Çaresiz IMF'nin kriz çözümü!
Uluslararası Para Fonu (IMF) Haziran raporunda önemli bir tespit yaptı. Aslında ortaya konan tespit liberal ekonominin hali pürmelaliydi. IMF, 1945'te savaş sonrası ortaya konan ekonomik sistemin bir bakıma çaresizliğini itiraf etti.
Enerji, gıda ve emtia fiyatları uçmuş… Dünyada kuraklık kol geziyor… yüksek kârlar için insanların birbirini kırdığı, enflasyonların arttığı, ekonomilerin durma noktasına geldiği dünyada IMF hangi çözümü sunabilirdi?
Fon’un son raporunu okuduk! Gördük ki, liberal ekonomi S.O.S veriyor…
IMF, üyesi olduğu devlet yetkililerine, “Fiyat artışlarını durdurmaya çalışmayın… Bütçeleriniz bunu kaldıramaz… Büyük bir borç sarmalına girersiniz… Ancak dar gelirli, yoksul kesimlerin korunması lazım…” diyerek kırılganlığın sosyal destekler ve nakit transferlerle hafifletilebileceğini tavsiye ediyor.
Her türlü şart ve durumda tavizsiz hüküm süren serbest piyasa mekanizmasının hâkim olduğu liberal sistem bu durumu ne kadar ve ne zamana taşır bilinmez ama, IMF’nin raporuna bakılırsa sistemin ömrü açısından yolun sonuna yaklaşıldığı gerçeği gün gibi ortada.
Fon’un raporunda hükümetlere ikazlar yağmur gibi…
***
IMF’nin ikinci uyarısı; dış ticarette ülkelerin acilen korumacılığı terk etmesi yolunda… Fon, “İhracatı ve ithalatı engellemeye kalkmayın… Aksi halde fiyatlar daha fazla yükselir. Özellikle küresel hammadde, emtia, enerji ve gıda fiyatlarındaki artışları körüklemiş olursunuz… Ülkenizde uluslararası fiyatları kademeli ve geçişli olarak uygulayın. Fiyatları hemen piyasalarınızdaki ürünlerinize yansıtmayın” diyor.
IMF’nin diğer ikazı, vergi indirimleri üzerine… Konsültasyonlu raporda, hükümetlerin vergi indirimlerine gitmesine salık verilmiyor. Vergi indirimlerinin bütçeleri çökerteceği, borçlanmayı artıracağı gibi, fiyat artışlarını körükleyeceği belirtiliyor.
IMF vergi gelirlerinin azaltılmasını değil, artırılmasını tavsiye ediyor ve hemen şu çözümü öneriyor: “Yüksek enflasyonlar, zengini daha zengin, dar gelirliyi daha fazla yoksullaştırdığı ortamlar. Dolayısıyla fazla kâr eden kesimlere kalıcı vergiler konularak, sağlanan gelirler sosyal destekler adı altında yoksul kesimlere aktarılmalı…”
***
Debisi yüksek, etrafını yıkıp geçen bir nehri hangi güç durduracak, tabii belli değil! Bu mantıkla yürüdüğümüzde agresif fiyat artışları belirsizliği yükseltecek.
Küresel bazda şu 3 gelişme fiyat artışlarının hızını kesebilir… Tabii bunlar bizim şahsi görüşlerimiz…
Söz konusu üç gelişmenin ilki; pandeminin tavsamasıyla birlikte yükselen ertelenmiş talebin gevşemesi… ikincisi Rusya – Ukrayna savaşının bitmesi… üçüncüsü yüksek enflasyon beklentisiyle hızlanan talep artışının dengelenmesi… Talep tarafının geliştirilecek politikalarla deflasyonist bir kanala yöneltilmesi ki bu da merkez bankalarının görevi…
Saydıklarım küresel taraf… Bir de madalyonun yurtiçi kısmı var…
Mutlaka “Dünyadaki gelişmelere Türkiye açısından bakarsak, ne diyeceksiniz” şeklinde bir soru karşımıza çıkabilir… Cevaplayalım…
Burada Türkiye için 4 çözüm görünüyor…
Birincisi; yurtdışı riskler olarak ifade ettiğimiz; yükselen küresel enerji, gıda ve emtia fiyatlarına karşı tedarik zinciri açısından konjonktürel avantajımızı iyi kullanmak ve jeopolitik risklerimizi en asgari seviyelere düşürmek.
***
İkinci çözüm, TCMB’nin asli görevi olan “fiyat istikrarı…”
Para politikasını, liraizasyonu da içine alan daha reel bir çizgiye oturtup Türk Lirası’na güven kazandırmak. Kur geçişgenliğini yeni uygulamalarla hissedilmeyen seviyelere çekmek ve CDS’leri en kısa zamanda 300’lerin altına indirmek.
Üçüncü çözüm; yurtiçi arz - talep dengesinde yapısal sorunları hallederek tedarik zincirini; üreticinin maliyetini düşürücü, tüketicinin ürüne kolay ulaşabildiği hale getirmek ve arz – talep arasındaki uçuk fiyat farkını gidermek.
Serbest piyasa sisteminde rekabetçiliği; aşırı kazanç ve kâr elde etme anlayışından çıkartıp uygun fiyat ve kaliteyi öncelleyen uygulamaları pazara yansıtmak. Devlet eliyle fiyat, kalite ve tedarikte kontrol mekanizmasını en verimli şekilde çalıştırmak.
***
Dolayısıyla serbest piyasa sistemi; yüksek enflasyon gibi birilerinin kesesine, kasasına servet taşımamalı, bilakis rekabetle üreticiyi daha fazla üreten, tüketici ve dar gelirliyi rahatlatan ortamları oluşturmalı.
Fiyat artışları durdurulamıyorsa, aynı oranda dar gelirlilere nakit desteği dahil yaşama imkânı verilmesi sosyal güvenliğin bir gereği. Vatandaşı tek taraflı köpürtülmüş fiyatlamalarla nefes alamaz hale getiren ve kaotik enflasyonist ortamlar oluşturan mevcut serbest piyasa sisteminin sağlıklı işler hale getirilmesi kanaatimce en büyük beklenti.
Serbest piyasa sistemi, devletin hiçbir düzenleme yapmadığı ve tamamıyla serbest bıraktığı ekonomik düzen olmasa gerek. Fırsatçılık, sahtekârlık, kayıt dışılık ve ekonomik kriz gibi halka zarar veren durumların ortaya çıkmaması için serbest piyasanın adam gibi çalıştırılması elzem.
analizgazetesi.com.tr/yaznın devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.