Ekonomide temkinli yavaşlama

Sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranları (KKO) büyümenin (GSYH) en net göstergelerinden. Söz konusu göstergelere imalat PMI’lar, ihracat iklimi endeksi, siparişler ve güven endekslerini dahil edebiliriz.

Türkiye’nin ikinci çeyrek büyüme rakamı geçen 31 Ağustos 2022 tarihinde açıklanmıştı. Gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH), istihdamla birlikte iktisadın iki cüz’ünden biriyse malum dönemde ekonominin tüketicilerin enflasyona karşı önden harcamalarıyla desteklendiğini ve büyüme oranının da yüzde 7,6 geldiğini öncelikle hatırlatalım. Türkiye’nin ayrıca G-20 içinde en hızlı büyüyen ülke olduğunu da belirtelim.

Nisan-Haziran dönemini ihtiva eden 2022 ikinci çeyrek GSYH’de yüzde 18,1’lik hizmetler ve yüzde 7,8 artan sanayi sektörü büyümenin temel belirleyicileri oldu. Diğer taraftan hâne halkı tüketiminin yüzde 22,5 arttığını, ihracatla birlikte iç talebin ekonomide ana itici güç olarak dikkat çektiğini ifade edelim.

Büyümeye tüketim açısından bakıldığında ikinci çeyrek içinde geçen yılın aynı dönemine göre kredi kartı kullanımının yüzde 112 arttığını, büyümeye yükselen asgari ücretin de katkı verdiğini kaydedelim.

Temmuz-Eylül dönemini içeren üçüncü çeyrek ile ilgili şu ana kadar tespit edilen veriler ekonominin temkinli yavaşladığına işaret ediyor. Niçin çünkü büyümenin dinamikleri, yükselen enflasyon ve artan ham madde fiyatları sebebiyle hız kesiyor.

Para politikaları kapsamında bireysel kredilere getirilen daraltmalar ve makro ihtiyati tedbirlerle gelen tüketime yönelik frenlemeler olayı doğruluyor. Kredi hareketinin ticari tarafta yoğunlaşması ise ihtiyati tedbirlerin en iyi tarafı olarak öne çıkıyor.

Ancak en büyük ihracat pazarımız Avrupa’nın durgunluktan etkilenmesi Türkiye’nin ihracatla büyümesinde olumsuz bir etki gösterebilir. Bu süreçte ihracat içindeki yüzde 80’lik ithal ham maddenin nispeten yerli kaynaklara çevrilerek ithalat oranının düşürülmesi ihracatçıya nefes aldıracağı gibi ihracatın millileşme kapasitesini de güçlendirebilir.

Türkiye ekonomisini büyüme ve istihdam üzerinde şekillendirirken ihracat ve üretim tabii ki olmazsa olmaz. Bu doğrultuda üretimin üzerindeki baskıların artmasına rağmen makro bazda büyümeden taviz verilmemesi ve enflasyonun da fazla üretimle düşürülme çabası gözlerden kaçmıyor.

Ödemeler dengesi ve bütçede açıkları küçültmek isteyen Türkiye’nin, liraizasyon stratejisiyle yürürken kur korumalı mevduatın (KKM) makro dengelere zarar vermemesi için para ve maliye politikalarında farklı adımlar atması muhtemel görünüyor.

Üçüncü çeyrek büyüme oranının açıklanmasına az bir süre kala Eylül ayı sanayi üretimi önem arzediyordu. Nitekim Eylül’de sanayi üretimi aylık yüzde 1,6 düştü, yıllık bazda ise yüzde 0,4 arttı. Pandemi sürecinden bu yana en düşük oran olan bu rakamın iç ve dış risklere karşılık yıllık bazda pozitifte kalması bile kayda değer bir gelişme olduğunun bilinmesi lâzım.

