Zirve'den zirve sonuçlar!
Kocaeli'de Kartepe Ekonomi Zirvesi tüm hızıyla devam ediyor. Açılışta Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum ve Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder'in nokta atışlı tespitlerini dinleyenler ve ertesi gün konunun uzmanlarına dair notları alanlar kesinlikle önemli bir açılıma sahip olmuştur.
Malumunuz Kartepe Ekonomi Zirvesi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi sahipliğinde gerçekleştiriliyor. Bu yılki 4’üncü zirve, hakikaten adına yakışır bir fotoğraf verdi.
Bugünkü gazetemizde ilk günün izlenimlerini haber şeklinde yansıttık. Yazımda etkinlikte ikinci gününün analizine dair çarpıcı bulduğum noktaları ifade etmeye çalışacağım.
Tarımda unutulmaya yüz tutmuş atalık tohumlardan, sanayiye ve yerel yönetimlerin sektörlerde milli ve beynelmilel projeler üretmesine kadar ortaya konan görüşlerin oldukça faydası olacağı kanaatini taşıyorum.
***
Örneğin “Tarım ve Gıda Politikalarının Şehir Yaşamına ve Tedarik Ağlarına Etkisi” başlıklı oturumda konuşan Prof. Dr. Uğur Ömürgönülşen’in “Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, ata tohumlarını araştırmış. Unutulmaya yüz tutmuş birçok tohum tekrar gündeme getirilmiş ve tarıma kazandırılmış” sözleriyle bir müjde gibi açıkladığı gelişmeden kim memnun kalmaz.
“Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ata tohumlarını gün yüzüne çıkarıyor” diyen Ömürgönülşen olayı daha açıyor ve bu alandaki çalışmaların çiftçilerimize yem bitkisi, tohum desteği, tıbbi ve aromatik bitki ile hayvancılığa verilen bir desteğe dönüştüğünü söylüyor.
Panelde oturum başkanlığı yapan Prof. Dr. Sedat Murat’ın tarım tespitlerini de baş köşeye yazmak gerekiyor. Kıymetli Hocamız, “Yerel yönetimlerin tarım politikalarında dünya çapında projelere imza atması şart. Ülkemiz için gelecekte konuşulacak konu su, toprak ve enerji. Suda olduğu gibi tarım arazilerine gereken önem gösterilmiyor” demesi de Ömürgönülşen Hoca’nınkinden farklı değil.
***
Gıda konusunda önemli açıklamalar yapan İstanbul Rumeli Üniversitesi’nden genç Hocamız Öğretim Üyesi Dr. Fatih Turan Yaman ile Esin Yalçıntaş da, “Dirençli Şehir ve Gıda Güvenliği Kapsamında Tarım Kent Uygulaması: İstanbul – Silivri” çalışmasını sundular.
Fatih Turan sipesifik olarak örneklerle fotoğrafladığı konuşmasında “Hafızamızda halen toprak var. Bu hafızayı daha iyi kullanabiliriz. Ülke olarak sanayileşmeyi maalesef beceremedik” derken yaşanan göç ve sanayileşme hareketi sebebiyle insanların tarımdan koptuğunu resmediyor.
Oturumların birbirini takip ettiği ve not tutmakta zorlanılan ortamlarda Süleyman Paşa Salonu’nda “Kentsel Bağışıklık ve Sürdürülebilirlik” başlıklı panel ufuk açtı diyebiliyoruz. Prof. Dr. Adem Esen’in başkanlığında yapılan oturumda konuşan Dr. Özkan Yalçın, kentsel dirençliliğin çok geniş bir kapsama alanı olduğunu, bunun içinde sadece afet değil, kentleşme, kalkınma, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik temelli bir hayat tarzının bulunduğunu, dolayısıyla belediyeciliğin geniş çerçeveli bir kentleşme olgusu olarak algılanmasını salık veriyor.
***
Yine kent dirençliliği konusunda konuşan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Seda Bostancı, çevre, afetler, gelir adaletsizliği gibi birçok olumsuzlukların şehir hayatında krizleri ve endişeleri beraberinde getirebileceğini söylerken, “Bu koşullar yerel yöneticilerin daha fazla paydaş ile ortak karar almasını gerektiren bir ortam oluşturuyor” diyor.
Oturumlarda afet ve risk yönetiminin daha fazla ön plana çıktığı ikinci gün oturumlarında olaya sosyolojik, psikolojik ve yasal anlamda çözümler sunulurken vizyoner yönetime de parmak basılıyor.
Doç. Dr. Hayriye Şengün, giderek deprem, sel, toprak kayması gibi doğal afetlerin daha sıklaştığı ve bu ortamda kent hayatının risklere karşı daha düşük dirençli hale geldiğini söylüyor. “Afet, hukuk kent ilişkisini kurarken toplumsal yaşantı için kurallara ihtiyacımız var” diyen Doç. Dr. Şengün, oluşan risklere karşı yasaların varlığı değil, uygulanmanın zorunluluğunu dile getiriyor.
***
Doç. Dr. Binali Tercan ise afet korkusuna ve birçok deprem haritalarına işaret ederek, “Mesela Bolu, depremin odağında bir kent. Şehirde kat indirimi dönemi bile kısa sürdü. Korku geçince eskiye dönüldü” tespitine karşılık Doç. Dr. Selim Çapar da, şehir yönetiminin önemine ve sistem içinde ortak sinerjinin ortaya çıkarılmasına vurgu yapıyor.
Pandemi döneminde yerel yönetimlerin faaliyetlerini analiz ettiğini açıklayan Doç. Dr. Kemal Kaya ise en önemli tespizinin ‘akıllı kent’ uygulaması olduğunu belirterek, “Bu süreçte gelirler azaldı, istihdam yapılamadı. Yatırım ve kaynaklar azaldı ve belirsizlik ortamı oluştu. Buna karşılık yerel yönetimler, ev projelerine ofis tasarladı. Mevcut akıllı kent uygulamalarını devreye aldı” sözleriyle kriz anlarında belediyeciliğin olmazsa olmazlığını dile getiriyor.
Oturumlarda işlenen “nötr karbon”u da isterseniz yarına bırakalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.