Deniz Feneri senaryosu 3 yılda nasıl hazırlandı..
Deniz Feneri e.V davası, Anayasayı Koruma Örgütü adı verilen Alman İstihbaratı?nın bir projesidir. Alman İstihbaratı baştan sona bu olayın içinde.
Deniz Feneri e.V davası soruşturmasında tutuklanan Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Almanya'da görülen söz konusu dava sürecinde ortaya atılan iddialara ilişkin çarpıcı açıklamalar yapmıştı.
Üç yıl önüce, 2008 yılının Eylül ayında Nuriye Akman'a röportaj veren Zekeriya Karaman, Zaman gazetesinde üç gün yayınlanan uzun söyleşisinde, iddiaları tek tek ve ayrıntılı bir şekilde çürütmüştü..(http://www.nuriyeakman.com/node/1712)
Bu yazıda, Zekeriya Karaman?ın tutuklandığı Deniz Feneri e.V davası soruşturmasına ilişkin sözkonusu konuşmasını mercek altına alacağım. Davanın iç yüzünü ve gözden kaçan yönlerini ortaya koyacağım.
3 YILDA HAZIRLANAN SENARYO
Almanya'daki ilk Deniz Feneri e.V. davası 17 Eylül 2008 tarihinde sonuçlandı.
Frankfurt Eyalet Mahkemesi'nin yargıcı Jochen Müller, dava kararını açıklarken, yardım paralarının çalınmasının asıl faillerinin Türkiye'de bulunduklarına dikkat çekip o zamanki RÜTK Başkanı Zahid Akman ile Kanal 7'nin Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman'a dikkat çekmişti.
Frankfurt Eyalet Mahkemesi'nin yargıcı Jochen Müller, Deniz Feneri e.V.' davasının başlarında, bir yerlerde ele geçirildiğini ileri sürdüğü bir kâğıt parçasını gündeme taşıyarak, Almanya'da toplanan paraların Ankara'da Başbakanlığa teslim edildiğini söyleyebildi. Onun orada ortaya attığı bu iddia, kavgada cephe tutan medya grubunun gazeteleri ve kanalları tarafından Türkiye'ye de taşındı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dakika geciktirmeden yapılmak istenenin densizliğini haykırınca, Almanlar olayın doğrudan siyasi boyutunda ısrardan vazgeçtiler. Olayın doğrudan siyasi boyutunu unuttular ve unutturdular, ama dolaylı siyasi boyutunu hep ayakta tuttular. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, o günlerde bu haberleri yayımlayan bazı medya kuruluşlarına yönelik boykot çağrısı yapmıştı.
Medyada yer alan haberler sonunda etkisini gösterdi. Almanya'daki Deniz Feneri e.V. davasından tam dokuz gün sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımın konu ile harekete geçmesi 2008 yılının 26 Eylül'üne denk geliyor. Savcılık soruşturmayı başlattı ve ertesi gün Adalet Bakanlığı'ndan Almanya'daki dava dosyasının istenmesini talep etti. Alman mahkemesinin kararı geldi, Türkçeye çevrildi. Deniz Feneri e.V. davasına konu olan kişi, şirket ve olaylar bir de Türkiye'de araştırılmaya başlandı..
Türkiye'de Deniz Feneri e.V. soruşturması yaklaşık üç yıldır sürüyor. Bu süre içerisinde Kanal 7 tepeden tırnağa arandı, belgeler toplandı. Kanal 7'nin Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, savcılığa defalarca başvurup ifade vermek istedi ama ifadesi alınmadı. Tutuklamak suretiyle ifade alınması bu yüzden anlaşılır gibi değil.
Bu üç yıl içinde medyada belli bir kesim sürekli Deniz Feneri e.V. davasına ilişki haber ve yorum yayınladı. Davaya bakan Alman hakimin iftirası, söz konusu medya kuruluşları tarafından gerçek yerine konuldu, yapılan haber ve yorumlara dayanak haline getirildi.
ALMAN HAKİMİN IFTİRASI
Almanya'daki Deniz Feneri e.V davası sürecinde kötü niyetle gündeme taşınan söz konusu asılsız iddiaların odağı olan Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, sonunda Nuriye Akman'a konuştu. Bu röportaj, Zaman gazetesinde üç gün yayınlandı. (27, 28, 29 Eylül 2008)
Yayın tarihi, Frankfurt Mahkemesi'nin ilk Deniz Feneri e.V. davası kararını açıklamasından on gün, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımın harekete geçiş tarihinden de bir gün sonraydı. Röportaj günler önce yapılmış ve yayına hazırlanması uzun bir zaman almıştı.
