Songül Kundakçı Cansız

Songül Kundakçı Cansız

Yayla Günlüğü - 2

karincali-yaylasi.jpg

Yayla Günlüğü - 2

Böğürtlenler ve Banu Çiçek

Yaylada ikindi vaktinden sonra mümkün oldukça yürüyüşe çıkarım. Yayla Günlüğü- 1’i yazdıktan sonra Küçük Bağrı Açık yaylasına doğru yürüdüm. Bir de Büyük Bağrı Açık var burada. Bence büyük-küçük sıfatları yerine aşağı- yukarı dense daha doğru olurmuş.

Buraların adı aslında Bahrazcık idi. Ne zaman değişti, Bağrı Açık oldu bilmiyorum. Bahrazcık adını ses benzerliğinden olsa gerek Bağrı Açık yapanlar Bahraz kelimesinin anlamını bilmiyordu anlaşılan. Bu isim buradaki Bahraz ağacı ormanından kaynaklıdır, kayın ağacının halk ağzındaki adı bahrazdır. Halk hala Bahrazcık diyor, tabelalar Bağrı Açık… Buradaki kayın ormanının manzarası muhteşemdir.

Aynı yoldan yürümek bazen sıkıcı olur. Asfalttan yoldan ayrılıp Küçük Bahrazcık’ın toprak yoluna saptım. Küçük Bahrazcık’ta arazi Karıncalı’ya göre daha düz olduğu için ekili alanlar fazladır. Ben ne ekmişler diye bakınırken yolun bahçelerdeki yayla fasulyeleri yeşil yeşil baktılar bana. Buranın taze fasulyesi suyundan mı toprağından mı bilmem çok lezzetlidir.

Yol boyu su borularıyla, su deposuyla uğraşan birçok insanla selamlaştık. Bu yıl su azaldığı için bahçelere ve evlere yapılan su depoları dikkat çekiyor.

Yürüyorum, yol kenarında kızarmaya başlayan böğürtlenler bana ekşi ekşi baktılar. Bu satırları yazarken bile ağzım sulanıyor. Yaylada özellikle küçük çocuklar ellerine dikenlerin batması pahasına okul harçlığı için böğürtlen toplayıp satmaya çalışırlar.

Böğürtlen deyip geçmeyelim, reçelinin müthiş rayihasıyla tadına doyum olmaz.

Ve ben ne zaman böğürtlen görsem burnumun direği sızlar. Zira aklıma bazı şiirlerinde Erzinli Aşık Ömer Semercioğlu mahlasını kullanan, ıhlamurlar şairi rahmetli Bahaettin Karakoç gelir.

Karakoç’u 2016’da bir hafta yayla evimizde misafir etmiştik. Yaylayı çok beğenmiş, tekrar geleceğini söylemişti. Giderken küçük bir kavanoz böğürtlen reçeli vermiştim. O kadar beğenmişti ki ertesi yıl telefonla arayıp “Çocukları çok özledim, Maraş’a bekliyorum, gelirken böğürtlen reçeli de getir ha” demişti.

Gittik, reçeli de götürdük. Bana dedi ki hemen aç da bir çay kaşığı ver. Yedi ve ilaç gibi geldi, dedi. Ölmeden 51 gün önce röportaj yapmak için Maraş’a gittiğimde gülerek benden gene reçel istedi. Yaylaya gelip böğürtlen aradım, az bir miktar bulup aldım, reçeli yaptım ama götürmek nasip olmadı, aramızdan ayrıldı. Laf lafı açtı, böğürtlen vesile oldu, anlaşılan o ki Karakoç rahmet istedi.

Ben bunları düşünerek yürürken yol kenarında böğürtlen toplayan küçük bir kız çocuğu gördüm. Buğday benizli, narin, boncuk gibi bir kız…

Kolay gelsin, bulabildin mi bari, dedim.

Dikkatle saf, güvenen gözlerle baktı.

-Evet, biraz topladım, dedi.

-Adın ne senin?

- Çiçek, bir adım da Banu!

-Kaçıncı sınıfsın Banu Çiçek?

-5. Sınıfa geçtim.

-Aferin sana! Bu yol asfalta çıkar mı?

-Çıkar.

Banu Çiçek birdenbire heyecanla dedi ki: Biliyor musunuz, bu gece meteor yağmuru var.

Dağ başında bir kız çocuğunun bu heyecanı, ilgisi beni şaşırtmıştı.

-Öyle mi, dedim, bilmiyordum, iyi ki söyledin. Ben de bakayım o zaman.

Benim ilgimden memnun oldu, konuşmaya devam etti.

-Çok fazla meteor düşecekmiş. Böğürtlenleri meteor yağmurunu seyrederken yemek için topluyorum.

Banu Çiçek elindeki küçük bir kâse böğürtleni tereddütsüz uzattı: -Yer misiniz? Biraz alın.

Banu Çiçek’in o zayıf bünyesi, küçücük elleriyle topladığı böğürtleni almaya kıyamadım. Teşekkür ettim. Alsam çok sevineceğinin de farkındaydım.

Hava kararmaya yüz tuttuğu için sohbeti uzatmadım. Acaba Banu Çiçek isminin Dede Korkut Hikayelerinde yer aldığını biliyor mu diye düşündüm. Kızlarına Banu Çiçek ismini çokça koyan Türklerin Arap edebiyatıyla karşılaştıktan sonra kızlarına Leyla ile Mecnun mesnevisi etkisiyle Leyla koyduğunu da bilmiyordur.

Vakti zamanında Leyla, Banu Çiçek’in pabucunu dama atmıştı. Galiba Banu Çiçek pabucunu damdan almış, diye düşünüp kendi kendime keyifle güldüm.

Gece, Banu Çiçek’in haber verdiği meteor yağmurunu seyrettim. Daha geçen hafta “Ben geleceğe dair ümidimi yitirdim, sen hala nasıl bu millete ümit besliyorsun” diyen arkadaşıma buradan diyorum ki işte ben bu sebeple, Banu Çiçekleri gördüğüm için Türk milletinden ümit kesmiyorum. Binlerce yıldır devam eden Türk milleti işte bu çocuklarla çiçeklenerek yine, yeniden tazelenecek.

Banu Çiçekler Türk milletinin gökteki yıldızıdır, talihidir, uğurudur.

Banu Çiçekler böyle temiz, sağlam, çalışkan oldukça Türk milleti var olur.

Ah benim kalbi temiz, gönlü zengin Banu Çiçek’im!

Sen benim ümitlerimi yeniden yeşerttin. Var ol, sağ ol!

Bahtın da gönlün gibi açık olsun güzel kızım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Songül Kundakçı Cansız Arşivi