Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Eyup Sultan?a selam duran general!


 

Mustafa Yürekli, Eyup Sultan?a ziyarete gelen generalin psikolojisini ve Eyup Sultan?a asker ziyaretlerinin dini ve tarihi arka planını anlatıyor.

Bir Cuma günü, Eyup Sultan?da bir generalle karşılaştım. İkindi namazını kılmış çıkıyordum, kapıda, yaklaşmakta olan generali gördüm. Üniforması içinde, şecaatiyle, heybetle yürüyordu. Hak ettiği hürmeti, cami çevresindeki halk, ikiye ayrılıp yol vererek göstermişti.

Bu ak saçlı paşa, sıradan bir ziyarete gelir gibi değil, kapıya can havliyle kendini atarcasına, bir ok gibi, havayı yararak uçuyordu adeta. Kapıdan, hemen yanı başımdan bir yıldırım gibi geçti. Dönüp arkasından baktım.

Resmigeçitte yürürcesine, uygun adımlarla türbenin kapısına vardı. Beş altı koruması vardı, sivil giyimli gençler.. Tedbirli gelmişler, önüne terliklerini bıraktılar, paşa vakarını bozmadan hızla giydi terlikleri ve gençler ayakkabıları bir poşete koyup kaldırdılar. Ben de geri dönüp türbenin penceresine vardım.

EYUP SULTAN?DA BİR GENERAL

Türbenin içine giren Paşa, geride altın varaklı korkuluğun içindeki Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) Hazretlerinin mezarının göründüğü açık kapıda durdu. Ben de pencereden içerdeki generali izliyorum: Esas duruşa geçti. Sağ elinin parmak uçları, şapkasında. General, Eyup Sultan?a selam veriyordu.. Tuhaf bir ürperme hissettim.

Esas duruşta, Eyup Sultan?a selam veren general, şapkasını çıkardı, (arkasında duran gençler hemen aldılar) ve avuçlarını açıp dua etmeye başladı. Elinin dışıyla gözlerini silişinden, ağladığını anladım.. Paşa, Eyup Sultan?ın kabri başında uzun bir dua etti..

Eyup Sultan camiine sık sık gittiğimden, ziyarete gelen insanlarla sürekli karşılaşmaktayım. Yaşlılar, kadınlar ve gençler, büyük muhabbetle türbede dua ederler.. Bunlar günlük sıradan görüntüler. General, bu günlük ziyaretçiler arasından esas duruşta Eyup Sultan?a selam verişiyle sıyrılıp hafızama yerleşti.

Birkaç ay sonra, Eyup Sultan?da, bir askerle de karşılaştım. Yirmili yaşlarda, asker tıraşlı ama sivil giyimli. İzine gelmiş olmalı. Pencerede dua ediyordum, genç adam yanıma geldi, esas duruşa geçti ve selam verdi.. Askerin Eyup Sultan?a selam verişi, hafızamda, Eyup Sultan?ı ziyaret eden paşanın hatırasının yanına yerleşti. Eyup Sultan?ı asker ziyaretleri dikkatimi çekiyor, ama bir türlü anlam veremiyordum.

MANEVİ BAŞKOMUTAN: EYUP SULTAN..

İslam büyüğü, Allah dostu, milletimizin iftiharı Mahmut Sami Ramazanoğlu?nun (Allah?ın rahmeti üzerine olsun) ?İstanbul?un Aziz Misafiri? başlıklı, Eyup Sultan?a dair yazısını Altınoluk[1] dergisinde okuyunca, hafızamın müstesna bir köşesinde bekleyen Eyup Sultan?a selam veren generalin mübarek hatırası, anlamını buldu.

Sami Efendi, Ebû Eyyûb el-Ensârî?nin (r.a.) Peygamber Efendimiz?in (s.a.v.) ?zamân-ı seâdetlerinde vukûbulan bütün gazâlarda; Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Feth-i Mekke, Huneyn, Tebük ve sairelerde hep maiyyet-i seniyye-i Muhammedî?de bulunmuştur. Hattâ Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz?in irtihalinden sonra da bütün mücâhedelerde bulunmuş ve ömrünün sonuna kadar sebat ederek bu uğurda hayatını fedâ etmiş ve İstanbul?da mertebe-i şehâdete nâil olmuştur.? buyurmaktadır. Eyup Sultan, hayatı boyunca şehadet arzusuyla cihada koşmuş ve İslam ordusuyla bütün savaşlara katılmış.

