H. Ali Erdoğan

H. Ali Erdoğan

Muhafazakâr İş Dünyasında Ahlâkî Buhran

Muhafazakâr İş Dünyasında Ahlâkî Buhran

Zenginleşme, Değerler Erozyonu ve Kültürel İktidarsızlık

THE MORAL CRISIS IN THE CONSERVATIVE BUSINESS CLASS

Wealth, Ethical Erosion, and Cultural Powerlessness

H. Ali ERDOĞAN

Özet

Bu makale, Türkiye’de özellikle son elli yılda yaşanan ekonomik, siyasal ve toplumsal dönüşümlerin muhafazakâr iş dünyasında ortaya çıkardığı ahlaki ve kültürel krizi incelemektedir. 1980 sonrasında hız kazanan neoliberal dönüşüm, muhafazakâr girişimci sınıfın güçlenmesine imkân tanımış; ancak 2000’li yıllarla birlikte devlet-sermaye ilişkilerinin aşırı yoğunlaşması, bu kesimi giderek rant temelli ekonomik yapılara bağımlı hâle getirmiştir. Böylece dürüstlük, kanaatkârlık, kul hakkı, helal kazanç, tevazu ve toplumsal sorumluluk gibi geleneksel ahlaki referanslar etkisini kaybetmiştir. Makale, bu dönüşümü bireysel zafiyetlerle açıklamak yerine, Karl Polanyi’nin “gömülülük”, E. P. Thompson’ın “ahlakî ekonomi”, Fernand Braudel’in “piyasa dışı düzen”, Antonio Gramsci’nin “kültürel hegemonya” kavramlarından yararlanarak yapısal bir kriz olarak analiz etmektedir. Sonuç olarak makale, çözümün ancak köklü bir ahlaki yeniden yapılanma, kurumsal şeffaflık, entelektüel derinlik ve özgün kültürel üretimle mümkün olabileceğini savunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Ahlakî ekonomi, muhafazakâr sermaye, kültürel iktidar, rant ekonomisi, Türkiye

ABSTRACT

This article examines the profound moral and cultural crisis that has emerged within the conservative business class in Turkey, particularly over the last half-century. While the neoliberal transformation since the 1980s created a dynamic, market-oriented conservative entrepreneurial class, political-economic alliances formed after the 2000s led this group increasingly toward rent-based economic practices, weakening traditional Islamic moral principles such as fairness, trust, modesty, and the prohibition of unjust enrichment. Drawing on Karl Polanyi’s “embeddedness,” E. P. Thompson’s “moral economy,” Fernand Braudel’s “anti-market,” and Antonio Gramsci’s theory of “cultural hegemony,” the study argues that the crisis is rooted not simply in individual moral failures but in the structural collapse of Turkey’s traditional moral economy. The article concludes that overcoming this crisis requires institutional transparency, ethical reconstruction, intellectual revitalization, and a renewed commitment to justice and public responsibility.

Keywords: Moral economy, conservative business class, cultural hegemony, rent economy, Turkey

1. Giriş: Dönüşümün Ahlakî Arka Planı

Türkiye’de muhafazakâr sermaye sınıfının yükselişi, çoğu zaman ekonomik başarı hikâyesi olarak sunulsa da, bu sürecin arka planında ciddi bir ahlakî gerilimin biriktiği açıktır. 1970’lerde yerel dayanışma ağları ve “dava” idealiyle hareket eden muhafazakâr girişimci profili, 1980 sonrası neoliberal siyasetle birlikte yeni bir dinamizm kazanmış; 2000’li yıllarda ise siyasal iktidarın uzun süreli hâkimiyeti, muhafazakâr sermayeyi giderek “devlet kaynaklarına yakınlık” üzerinden tanımlanan bir ekonomik aklın içine çekmiştir.

Bu dönüşümün sonucu olarak:

*Ahlakî normlar ekonomik davranışları düzenleme gücünü kaybetmiş,

*Hızlı zenginleşme ve statü sembolleri yeni bir muhafazakâr sınıfsallık üretmiş,

*Toplumsal güven, dini referanslar ve cemaat dayanışmaları çözülmeye başlamıştır.

Dolayısıyla bugünkü kriz sadece ekonomik tercihlerden değil; ahlakî ekonominin (1) yapısal çöküşünden beslenmektedir.

2. Teorik Çerçeve: Ahlâkî Ekonomiden Rant Düzenine

2.1. Ahlakî Ekonominin Dağılması

E. P. Thompson (2), ahlakî ekonomiyi ekonomik faaliyetlerin toplumsal normlar ve geleneksel değerler tarafından sınırlandığı bir yapı olarak tanımlar. Anadolu’daki muhafazakâr esnaf ve girişimci kültürü, uzun yıllar bu anlayışı yaşatmıştır.

Karl Polanyi’nin “gömülülük” (embeddedness) kavramı da ekonominin toplumsal dokuyla bütünleşik olduğunu vurgular (3). Ancak Türkiye’de 2000 sonrası süreçte ekonomi, toplumsal bağlardan “çözülmüş” ve piyasa mantığı devlet kaynaklı rant mekanizmalarıyla bütünleşmiştir.