Nuriye Akman?ın Deniz Feneri e.V davasına ilişkin olarak ?Alman yargıcın, dolandırıcılığın Türkiye'deki sorumlusu olarak işaret ettiği insanlardan birisiniz.? diyerek başladığı röportajına, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman maruz kaldıkları sözkonusu iftiraya, ayrıntılı bir şekilde cevap vardi: ?Alman mahkeme başkanı karar günü önce kararını açıkladı. Arkasından da kısa bir konuşma yaptı. Bu konuşmada bizlerin de isimlerini zikrederek bu işle irtibatlandırdı.
Hukukçularla görüştük. Hiçbir şekilde Alman mahkemesi ile muhatap olmadığımız halde bizim oradaki durumumuz nedir? Biz sorgulanan kişi miyiz? Yargılanan kişi miyiz? Soruşturulan kişi miyiz? Sanık mıyız? Tanık mıyız? Hiçbir muhataplığımız olmadığı halde bizi adeta suçlu ilan etti.
Ama yargılanmadık biz. Bu dava ile ilgili herhangi bir tebligat gelmedi, herhangi bir soru sorulmadı. Tek kelimelik ifademiz alınmadan, bize danışılmadan, bize sorulmadan suçlu ilan edildik. Bundan dolayı da ciddi anlamda mağduriyet içerisindeyiz.
Şu anda verilen kısa kararın gerekçesi yazılıyor. Gerekçeli karar çıktıktan sonra mı, yoksa çıkmadan önce mi bize yapılan isnada cevap verelim konusunu hukukçularımız araştırıyor. Çünkü bu, karar açıklandıktan sonra yapılan bir konuşma. Bir karar değil.? (Zaman, 27 Eylül 2008)
Nuriye Akman?ın ?Kararın içinde yazmıyor mu?? sorusunu, Zekeriya Karaman ?Hayır. Bu tamamen bize yapılan bir isnat ve iftiradır.? diyerek cevaplandırdı..
ALMAN İSTİHBARATININ MAŞASI: FİRDEVSİ ERMİŞ
Almanya'da başlayıp Ankara'da Kanal-7 yöneticilerinin tutuklanmasıyla devam eden 'Deniz Feneri e.V' davası en baştan itibaren oldukça karanlık göründü. Söylenenlerle yapılan arasında çok fark vardı çünkü.. Dava neredeyse bütünüyle 'Deniz Feneri e.V'nin mali işlerine bakan Firdevsi Ermiş?in 'itirafçı' haline dönüşmesi sonrası anlattıklarına dayanıyor. Ermiş?in yönlendirmesiyle Almanlar dava açtılar, dava Ermiş?in verdiği bilgiler istikametinde gelişti ve Alman mahkemesi Ermiş?in suçladığı kişileri mahkum etti..
Firdevsi Ermiş?in ?itirafçı?ya dönüştürülmesi 'Deniz Feneri e.V davasının püf noktasını oluşturuyor.
Zekeriya Karaman, sözkonusu röportajında Kanal 7?ye ilişkin gündeme taşınan tüm soruları tek tek ele alıp ayrıntılarıyla cevaplarken Almanya?daki yargı sürecine ilişkin de önemli tespitlerde bulundu. Özellikle 'muhbir vatandaş' Firdevsi Ermiş?e ilişkin değerlendirmeleri son derece dikkat çekiciydi:
?Gerek soruşturma yürüten komiserin, gerek savcının, gerek hakimin her seferinde söylemiş oldukları bir şey var: "Elimizde kanıt yok. Fakat birtakım iddialar var." Bu kesin bir kanıta dayanılarak verilmiş bir ceza değil. Bu tamamen verilen ifadeler doğrultusunda uzlaşma ile verilen bir karar.?
Belgeleri bulma, iddiaları kanıtlama ve adil bir yargılama yapma derdinde olmayan Alman yargısı, Firdevsi Ermiş?i kullanarak yalan, karalama ve iftiralara dayandırdığı Deniz Feneri e.V davasının açılış amacına ve Almanya?nın dış politika tercihlerine hizmet ediyordu.
Zekeriya Karman, Alman istihbaratı tarafından Firdevsi Ermiş?in kullanılışına dikkatleri çekiyor: ?Bu ifadelerden en önemlisi, savcı ve komiser ile işbirliği yapan Firdevsi Ermiş'in ifadeleri. Firdevsi Ermiş'e "Eğer bizimle işbirliği yaparsan, bizim istediğimiz doğrultuda bilgiler verirsen seni kısa sürede bırakırız" sözü veriliyor.
Bu söz üzerine Firdevsi Ermiş kendisinin orada imzaya yetkili ikinci kişi ve muhasebeden sorumlu tek kişi olmasına rağmen hiçbir sorumluluğu olmadığını, bütün sorumlulukların diğer kişilere ait olduğunu, hatta kullandığı arabayı onu şirkete bağlamak için kendisine zorla aldırdığımızı iddia ediyor.? (Zaman, 27 Eylül 2008)
Alman mahkemesinin delillere ve kanıtlara dayanarak değil, anlaşmayla karar verdiğini belirten Zekeriya Karaman, bu durumu Alman hakimin son kararı açıklarken ifade ettiğini özellikle vurguluyor: ?Mahkeme başkanı kararı açıklarken ?Bizim elimizde yeterli kanıtlar olmadığı için bu mahkeme çok uzun sürecekti. Onun için sanıklarla bir uzlaşmaya vardık. Sanıklarla yaptığımız uzlaşma sonucunda bu yıllarca sürecek olan mahkeme kısa sürede sonuçlandı. Bu hem yargılayan hem de yargılananlar açısından uzlaşılarak varılan bir sonuçtur? dedi. Sonuç mahkemesinde diğer yargılanan Mehmet Gürhan ve Mehmet Taşkan da uzlaşma çerçevesinde birtakım ifadeler verdiler ve malum cezaları aldılar.?
FİRDEVSİ ERMİŞ MEHMET GÜRHAN VE MEHMET TAŞKAN?I DA HARCADI
Almanya'da da ABD'de olduğu gibi uzun sürecek davaların mahkeme-dışı anlaşmaya bağlanması mümkün... Savcılık suçlu olduğunuzu üstlenmeniz karşılığında daha az ceza istiyor, mahkeme de kabul ediyor...
'Deniz Feneri e.V davası da mahkeme-dışı çözüldü, ama nedense aylar boyu duruşmalar devam etti. Mahkeme duruşmalar sonunda en başta anlaşılan cezayı verdi.. Nuriye Akman?ın ?Firdevsi Ermişe o sözün verildiğinden emin misiniz?? sorusunu cevaplayan Zekeriya Karaman, Firdevsi Ermiş?in Almanya tarafından kullanıldığını, Mehmet Gürhan ve Mehmet Taşkan?ı da onun harcadığını açıkladı: ?İddianameden öğrendiğimize göre Firdevsi Ermiş'in 35 kere ifadesi alınıyor. Ve dönem dönem ara duruşmalar yapılıyor.
Altıncı ayın sonunda Firdevsi Ermiş avukatı aracılığıyla mahkemeye "Ben savcı ve komiser ile işbirliği yaptım. Ve bu işbirliği sonucunda da benim tahliye edilmem lazım. Çünkü biz bu şekilde anlaştık" diye resmî bir talepte bulunuyor.
Mahkeme başkanı da ona "Senin vermiş olduğun ifadelerin tamamı kendini kurtarmaya yönelik ve tek taraflı ifadeler. Bunlar inandırıcı değil. Dolayısıyla tutukluluğunun devam etmesine karar veriyorum" diyor.
Mahkeme başkanı kararı açıklarken "Bizim elimizde yeterli kanıtlar olmadığı için bu mahkeme çok uzun sürecekti. Onun için sanıklarla bir uzlaşmaya vardık. Sanıklarla yaptığımız uzlaşma sonucunda bu yıllarca sürecek olan mahkeme kısa sürede sonuçlandı. Bu hem yargılayan hem de yargılananlar açısından uzlaşılarak varılan bir sonuçtur" dedi.
Sonuç mahkemesinde diğer yargılanan Mehmet Gürhan ve Mehmet Taşkan da uzlaşma çerçevesinde birtakım ifadeler verdiler ve malum cezaları aldılar.?
Zekeriya Karaman, Mehmet Gürhan?la ilişkilerine de açıklık getirdi, sözkonusu konuşmasında. Mehmet Gürhan?la ilişkilerinin ortak oldukları şirketlerinin faaliyetleriyle sınırlı olduğunu ifade eden Zekeriya Karaman, Almanya?daki Deniz Feneri e.V?nin çalışmalarıyla ilgilerinin olmadığını söyledi: ?Deniz Feneri çalışmalarının ne şekilde yürüdüğü, muhasebe kayıtlarının nasıl tutulduğu, ne olduğu veya ne olmadığı bizim sorumluluğumuz ve ilgi alanımızda olan bir konu değil. Biz başından beri derneğin çalışmalarını program olarak destekledik. Halen de destekliyoruz. Bundan da her zaman onur duyduk. Bir pişmanlığımız da yok.?
Mehmet Gürhan?ın 1995'te kurumlarında çalışmaya başladığını, yakından tanıdıklarını, şirketlerde ortaklık hissesi olduğunu ve Avrupa'daki şirketlerinin sorumlusu olduğunu, kendisine son derece güvendiklerini belirten Zekeriya Karaman, Firdevsi Ermiş?i 2002 veya 2003 yıllarında Mehmet Gürhan'ın muhasebe sorumlusu olarak şirkette istihdam ettiğini anlatıyor. Mehmet Taşkan?ı da Mehmet Gürhan bulup pazarlama şirketinin sorumlusu olarak istihdam etmiş.
Dolayasıyla Mehmet Gürhan?ın istihdam ettiği Firdevsi Ermiş?i ve Mehmet Taşkan?ı tanımadıklarını söyleyen Zekeriya Karaman, ?Her iki arkadaşımızla da ilişkimiz çalışan-işveren ilişkisi çerçevesindedir. Onların muhataplıkları da bize değil Mehmet Gürhan'a karşıdır. Çünkü Almanya'daki şirketlerin sorumlu genel müdürü Mehmet Gürhan'dır. Biz tabii ki Mehmet Gürhan'a her zaman güvenmişizdir.? diyor.
Nuriye Akman?ın ?Yani siz dolandırıcı olduklarına inanmıyor musunuz?? sorusunu Zekeriya Karaman, ?Ben inanmıyorum. Burada büyük cezayı alan Mehmet Gürhan ve Mehmet Taşkan arkadaşımız. Sorumluluğu başkalarına atan işbirlikçi Firdevsi Ermiş hakkında olumlu bir kanaat ifade etmem mümkün değil. Bunu niye yaptığını da bilemiyorum.? diye cevaplıyor..
DENİZ FENERİ E.V DAVASININ SİYASİ BOYUTU
Nuriye Akmen?ın yaptığı bu röportajda Zekeriya Karaman?ın anlattıklarını okuyunca, bugüne kadar duyduklarımı, bildiklerimi ve düşüncelerimi de yanına koyup şu kanaate vardım:
Deniz Feneri e.V davası, Anayasayı Koruma Örgütü adı verilen Alman İstihbaratı?nın bir projesidir. Alman İstihbaratı baştan sona bu olayın içinde.
Öncelikle bilinen bir gerçeği ifade etmekte fayda var: Frankfurt Eyalet Mahkemesi'nin yargıcı Jochen Müller ve Komiser Böhm Alman İstihbaratı?nın birer elemanı.
Ayrıca Deniz Feneri e.V' davasının görüldüğü mahkemenin özel bir mahkeme olduğu da anlaşılıyor.
Almanya Deniz Feneri e.V'de de bir yanlışlık varsa.. Deniz Feneri e.V'nin içine adam sızdırarak, Firdevsi Ermiş?i görevlendirerek yaptırılmıştır.,
Yargıcı Jochen Müler, yargılamadığı, mahkum etmediği insanlar hakkında, karar metni dışında ifadeler serdediliyor, iftiralar atılıyor.
Deniz Feneri e.V davası, Almanya?nın Türkiye?nin vaziyet ve istikametine müdahale çabası.. Çünkü konu ilk gündeme geldiğinde Almanlar siyasi bağlantılardan bahsettiler. Hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ismi bile yine Almanlar tarafından telâffuz edildi.
Deniz Feneri e.V davası, açıldığı günden bugüne kadarki süreçte bir yargılama olayı olmaktan çok bir medya olayı. Almanya ve Türkiye?deki belli medya kuruluşları yalan, iftira ve karalama dolu, abartılı haber ve yorumlarla olayı sürekli büyüttü. Dolaylı siyasi boyutu ayakta tutuldu.
Bir de Almanlar haber gönderiyorlar, 'Biz de buraya müdahil olalım'. Hangi davada olunmuş ki bunda olsun. Belli ki Türkiye siyasetine ağırlık koymak isteyen Alman istihbaratı bu işten başka şeyler çıkartmaya çalışıyorlar.
Mustafa Yürekli - Haber 7
mustafayurekli@yahoo.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.