Hemen geçmiş ayların grafiğine göz attığımızda üçüncü çeyreğin ilk ayı Temmuz’da aylık yüzde 6,2 azalıp yıllık yüzde 2,4 artan sanayi üretiminin, performansını Ağustos’ta yükselttiğini, aynı ayda gücünü aylık bazda yüzde 2,4 ve yıllık bazda yüzde 1,1’e taşıyan sanayi üretiminin Eylül’de yine düşük bir trend sergilediğini anlıyoruz.

Ekim ayı istihdam rakamlarındaki hareketliliğe ve kapasite kullanım oranlarına bakınca, sanayi üretiminin bundan sonraki aylar için Eylül’e göre daha iyi olacağı gözlense de iç ve dış siparişler çerçevesinde momentumun giderek azaldığına dair tahminler daha fazla göze batıyor.

Eylül rakamı üçüncü çeyrek dönemine ait son sanayi üretimi verisiydi. Hizmet sektöründen gelecek destek, söz konusu dönem için ekonomik büyüme rakamlarını biraz yukarı çekebilir. Fakat tahminleri yaparken de imalat PMI verisinin Mart’tan başlayarak son 8 aydır daralma sinyalini verdiğini görmek lâzım.

Alt kalemlerde imalat sanayinin temel taşıyıcısı madencilik – taş ocakçılığı sektörünün aylık yüzde 2,6 ve yıllık da yüzde 16,5 daralma göstermesi, yine yıllık olarak ara malındaki yüzde 5,1 ve enerjideki yüzde 1,4 daralmalar olayı fotoğraflıyor.

Kapasite kullanım oranlarına (KKO) gelince…

Üçüncü çeyreğin son ayında üretimde karmaşık bir tablo, PMI ve reel kesim güven endekslerinde yavaşlama olmasına rağmen, üretimin ana göstergelerinden KKO’da zayıf olmasına karşılık ılımlı seyir ümit veriyor.

Üçüncü çeyreğin ilk ayı Temmuz’da 0,6 puan artışla yüzde 78,2 seviyesine çıkan KKO, Ağustos’ta 1,5 puan azalarak yüzde 76,7’ye indi. Söz konusu çeyreğin son ayı Eylül’de 0,7 puan artmasına karşılık yüzde 77,4’le Temmuz oranının altında kaldı.

Tabii beklenen son çeyreğin ilk ayı olan Ekim ayı KKO performansıydı. O veri de 0,5 puan azalarak oran yüzde 76,9 olarak kendini gösterdi. Anlaşılan KKO’nun son çeyreği 76-78 bareminde tamamlayacağı yönünde.

İmalat PMI’ların alt kalemlerindeki ihracat siparişlerinde yaşanan durgunluğun üretimde hız kesmesine yol açtığına, devam eden kanalın reel sektör üzerinde gelecek aylar için de engelleyici baskılar oluşturduğuna, enerji, ham madde, tedarik zinciri ile başta ABD ve Avrupa’da olmak üzere küresel parasal sıkılaşma politikalarının Türkiye’deki sanayi üretimiyle birlikte sanayileşmedeki yavaşlama öncülüğünde olumsuzluk ve risklerin süreceğine ve özellikle imalat PMI göstergelerinin 50 eşik değerin altında kalacağına işaret ediyor.

Dolayısıyla ikinci çeyrekte yüzde 7,6 büyüyen Türkiye’nin, üçüncü çeyrekte büyüme tahmininin mevcut hesaplarla yüzde 4 civarında gerçekleşebileceğini gösteriyor.

Türkiye’nin yılsonunda yüzde 5,5 – 6’lık GSYH büyümeyi yakalaması zor olmayacak ancak artan maliyet baskıları, TL’deki zayıflık, tedarik zincirindeki tıkanıklık ve en önemlisi yüksek enflasyon etkisi GSYH’in daha fazla büyümesine engel olacak, görüntüsü grafiklere yansıyor.

bursatv.com.tr/yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.