Faiz indirimleri devam edecek

Türkiye, küresel ekonominin dayattığı borçlanmayı geri plana alıp, borçlanmayan bir ekonomi modeli oluşturmaya çalışıyor. Para politikasını yöneten Merkez Bankası (TCMB), yılın “ikinci finansal istikrar raporu”nu açıklarken liraizasyonun hissedilir faydalarının görülmeye başlandığını, son 10 çeyreklik dönemde hâne halkı borçluluğunun azalmayı sürdürdüğünü bildiriyor ki, bu gelişme bile politikadaki hedefi gösteriyor.

Anlaşılan TCMB’nin amacı; hem makro ve mikro ekonomik yapılanmada ve hem de hâne halkı varlıklarında liraizasyonu kuvvetlendirmek. Bunu yaparken ülkenin önce sermaye tabanı güçlendiriliyor, ardından üreten reel sektöre kaynak aktarılıyor.

Belirlenen hedefler doğrultusunda politikanın muhtevasını açıklayan TCMB, ilk adım olarak gelişmiş ülkelerde resesyon öngörülerinin artmasına karşılık Türk banka bilançolarının; borçluluk, faiz, likidite ve yabancı para şoklarını yönetebilecek yüksek kapasiteye ulaşmasının yanında kârlılıklarla birlikte reel ekonomiye destek olmada son derece güçlü bir yapıya kavuştuğunu bildiriyor.

Zâten gerek finansal veriler mevcut durumu doğruluyor.

Şöyle ki: Öncelikle liraizasyonun finansal alanda etkisinin arttığı gözleniyor. 18 Kasım 2022 haftasında yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 2,5 milyar dolar azalışla 210,4 milyar dolara geriledi. Bankacılık sektörünün kredi hacmi de, geçen hafta 49,3 milyar lira artarak 7,1 trilyon liraya çıktı. Sektörün toplam mevduatı aynı haftada 73,4 milyar lira artarak 8,9 trilyon liraya yükseldi.

Diğer taraftan aynı haftada TCMB toplam rezervleri bir önceki haftaya göre 5,3 milyar dolar arttı ve 122,8 milyar dolar ile yılın en yüksek seviyesini gördü. Bankanın brüt döviz rezervleri 3,4 milyar dolar artışla 80,03 milyar dolara, altın rezervleri de 1,9 milyar dolar yükselerek 42,8 milyar dolara çıktı. Swap hariç eksi 54,1 milyar dolardan eksi 50,4 milyar dolara doğru pozitif bir çıkış gösteren net rezervler de 18,2 milyar dolardan 18,7 milyar dolara ulaştı.

Bunlar liraizasyon politikalarının etkisiyle oluşan müspet haberler.

Alınan tedbirlerle sermaye piyasalarına katılımın tabana yayılarak yaygınlaşmasının finansal sisteme olumlu katkılar sağladığını belirten TCMB, reel sektör için de iyimser tablolar çiziyor. Banka, “Reel sektöre ait finansal varlıklar, borçluluğa göre daha fazla artıyor. Sektörün finansal yapısı kuvvetleniyor” diyerek ekonominin üretim ve finansal yönden gücünün arttığına vurgu yapıyor.

TCMB böylece “finansal istikrar raporu”yla “Tüketici enflasyonu yüzde 85,5’te iken TCMB niçin faiz indiriyor?” sorularına da cevap veriyor…

Banka, jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyette zayıflatıcı etkisini artırdığını, gelecek döneme dair küresel büyüme tahminlerinin aşağı yönlü olduğunu ve resesyonun kaçınılmaz bir risk faktörü olarak değerlendirdiğini belirttiği söz konusu finansal istikrar raporunda, dünyayadakinin tersine Türkiye’de ekonominin giderek güçlendiğini ve şoklara karşı dayanıklılığının arttığını, ortaya çıkan konjonktür gereği faizlerin bir miktar daha aşağı çekilerek şimdilik beklemeye geçildiğini dile getiriyor.

24 Kasım 2022 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini yüzde 10,5’ten yüzde 9’a çeken, üretimi ve büyümeyi destekleme politikalarının süreceğini raporlayan TCMB, “İstihdam kazanımları benzer ekonomilere göre daha olumlu seyrediyor. Özellikle istihdam artışına katkı veren sektörler dikkate alındığında büyüme dinamiklerinin yapısal kazanımlarla desteklenmekte olduğu görülüyor” açıklamasını yapıyor ve cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hâle gelmesinin fiyat istikrarı açısından önem arz ettiğinin altını çiziyor.

