Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Gerçek getiri mi yoksa negatif faiz mi alırdınız?

Gerçek getiri mi yoksa negatif faiz mi alırdınız?

Gerçek getiri mi yoksa negatif faiz mi alırdınız?

Küresel ekonomideki durgunluklar özellikle gelişmiş ülkelerde farklı iktisadi eğilimleri gündeme getirebiliyor. Malûm eğilimler de gelişen ülkeler üzerinde baskısı bir rol üstleniyor.

FED, ECB ve BOJ gibi merkez bankalarının piyasaları enflasyon baskısından kurtarmak için uyguladıkları parasal genişleme politikaları son global krizin meydana geldiği 2008 yılından bu yana renk değiştirse de aynı temel ve fikir üzerinde devam ediyor.

Merkez bankalarının uyguladıkları söz konusu politikalardan biri negatif faiz. Merkez bankaları bankaların kendisinde tuttuğu cari hesaplara uyguladığı faizi eksi olarak uygulamada tutuyor. Yani merkez bankaları piyasaları canlandırma gayesiyle bankalara “Bana sizden gelen paraya faiz vermem, hatta bir de para alırım” diyerek bankaları kredi vermeye zorluyor.

Bizim TCBM diğer merkez bankaları gibi negatif faiz uygulamasına henüz geçemedi ama o da zaman zaman munzam karşılıklarda oynamalar yaparak kredi açısından piyasaya nefes aldırabiliyor.

***

Fakat küresel ekonomi 2008 yılından bu yana öyle yapışkan bir krize yakalandı ki 11 yıl geçmesine rağmen daralmadaki olumsuz etkileri üzerinden atamadı. Küresel daralmanın halen ortadan kalkmayışı krizin yapışkanlığıyla birlikte tabii ki ABD/Çin ticaret savaşları, Brexit süreci, jeopolitik gelişmeler de katkı vermedi değil. Dünya ekonomisinin önemli bölümünü elinde bulunduran ABD ve Çin’deki daralmalar küresel bazda olumsuzluklar oluşturuyor elbette.

Maamafih, 2008 krizi ve Brexit’ten kaynaklı Avrupa’da toparlanmadan çok negatif trend hâlâ sürüyor. Avrupa ekonomisine henüz stabil diyemiyoruz. Japonya da Avrupa’dan farksız. Enflasyonlar yukarı değil, aşağı gidiyor. Faizler giderek negatifte derinlik kazanıyor. İster istemez bu da krizlerin yatırım aracı altına yarıyor. Başta ülkelerin, büyük yatırım fonlarının ve diğer yatırımcıların altına kurtarıcı olarak bakmaları yine ekonomik daralmada çözülmeyi önlüyor.

Dolayısıyla insanlar harcamak istemiyor, parayı elinde tutuyor. Peki insanları harcamaktan alıkoyan şey ne? Bugün için henüz bunun tam olarak psikolojik ve ekonomik karşılığını açıklayabilecek bir merci yok. Küresel ekonomiler tek çareyi parasal genişlemede bulmuşlar ve para kaynağı için de negatif faizi seçmişler. Her şey kısa vadeli! Orta ve uzun vadede strateji oluşturmak bile günümüzde lüks bir hâl almaya başlamış.

Ancak genişleme politikalarının ortaya koyduğu negatif faiz sisteminin ciddi yan etkilerini de unutmamak lâzım. Ekonomide daralmayı önlemeye yönelik uygulamada olan negatif faiz diğer yandan ise ülkeler arası gerginlikleri tırmandırıyor. Negatif faiz uygulayan ülkeler kendi para birimini değersizleştirerek ihracatta rekabet üstünlüğü kazanıyor ama bu defa da ABD/Çin ticaret savaşında da gördüğümüz acımasız “kur savaşları” gündeme geliyor.

Korumacılık ile birbirlerine karşı üstünlük kuramayan büyük ekonomiler negatif faiz destekli parasal genişleme yolunda daha ne kadar gidecekler, diye sorduğunuzda buna şimdilik “Yeni bir ekonomik model bulununcaya kadar…” demekle yetiniyoruz.

***

Gelişmiş ülkelerde merkez bankası politika faizi ile ilgili negatif faiz tartışmaları devam ederken Türkiye’de ise reel faizde negatiflik tartışma konusu ağırlık kazanmış durumda.

Aralık ayı enflasyonu 11,84… TCMB’nin dünkü toplantısında politika faizi 75 baz puan indirimle yüzde 12’den yüzde 11,25’e düşürüldü. Olaya reel faiz olarak bakıldığında Türk varlıklarına yönelik pozitiflik sürüyor. Piyasa faizi yüzde 10,27’ye indi. Nominal faizler ortalama yüzde 10’larda… Bu da 1,25’lik bir reel faizi gösteriyor.

Reel faiz enflasyondan arındırılmış faiz oranı demek. Reel faiz yatırımcının da Türk varlıklarındaki yönünü göstermesi açısından takibi gerekir. Zira yatırımcı reel getirinin azalması ve çoğalmasına göre bir tavır gösterecektir.

Reel faizler veya reel getiri için diğer önemli kriter ülkenin risk primini gösteren CDS’ler. Türkiye’nin CDS’leri şu anda 248’de. Yani 2018 Ağustos kur krizinden bu yana yaklaşık 250 puan gerileyen CDS’lerden bahsediyoruz. CDS oranları düştükçe reel faiz oranlarının da düştüğünü ve getirilerin daha da reelleştiğini söylemek istiyoruz.

Döviz oynaklığını önlemek ve enflasyonu düşürmenin en kestirme yolu CDS’leri istikrarlı şekilde tutmak ve daha da aşağı inmesini sağlamak. Düşen enflasyon ve faizler çerçevesinde yatırımcının reel getirisi de böylece belirsizlikten çıkmış oluyor.

Dünyanın durgunluğa karşı halen yürüttüğü negatif faiz politikasının sıkıntıları olduğu gerçeği düşünüldüğünde Türkiye’de bundan böyle negatif faizden ziyade daha gerçekçi, sürdürülebilir bir getiri ve para politikalarından bahsedebileceğiz, kanaatindeyim.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi