Türkiye’de enflasyonun seyir defteri

Yüksek enflasyon Türkiye’nin yıllardır müzmin hastalığı. Kuruluştan bugüne ülkede yüksek enflasyon yaşamayan hiçbir kuşak bulunmuyor.

Kısa da olsa ekonomi bilgimize katkı sağlaması açısından Türkiye’de enflasyonun seyrine bir göz atalım, diyorum…Osmanlı’nın son döneminden başlayalım…

Birinci Dünya Savaşı yıllarında yüzde 200’leri bulan enflasyon yeni Cumhuriyet’te de devam etti. İlk yıllarda“devletçilik” ve “askeri harcama” uygulamaları destekli politikalar dahilinde 1920 – 1928 yılları arası ortalama enflasyon sâdece mevcudun yani yüzde 200’lerin yüzde 15’i kadar düşürülebildi.

1929’da meydana gelen küresel Büyük Buhran sebebiyle yeni Cumhuriyet, temel para politikalarını yeniden belirlemek zorunda kaldı. 11 Haziran 1930 yılında Merkez Bankası(TCMB) kuruldu. Ancak o yıllarda büyük savunma harcamaları ekonomiyi bunalttı. Ardından 1939’da İkinci Dünya Savaşı patlak verdi. Özellikle 1940 – 1943 yılları en yüksek enflasyon dönemi olarak tarihe geçer.

Özellikle 1938 – 1946 yıllarında üretimin düşmesi ve para arzındaki büyüme sebebiyle Türkiye büyük bir enflasyon yaşadı. Fiyatlar 4 kattan fazla arttı. Hükümet 7 Eylül 1946’da enflasyona karşı IMF destekli mecburi yüzde 50 oranında devalüasyon yaptı. O dönemde doların değeri 1,28 TL’den 2,81 TL’ye altının gramı 2,5 TL’den 4,9 TL’ye yükseldi. Altının gramı 1950 yılına gelindiğinde 5,2 TL’den işlem görmeye başladı.

Misâlleri genişletebiliriz… 1940 yılında İstanbul’da 0,10 TL(10 kuruş), Ankara’da 0,11 TL olan ekmeğin fiyatı düzenli olarak 1943 yılına kadar artarak İstanbul’da 0,39 TL’ye, Ankara’da 0,41 TL’ye kadar çıktı. Aynı dönemde şeker, pirinç, tuz, et, yumurta, zeytinyağı, süt, peynir gibi temel gıda maddelerinde 5 katlık fiyat artışları görüldü.

İktisat tarihçileri o günleri, “Fiyatların 4 kat arttığı 1938–1946 aralığında, baskı, aşırı çalışma ortamında işçi ücretleri hemen hemen sabit kalmış; kırsal kesimde mülksüzleşme, yoksullaşma genel bir eğilim halini almıştı. Yoksul köylüler, Hititler’den kalma üretim teknikleriyle toprakları işlemeye devam ediyorlardı. Gerçekleştirilen birçok inkılâptan da pek haberleri yok gibiydi. 1946 yılında köylü nüfusun yaklaşık yarısı topraksız ya da küçük toprak parçalarını ekip biçer durumdaydı. Savaş gerekçesiyle ambar ve silolarda tahıl stokları büyürken, ekmeğin karneyle dağıtıldığı, insanların iyice yoksullaştığı bir ortamda kapkaç burjuvazisi iyice palazlanmıştı” ifadeleriyle anlatır. (1940–1950 Yılları Arasında Türkiye'de Fiyat Artışları... / Yenal Ünal)

İkinci Dünya Savaşı’na girmediği halde 1950’ye kadar ekonomide fevkalade zor günler yaşayan Türkiye’de daha sonraki yıllarda enflasyon ortalama yüzde 3–4 civarında bir istikrara kavuştu. İktisatçılar enflasyondaki o düşüşü 1946 Eylül’ünde yapılan yüzde 50’lilik devalüasyona ve tedavüldeki para miktarının azaltılmasına bağlar.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı bloğunda yer alan Türkiye’nin BM, IMF, NATO ve Dünya Bankası üyelikleri de derde derman olmadı. 11 Mart 1947’de dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından yapılan anlaşma neticesinde IMF’ye resmen üye olan Türkiye, o dönemde üye olan ülkeler arasında 41’inci ülke konumundaydı. Türkiye üyelikten itibaren IMF ile çoğu bir yılda geri ödemeli olarak 19 farklı Stand-by anlaşması yaptı.

IMF üyeliğiyle birlikte enflasyondaki düşüşe zemin hazırladığı söylense de rekabetçi serbest piyasa ekonomisikarşısında başarılı olamayan Türkiye’de 1957 yılından itibaren yeniden fiyatlar yani enflasyon yükselişe geçti. Öyle ki, yüksek borçlanmalara giren ve borçlarını çeviremeyen Türkiye 1958 yılında IMF ile anlaşma yaparak tarihindeki ikinci devalüasyon kararına imza attı.

1950’lerin ilk yıllarında olduğu gibi 1960’lı yıllarda enflasyon yıllık ortalama yüzde 4,8 gibi sakin bir yol izledi. Özellikle 1960’ların etkisiyle 1951 – 1969 yılları arası ortalama enflasyon oranı yüzde 7,2 şeklinde gerçekleşti. Ancak 1960-1969 yıllarında ekonomide içe dönük ve ithal ikamecipolitikaların öne çıktığını hatırlatalım.