TCMB, faiz indirme gerekçesini “Para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları devam edecek” diye açıklarken bir sonraki toplantıda olmasa da ilerleyen süreçte ilâve faiz indirimlerinin gelme ihtimalinin bulunduğun mesajını veriyor.

Banka, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi konusunda atılan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörüyor.

“Henüz politika faizi belirleme süresi belli olmayan bekleme ile ilgili TCMB bundan sonra nasıl bir politika izleyecek? Para politikasında ilave tedbirler mi gündeme gelecek?..”

Bu sorulara da cevap arayalım…

Bildiklerimizi söyleyelim… Tek haneli politika faizinin, tüketici enflasyonun yüzde 85,5’lerde olduğu bir yerde fiyat istikrarı için olumsuz gibi görünse de iktisadi faaliyetlerden üretim ve istihdam adına olumlu olacağı gözleniyor.

Bu doğrultuda Ağustos – Eylül toplantılarında 100’er, Ekim – Kasım toplantılarında 150’şer baz puan indirimle politika faizini yüzde 9’a indiren TCMB, bundan böyle yine parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini güçlendirecek ilave tedbirleri politikasından eksik etmeyecek gibi görünüyor. Zâten ilave makro ihtiyati tedbirlerin kapsamı gelecek ay Aralık’ta “2023 Yılı Para ve Kur Politikası” başlığıyla geniş bir şekilde açıklanacak.

Dolayısıyla TCMB’nin fiyat istikrarında kur ve enflasyon baskısını minimize etmek için alternatif politika araçlarını devreye alacağı giderek kesinleşiyor. 2023 Haziran seçimlerine kadar gevşek - genişlemeci politikaların süreceği, söz konusu süreçte faiz indirimlerine yenileri bile eklenebileceği tahminleri yapılıyor.

Haziran seçimleri öncesi ve sonrasında oluşacak muhtemel yurtiçi ve yurtdışı riskler, aslında para ve maliye politikalarında tedbirleri üst sınırlara taşıyor. TCMB’nin ifadesiyle, küresel enflasyondaki yükselişte; jeopolitik gelişmelerin sebep olduğu enerji maliyet artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyat oluşumlarının baskıları ve küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların neden olduğu arz şokları, malum konjonktürü etkileyecek gelişmeler olarak sıralanabilir.

Gerçek şu ki, seçimler öncesi veya sonrası ekonominin ana konusu olan; yüksek talebin yanında döviz, mal ve hizmetlerde fiyat katılığı ile halkın zihninde fiyatların artacağı yolundaki ataleti içeren enflasyon gerçekleşmeleri etkisini sürdürecek. Dolayısıyla liraizasyon kapsamında ülkede zorunlu karşılıklar (ZK) ve menkul kıymetlerin daha fazla çeşitlendirilmesi gibi finansal yapılanmalar ve benzeri uygulamalar daha fazla görülecek.

Nitekim mevcut para politikasının sürdürülebilirliği adına TCMB, Türk Lirası mevduatı düşük bankalarda zorunlu karşılıklara (ZK) uygulanan komisyon oranını artırarak finansal kesimi kıskaca aldı. Öyle ki banka, 23 Aralık’tan itibaren TL mevduat – katılım payı oranı yüzde 50’den düşük olan bankaların ZK’larına yüzde 8 komisyon yazılmasına karar verdi. Bu oran daha önce yüzde 3 seviyesindeydi. Yine aynı karara göre, TL mevduatı toplam mevduatın yüzde 60’tan fazlası olursa ZK alınmayacak, yüzde 50-60 arası ise ZK’da yüzde 3’e tâbi olacak.

ZK uygulamaları ve benzerleri liraizasyon politikası kapsamında hayata geçirilecek, elbette. Gaye, ihtiyati tedbirler paralelinde fiyat istikrarı için bankalardaki döviz mevduatının büyük kısmını Türk Lirası’na çevirmek. Hâlen 210 milyar dolar olan yerleşikler döviz mevduatının, orta vadede 100 - 150 milyar dolara düşürülmesi hedefi zâten buradan açıkça ortaya çıkıyor.

Bazı piyasacılar; uygulanan ekonomi politikaları için; “kompleks” ve makro ihtiyati tedbirler için de “belirsizlik” oluşturuyor dese de, fotoğraf hiç öyle göstermiyor...

Kararlılıkla uygulanan liraizasyon politikasının gerektirdiği her önlem sahaya iniyor ve genellikle etkili oluyor. Yani söz konusu politikada; dağınıklık ve yeknesaklık değil, içinde Haziran seçimlerinin etkileri dahil, yurtiçi ve küresel mes’elelere karşı çözüm üretici “birleştiricilik” adımları var.

bursatv.com.tr/yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.