2.2. Piyasa Dışı Düzen ve Rant Kapitalizmi

Fernand Braudel, ekonomiyi üç katmana ayırır; üstteki katman olan “piyasa dışı düzen”, tekelleşme, ayrıcalık ve siyasal bağlantılarla şekillenen bir alandır (4). Bugün Türkiye’de muhafazakâr sermayenin önemli bir kısmı bu yapıya eklemlenmiştir.

Kamu ihaleleri, imar ayrıcalıkları, enerji lisansları ve teşvik sistemleri; ekonomik başarıyı rekabetten çok siyasal yakınlığa bağlayan bir zemin oluşturmuştur.

2.3. Kültürel İktidarın Üretilememesi

Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisine göre siyasal iktidarı kalıcı kılan, kültürel iktidarın üretimidir (5). Ancak muhafazakâr çevreler ekonomik ve siyasal güç elde etmiş olmalarına rağmen:

*özgün kültürel üretim ortaya koyamamış,

*entelektüel derinlik geliştirememiş,

*estetik alanda yüzeysellikten kurtulamamıştır.

Bu nedenle siyasal güç artarken kültürel iktidarsızlık büyümüştür.

3. Tarihsel Seyrin Çözümlenmesi

3.1. İdealist Dönem (1970–1980)

Milli Görüş hareketinin ekonomik yaklaşımı “ahlak ve maneviyat” vurgusu üzerine kuruluydu. Bu dönemde sermaye birikiminin temel amacı “adil düzen”di.

3.2. Neoliberal Dönüşüm (1980–2000)

Özal dönemi, muhafazakâr girişimcilere uluslararası pazarlara açılma imkânı verdi; fakat bu genişleme aynı zamanda kapitalist rekabet kültürünü de beraberinde getirdi.

3.3. AK Parti Dönemi ve Rantın Kurumsallaşması (2000–2010)

Bu dönem, muhafazakâr sermaye ile devlet arasında karşılıklı güç ilişkilerinin kurumsallaştığı bir evredir.

3.4. Yeni Muhafazakâr Tüketim Kültürü (2010 sonrası)

Artan ekonomik güç, lüks, israf ve gösteriş merkezli bir yaşam tarzı doğurmuş; bu durum muhafazakâr değerlerle açık bir gerilim üretmiştir.

4. Krizin Tezahürleri

4.1. Kul Hakkı Bilincinin Aşınması

Şeffaf olmayan ihale süreçleri ve kamu kaynaklarının partizanca dağıtımı, kul hakkı duyarlılığını zayıflatmıştır.

4.2. Sosyal Güvenin Çöküşü

Cemaat ve aile ağları çıkar birliklerine dönüşmüş, karşılıklı güven azalmıştır.

4.3. Estetik ve Kültürel Derinlik Kaybı

Mimari, sanat, medya ve kültür üretiminde ciddi bir yüzeyselleşme ortaya çıkmıştır.

4.4. Dindarlığın Araçsallaşması

Dini semboller tüketim kültürünün parçasına dönüşmüş; ibadet, yardım faaliyetleri ve vakıfçılık gösteriş amaçlı performanslara indirgenmiştir.

5. Sonuç: Ahlâkî Yeniden Yapılanmanın Zorunluluğu

Bu makalenin temel tezi, muhafazakâr iş dünyasında yaşanan krizin bireysel zaaflardan değil;

ahlakî ekonominin toplumsal-tarihsel çöküşünden kaynaklandığıdır.

Bu nedenle çözüm:

5.1. Ahlakî Rekonstrüksiyon (Yeniden Yapılanma)

Kanaatkârlık, adalet, kul hakkı, hakikat, şeffaflık gibi değerler yeniden merkeze alınmalıdır.

5.2. Kurumsal Şeffaflık ve Denetim

Kamu ihale sistemi ve teşvik mekanizmaları bağımsız denetime açılmalıdır.

5.3. Entelektüel ve Kültürel Yenilenme

Özgün düşünce üretimi, nitelikli yayıncılık, kültür-sanat alanında derinlikli çalışmalar teşvik edilmelidir.

5.4. Yeni Bir Ahlakî Ekonomi

Etik ticaret prensipleri, sürdürülebilir üretim, toplumsal sorumluluk ve adil paylaşım yeniden hukukî ve kurumsal zemine oturtulmalıdır.

DİPNOTLAR

1. Karl Polanyi, Büyük Dönüşüm, çev. Ayşe Buğra (İstanbul: İletişim Yayınları, 2018).

2. E. P. Thompson, “The Moral Economy of the English Crowd”, Past & Present, 1971.

3. Polanyi, a.g.e.

4. Fernand Braudel, Maddi Uygarlık ve Kapitalizm, çev. Mehmet Ali Kılıçbay (Ankara: İmge Kitabevi, 1993).

5. Antonio Gramsci, Hapishane Defterleri, çev. Kenan Somer (İstanbul: Belge Yayınları, 1999).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
H. Ali Erdoğan Arşivi