O yıllarda sakin seyrini sürdüren enflasyon; 1973-74 arasında yaşanan küresel petrol kriziyle oluşan resesyon ve artan fiyatlarla yeniden yükseldi. 1970-2003 yılları arasında enflasyon yıllık ortalama yüzde 47,8 oldu.

Bilhassa fiyat artışlarının en yoğun olarak gözlendiği 1990-1999 dönemi, enflasyonun yıllık ortalaması yüzde 76,7 ile zirve yaptığı yıllar olarak kayıtlarda yer aldı. Üç haneli enflasyon rakamlarına ulaşılan 1978-79 döneminde ise hem fiyat istikrarında, hem sosyal ve siyasi ölçeklerde büyük krizler yaşandı.

1980 öncesi ekonomideki en büyük sıkıntı ödemeler dengesi (cari açık) kriziydi. Bu dönem ekonomide yapısal bir bunalım yaşandığı yönünde genel kabulün ardından, 1980’den itibaren kurumları ve para politikalarıyla Türkiye, geniş yapısal reformlara girişti ki bunun adına 24 Ocak Kararları denildi.

Böylece Türkiye’nin içe dönük ekonomi stratejisi terk edildi. Ülkede 1980 İstikrar ve Liberalizasyon Programı ile kademeli serbest piyasa kurallarına dayalı reformlar uygulanmaya başladı. Ancak enflasyon da bu arada yüzde 140’ları geçmişti.

Artan anarşi olayları sebebiyle 1980 askeri darbesi yapıldı. Darbeyi takip eden yıllarda enflasyon yüzde 33’lere inmesine rağmen 3 yıllık darbe yönetiminin ardından yeniden çok partili siyasi hayata dönen Türkiye’de fiyat artışları hızını kesmedi. 1980’li yıllarda ortalama yıllık enflasyon yüzde 46’ları buldu.

1990’lı yıllar, Türkiye ekonomisine siyasi istikrarsızlıkların ve dış ekonomik tetikleyicilerin damga vurduğu dönem oldu. Bütçe açıkları ve iç borçlanma faiz oranları rekor şekilde arttı. Kamu ciddi borçlandı ve enflasyon katlamalı şekilde artmayı sürdürdü. 10 yıllık dönemde yıllık ortalama enflasyonyüzde 80’leri aşarken tedbir paketlerine rağmen bir türlü istenilen seviyelere indirilemedi.

Başarısız ekonomik paketlerin ardından bankacılık sektöründe yaşanan sorunlar, 2001 ekonomik krizini doğurdu. Krizde; serbest kurdan sabit kura dönülmesi ve bankaların içinin boşaltılması önemli etken oldu. Ardından Dünya Bankası eski başkanlarından Kemal Derviş, ekonominin başına getirildi. Yeniden dalgalı kur rejimi benimsendi, IMF ile yeni anlaşmalar yapıldı.

Uygulamaya konan yeni ekonomik paketle, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının korunmasının yanında bankadan kamuya tahsis edilen Hazine avansı kaldırıldı. Kamu sektörü ürünlerine zamlar yapıldı. Faiz oranları serbest piyasada dalgalanmaya bırakıldı. Fakat yeni düzenlemeler ekonomide dikiş tutmayınca 3 Kasım 2002 tarihinde genel seçimlere gidildi. 1970-2003 yılları arasında enflasyonun yıllık ortalamasının yüzde 47,8 olarak gerçekleştiğini hatırlatalım.

Tek başına iktidara gelen AK Parti, Kemal Derviş döneminde alınan politikayı bir müddet sürdürürken Avrupa Birliği ile üyelik sürecini hızlandırdı. Bu durum doğrudan yatırım ve portföy yatırımlarını arttırdı. Hızlı bir büyüme evresine giren Türkiye 2004 yılında ilk kez yüzde 10’un altında bir enflasyon rakamını gördü.

Ekonominin istikrarla kavuşabilmesi için enflasyon oranlarının düşük olması mutlaka gerekli, ama düşük enflasyon mayası bir türlü tutturulamadı. Söz konusu süreçte krizler bir birini kovaladı… Sanayileşmede dışa açıklığın uygulandığı 1990’lı yıllarda Türkiye’yi etkileyen 1997 Asya krizi, 1994 kur krizi, 1998 Rusya krizi ve devamında 2001 ve 2008 ekonomik krizleri ile enflasyon sert dalgalı bir seyir izledi...

2008 küresel kriz öncesine dönersek; 2003-2007 yılları arasında büyüme oranı ortalama yüzde 6,9 oranında gerçekleşirken yıllık enflasyon rakamı da yüzde 39’dan yüzde 8,4’e düşürüldü. Ancak hızlı büyümenin ardından siyasi açıdan ortamın belirsizliği sebebiyle 2007 yılının ikinci çeyreğinden itibaren Türkiye ekonomisinde bir gerileme olduğu gözlendi.

2008 küresel krizin etkileri ise aynı yılın ikinci yarısından itibaren hissedilmeye başlandı ve (2008 Küresel Krizi Öncesi ve Sonrası Türkiye Ekonomisi… / Okyay Uçan – Gamze Nur Çebe) adlı analitik çalışmada görüleceği üzere ekonomi yeniden bir daralma sürecine girdi.

Önemine binâen enflasyonun seyrine devam edelim, diyorum…

bursatv.com.tr/yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.