Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Devletle milletin dağ tavşan ilişkisi..



Tavşan olmamızı isteyenler, sürekli darbe ortamı hazırlamak için, terörü kullandılar.. Terör kanunlarını, yıllarca başımızın üstünde sallayıp durdular.

Modern ulus devlet, vatandaşını ?birey? görür, ?Ben dağım, sen tavşansın!? der. Devrimlerin, darbelerin milletimize söylediği budur..

Modern toplum, kitledir; dışarıdan aldığı emir ve komutlarla hareket eden bireylerden oluşur. Toplum, bireyi boş bir kağıt gibi görür, yazılıp doldurulacaktır. Birey, neye sahipse modern topluma borçludur ve bu yüzden efendi köle ilişkisi olmalıdır.

?Tavşan küsmüş, dağın haberi olmamış..? diye sanki ülkemizdeki sosyal/siyasal durumu dile getiren bir atasözümüz vardır.

Medeniyetimizde devlet diye ?milletin teşkilatlı haline? diyorduk ve toplumun ?kemal?ini ifade ederdi. Tepeden bakan, vatandaşının problemlerini görmezden gelen, hor baktığı insanına karşı sorumluluk duymayan bir teşkilat haline geldi devletimiz.

TAVŞANLAŞMAMIZ İSTENDİ

Modern devlette insanlar, toplum mühendislerince manipüle edilip şekillendirilen bir sürüdür: Modernleşme, ülkemizde bir medeniyet değiştirme, şahıs/şahsiyet olmaktan ?birey?e, millet sisteminden ulus sistemine geçiş şeklinde gerçekleşti.

Ülkemizde modernleşme, iktidarı ele geçiren küçük bir azınlığın, işbirliği halinde olduğu dünya güçlerinden ve çıkarından başka bir şeyi görmemesi, servetlerini katlamanın dışında bir şey düşünmemesi, halka yabancılaşıp ezmesi ve sömürmesidir.

Tüm ideolojiler devlete talipti ve halktan tavşanlaşmasını istedi. Milliyetçilik de, sosyalizim de devleti ele geçiren cüretkarların, büyüklenerek ve kabalaşarak insanımıza ?Ben, efendiyim! Sen de kölesin..? demesiydi..

Modern hayat, milletimiz için devletle ?dağ - tavşan ilişkisi?ne boyuneğmek ve uyum sağlamaktan ibarettir: İyi bir vatandaş olmak, hatta aydın olmak, üç maymunu oynamak ve korkup pısırıklaşmak anlamına geldi, bu yüzden.

KONUŞTUKÇA ŞAHSİYET OLURSUNUZ

Devleti ele geçiren cüretkarların talepleri açıktı: Korkuya düşürülen halk, kör, sağır ve dilsiz duracaktı. Yaşama hakkımızı pısırıklığımızdan alacaktık yani.

Tavşan olmamızı isteyenler, 163. Maddeyi yıllarca başımızın üstünde sallayıp durdular. Laiklik, bu ülkede, kırılan, incinen, yaralanan ve küsen vatandaştan, tavşanlaşan insanımızdan burnu havadaki devletin habersiz olmasıydı; siyasi olarak, bürokratik seçkinlerin eleştirileri yok sayması ve muhalefet istememesi durumuydu..

Tavşan olmamızı isteyenler, sürekli darbe ortamı hazırlamak için, terörü kullandılar.. Terör kanunlarını, yıllarca başımızın üstünde sallayıp durdular. Gençlerimiz mezarlara, cezaevlerine, akıl ve ruh hastalıkları hastanelerine dolduruldu.. İnsanımızın sesi, hiç çıkmasın istendi. Cahil, yoksul, örgütsüz ve çaresiz bırakıldık.

Ne var ki insan, topluma sığınan birey olmaktan ve sadece kendini kurtarma çabası içinde bulunmaktan çok, kendi sorumluluğu ile toplum sorumluluğunu dengeleyen, ikisini de aynı oranda hisseden şahsiyet olmak ister. Görevler ile istekler arasındaki denge, bizim kültürümüzde olgun insanlarda görevler lehine bozulmaya başlar, böylece ortaya şahsiyetler çıkar..

Benliğinde erdemleri toplayabilen, dolayısıyla bir şahsiyet olmayı başarmış insan, görmeye ve işitmeye başlar, araştırır, inceler, sorgular, düşünür ve konuşur.. Gördükçe ve doğruluk, iyilik ve güzellik ekseninde konuştukça şahsiyet olursunuz çünkü..

İSLAM ÖZGÜRLÜKTÜR

İnanç, şahsiyetin temelidir. Kültürümüzde toplumunun en küçük birimi ?birey? değil, ailedir.. İslam toplumlarında aile, inanç birliğidir, bir şahsiyet atölyesidir ve bir eğitim kurumudur. İnsan, Allah?a karşı sorumluluğunu taşırken ailesiyle toplumun da bir parçasıdır.

Medeniyetimizde toplum, inanç birliğidir, şahıslardan / şahsiyetlerden oluşan bir cemaattir. Dolayısıyla ülkemizde direnişin imkanları tamamen ortadan kalkmamış, aile içinde korunan değerler her an şahsiyet oluşturma fırsatı olmayı sürdürmüştür.

İnsanlar dehaya hayrandır, ama karakterin, büyük şahsiyetlerin peşinden giderler. Şahsiyet, insanı kurucu lider yapar.. İnançla özgürleşen ve şahsiyet kazanan insan, önce yuva kurar, sonra cemaat ve devlet. Cihat ve şehadet, şahsiyeti diker, zorbaların karşısına geçmek ve hakikatin sözcüsü olmak imkanı böyle doğar..

Allah?a bağlanarak şahsi iradesini özgürleştiren, erdemlerle şahsiyet haline gelen Müslüman, ferdi iradeyi ahlakla, kolektif iradeyi de hukukla Allah?a sunarak tavşan olmadığını ispatlar. Dağ olduğunu ileri süren, müstekbir kudreti / devleti, yani kollektif iradeyi Allah?a sunar, kültürümüz..

Müslümanlar, aşkla özgürleşip şahsiyet olurlarken tavşan olmaktan, bağışlanan şeriatla da (ilahi emir ve yasaklar, ilahi düzen) toplumu ve devleti dağ olmaktan, tağut olmaktan kurtarır.

Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafa.yurekli@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.