Sami Efendi, ?Hazret-i Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî -radıyallahu anh-, hayatını cihada hasretmiş idi. Onun rahat ve huzuru, zevk ve mânâsı ne mülk ve ne de mal idi. Ancak nerede cihad ve gazâ var ise oraya yetişip gazi olmak, yâhud hayatını fîsebîlillah fedâ ederek şehîd mertebesine nâil olmak emelindeydi. İşte bu büyük mücâhid Mihmandar-ı Resûl, doğduğu Medine-i Münevvere?den, kalkıp dağlar diyarlar aşıp en uzak ülke olan İstanbul?a kadar iki sefer ordu ile teşrif eylemiştir. İkinci gelişinde şehadet şerbetini içmiştir.? açıklamasını da yapıyor..

Milletimiz, Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) hazretleriyle Asr-ı Saadete uzanıyor ve sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa?ya (s.a.v.) sancaktarı ve komutanlarından olan Eyup Sultan?ın evladı olarak bağlanıyor.

Sami Efendi, ?Ey müminler! Genciniz, ihtiyarınız, hafif ya da ağır silahlarınızla, yaya olarak ya da bineklerinizle hep beraber savaşa çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda düşmanlarınızla savaşın; bilirseniz ki bu, sizin için daha hayırlıdır.?[2] ayetinin tefsirinde, ?Mal ile, ıyâl (aile) ile, huzur ve refah içinde oturmak bu hayat-ı fânîde geçici bir keyfiyettir. Mücâhedenin (cihadın, savaşmanın) sevâbı ve onun âhirette bundan ötürü hazırlanan rahat ve seâdet vesâili ise dâimî ve bâkidir. O halde ey mü?minler, silahlarınız çok olsun az olsun, evlad ve ıyâliniz olsun- olmasın, yaya veya süvâri olunuz, genciniz-ihtiyarınız, zengininiz-fakiriniz, hiç tereddüt etmeden fî-sebîlillah mücâhede ediniz. Bu sizin hakkınızda çok hayırlıdır.? izahını yapmaktadır.

Sami Efendi, İslam ordusunun ruhunu ve yapısını ortaya koyan bu ayetin, Ebû Eyyûb el-Ensârî?nin (r.a.) hayat felsefesi olduğunu da belirtiyor. Askerlik, bu ayeti, hayatın ekseni haline getirmektir. Ebû Eyyûb el-Ensârî?nin (r.a.) hayat şeklini belirleyen Hadîs-i Şerif?in de ?Kim gaza ve cihad etmeksizin, cihadı arzu edip de kendi kendine ?Keşke ben de mücahidlerden olsaydım? demeksizin vefat ederse, münafıklık huyundan bir şube üzerine ölmüş olur.?[3] olduğunu öğreniyoruz, Sami Efendi?den.

Dolayısıyla büyük sahabelerden ve Peygamber Efendimiz?in (s.a.v.) sancaktarı ve komutanlarından Eyup Sultan, aynı zamanda ordumuzun da manevi baş komutanı.. Fatih Sultan Mehmet?den beri, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi bütün muzaffer komutanlarımız ve devlet adamlarımız, Eyup Sultan?a (r.a.) sevgi, saygı ve bağlılık göstererek, Allahu Teala?ya gaza ve şehadet arzularını, sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa?ya da (s.a.v.) muhabbet ve sadakatlerini ifade ediyorlar.

Eyup Sultan camiinde ve türbede paşaları görünce şaşmamalısınız.. Çünkü baş komutanları olan Eyup Saltan hazretlerine muhabbet, şükran, hürmet ve sadakatlerini, askerce sunuyorlar. Askerlerimiz, başkomutanlarının manevi huzurunda esas duruşa geçerek askeri selamla selamlıyor..


[1] 2008 - Mayis, Sayı: 267, Sayfa: 30.

[2] Tevbe Suresi, Ayet:41.

[3] Müslim, Ahmed bin Hanbel, Ebû Davud ve Neseî Ebu Hüreyre?den (r.a.) rivayet etmişlerdir.

Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafayurekli@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.