Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Şiirde ışıldayan güzellik

Şiirde ışıldayan güzellik

Seküler Batı düşüncesine göre teorik kültür pratik kültürü doğuracak ve pratik kültür de teorik kültürün şartı olacaktı. Dolayısıyla teori ve pratik bütünleşip birbirini geliştirecekti. Siyaset alanında her türlü düzeltmeler, karakteri asilleştirmeden başlamalıydı. Problem apaçık ortadaydı: Devletin temellendirildiği barbar pagan kuralların, kaba gücün buyruğunun etkisi altında bulunan bir karakter nasıl asilleşebilir?

Asilleştirme amacı için Yunan düşüncesi, Hıristiyan ahlakı ve Roma hukukunu temsil eden bir araç aranacaktı. Her bakımdan bozuk siyasetin içinde temiz ve saf kalan kaynakları ortaya çıkarılacaktı. Sözkonusu araç, güzel sanatlardı; bu kaynaklar ölmez örnekleriyle insanın önüne serilecekti..

Batı düşüncesine göre sanat tıpkı bilim gibi müspet olan, insanların gelenekle getirdikleri her şeyden serbestti. Bilim de sanat da insanların dayatmalarından, zorundan tamamıyla uzaktı. Siyasetin kanun koyucusu bilim ve sanatın alanlarını sınırlandırabilir fakat içinde hüküm süremezdi. Toplumdaki ortak gücü, devlet gücünü ele geçiren yasa koyucu, hakikati seveni küçümseyebilir, alay edebilirdi elbette. Ne var ki hakikat ortadan kalkmazdı. Kötülüğe dönüşmüş siyaset, yani kıyıcılık, zorbalık, bilim adamını, düşünürü ve sanatçıyı alçaltabilir ama bilim ve sanatı sahteleştiremezdi. Hakikat, hiç kuşkusuz ölümsüzdü. Burada bilim ve sanatın, zamanın ruhuna eğilmesi, estetik zevkin zorba yasa koyucudan yasalarını alması meselesiyle burun buruna gelinmektedir.

Karakterin haşin olduğu, sertleştiği yerde, bilimin kendi sınırlarını dikkatle beklediği ve sanatın kuralların ağır bağları içine girdiği gözlemlenmektedir. Karakterin gevşediği ve eridiği yerde ise, bilim hoşa gitmeye ve sanat da eğlendirmeye çaba göstermektedir. Düşünürler ve sanatçılar, yüz yıllardan beri hakikati ve güzelliği insanlığın derinliklerinde aramakla meşgul görünüyorlar. Düşünürler bu uğurda boğuluyorlar; sanatçılar ise tükenmeyen hayat kudretleriyle çarpışarak zaferle yükseliyorlar.

Sanatçı, zamanın çocuğudur. Bu yüzden sanatçı birden zamanın öğrencisi olabilmekte ve himaye görebilmektedir; oysa bu kötüdür. Batı sanatının hayal kırıklığı yaşatmasının nedeni budur. Oysa Allah celle celaluhu iyidir ve iyiliği sever. Allah, memedeki çocuğu, zamanın annesinin, çağının annesinin göğsünden alır, sanatçıyı daya iyi bir dönemin sütüyle besleyerek, uzakta kalmış olan Saadet Asrı kültürü, hakikat medeniyeti içine sokarak Müslüman sanatçının engin ve olgun bir hale gelmesini beklemektedir.

Müslüman sanatçı, olgunlaşınca, çağım problemlerini Hakikat’e götürmeyi başarmaktadır. Gerçi o malzemesini gününden alır; fakat şekli ve ruhu, daha asil bir zamandan, Saadet Asrı’ndan, varlığın mutlak ve değişmeyen birliğinden alacaktır. Saadet Asrı’nda, sanatçı, Kuran ve Sünnet ile İlahi İrade’yi  kendi iradesi haline getirdiği yerde, yaratıştan, tabiatın temiz havasından güzelin kaynağını çıkarır. Böylece sanatçı, hakikate bağlanarak zamanı bulanıklaştıran ve nesilleri bozan girdapları zarar görmeden aşar.

İnsan keyfi, malzemeyi asilleştirdiği gibi şerefsiz de kılabilir. Fakat sanatçının hakikate sadakatiyle malzemenin doğruluk ve iyilik ekseninde alacağı şekil keyfe bağlı olmayacaktır; soyutlama doğru yapılıp iyiliğe doğrultusunda ilerleyecek somutlamada, malzemenin duylar alanında alacağı şekilde güzel yüzünü gösterecek, malzeme esere dönüşecektir. Saadet Asrı’nın askeri, kılıcını boğazına dayadığı düşmanı yüzüne tükürünce öldürmekten vaz geçecektir; öldürme eylemi amacını yitirince yasa dışı yoldan keyfi bir şekilde gerçekleşmeyecektir. Şekil, her zaman hakikate uygun ve Allah’ı yüceltme olacaktır.

İnsanlık, modern cahiliye döneminde küresel kaba gücün zulüm altında ezilirken şerefini kaybetti; insanoğlunun şerefini sadece İslam düşüncesi ve sanatı  kurtarabilir. Hakikat medeniyeti, Müslüman sanatçıların eserlerinde, İslam sanat ve edebiyatında varlığını sürdürmektedir. İslam sanatı, adaleti cesurca savunarak, çağdaş insana asaletini iade etmekte, şerefini bağışlamaktadır.

Gerek İslam sanat tarihi, gerekse çağdaş İslam sanatı, hayranlık uyandırmakta, ruhları aydınlatarak öncülük yapmaktadır. Hakikat, zafer ışıklarını kalplerin derinliklerine göndermese de şualarını şiir kudreti yakalamaktadır.

İnsanlığın iyilik ve güzellik zirveleri, modern büyük kentlerde rutubetli, çürütücü, kasvetli gece hüküm sürse de parlamaktadır. Küresel Batı gecesinde Mevlana’nın, Yunus Emre’nin ve Sezai Karakoç’un şiirinde ışıldayan güzellik insanlığın şerefini de kurtarmaktadır.

haber7.com / yazının devamı..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi