce çam ağacını keserek Geyikdüzü yaylası diye yeni bir yayla yapıp dağları ticari meta haline getirmesi herkese kötü örnek oldu. Artık bu yaylalarda fırsatını bulan evinin bahçesindeki çamı kestirip uçurumdan yuvarlıyor. Ormanda kaçak ağaç kesimi yapan yapana… Kesilen çamların “ah”ları bulut bulut yükselir semaya. Kuzular kurda emanet edilmiş, anlayana… Bu yüksek yüksek dağlardaki ulu çamlar ağaçları insanlardan uzak Allah’a yakındır. Ağaçları kesenler bilmiyorlar ki bu dağlardan yücelere yol vardır, hiçbir ah yerde kalmaz.
Halbuki o kalem gibi göğe yükselen devasa çam ağaçlarını bir görseniz, çamların reçine kokusunu bir ciğerlerinize çekseniz…
Emin olun çamların rayihasıyla şifa bulursunuz.
Bu ormanlarda çamların hep birden nefes almaya başladığını fark edebilirsiniz. Çamların nefesini ürpererek hisseder, etkilenirsiniz.
Çamlar onu anlayanlarla kokusuyla, sesiyle, nefesiyle konuşur.
Çam ağaçlarının sesini size nasıl tarif etmeli?
Bazen bir fısıltıya benzer bazen de bir uğultuya...
Baldıran, eğrelti otu, çobançökerten, civanperçemi, limonotu, mürverler, yabani naneler ormanın nefesiyle sallanırlar. Burada tabiatta her şeye yer var, zehirli otla şifalı ot yan yana…
Erzin’in sıcağında çalışıp yaylaya çıkanlar yayla suyuyla yıkanıp yatağa girdiklerinde, cennet yayladır, derler. Az bir uykuyla zinde kalkarlar.
Ben de sabah namazı vaktinin sessiz serinliğinde dışarıya çıkıp bir nefes alayım dedim.
O da ne? Bahçe duvarının üstünde bir sincap… Beni görünce korktu. Bayatladığı için kuşlar, sincaplar yer diye akşamdan duvarın üstüne koyduğum kömbe pençesinden düştü. Kömbeden vazgeçmek istemediği için olsa gerek kaçmadı, tedirgin ve ürkek bana baktı.
Dedim ki: —Korkma, onu senin için koydum?
Biraz bekledi, kömbeyi tekrar aldı, ucundan ısırdı.
Onun beni anladığını düşündüm.
Size niye zarar verelim ki dedim ama zarar verenler olduğunu biliyorum. Evine böcek girmesin diye çevreye zehir koyanlar yüzünden bazen de meyvesini, cevizini yemesin diye ateş edenler yüzünden sincaplar ölüyorlar. Neyse ki böyle insanların sayısı az.
Anlayacağınız bütün ömrü burada geçen hayvanlar, ağaçlar sadece bir-iki ay burada kalan insan zararlıları tarafından rahatsız ediliyor.
Etinden, sütünden, yününden faydalanmadığı hayvanı faydasız ve zararlı gören, kendini insan zanneden dünyaya faydasız bir güruh her yerde olduğu gibi burada da var.
Halbuki sincaplar ağaçlandırma işinde çok başarılı, bulduğu çekirdeği toprağa gömüyor. Yayladaki ceviz ağaçlarının çoğu sincapların gömdüğü cevizlerden çıkmış. Bu yıl sabahın sakinliğinde komşumuz Ayşe Hanım’ın bir kâse şekerpare çekirdeğini sincabın toprağa gömüşünü belgesel tadında seyrettim.
Bizim yayla evinin bahçesinde iki çam ağacı var. Sincaplar onun tepesinde oynarlar, kozalakları yiyip yiyip fırlatırlar. Hatta birkaç yıl önce sincaplardan biri oynarken ağaçtan önüme düştü, kalkamadı, telaşla elime aldım, bir süre sonra kendine geldi, kaçtı gitti.
Geçen yıl komşu Ahmet dayı, bahçesindeki cevizleri toplarken sincabın bizim çam ağacının aşağıdaki gövdesine kadar inip telaşla bazı sesler çıkardığını duymalıydınız. Eşim sincaba “Ne oldu, cevizleri mi topluyor” deyince Ahmet dayıya bakarak sesli sesli şikâyet etmesini görseniz bütün canlıların yaşam hakkına saygı duyardınız. Birkaç meyve ve ceviz insanı doyurmaz ama kuşların, sincapların hayatını kurtarır.
Ben o günden sonra ağaçta sincapların hakkını hep bırakır oldum, tabii o bize ceviz bıraktıysa...
Ne yazık ki cennet yaylayı ağaçlar ve hayvanlar için cehenneme çeviren birileri var. Ama ağzını açınca herkes sütten çıkmış ak kaşık...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.