Songül Kundakçı Cansız

Songül Kundakçı Cansız

Yassah Hemşerim Yassah!

Yassah Hemşerim Yassah!

Dün 10 Nisan akşamı, saat 10’da televizyon ekranında son dakika haberi olarak “sokağa çıkma yasağı” alt yazıda göz kırpıp dururken bir panik havası esti güzel ülkemin 31 büyük şehrinde, insanlar sokağa döküldü.

Yetkililer açıklamanın ayrıntısını henüz yapmadan televizyon kanallarındaki son dakika haberiyle korona virüsün tehlikesini anlamayan insanlar evlerinden fırladı. Haberin ayrıntısını anlamadan, aklı, mantığı devreye sokmadan tamamen içgüdüleriyle, açlık duygusuyla belki de ya da herkes çıktı ben de çıkayım düşüncesiyle…

Peki, sorumlu yayıncılık ilkesi ne-re-de?

Günlerdir yapılan çalışmalar kumdan kale gibi yerle bir oldu.

Yetkililer bu son dakika haberinden önce çıkıp ekranda virüsün bulaşanı önlemek için yasağın sadece iki gün olduğunu, bir sorun yaşanmayacağını söyleselerdi böyle olmayacaktı belki ama ne yazık ki oldu. Herkes günlerce evden çıkılmayacak zannetmiş olmalı ki kendini dışarı attı, akla ziyan görüntüler oluştu.

Yassah hemşerim yassah!

Evden çık-ma-ya-cak-sın!

Büyüklerimiz karar verdi mi emir demiri keser. Çıkmayacaksın.

O halde çıkamadığın sokakta kullanamayacağın arabaya aldığın akaryakıtın anlamı ne? İki günde de aç kalmayacağına göre marketlere hücum etmenin âlemi ne? Virüsle el ele, kol kola gezip alışverişe çıkmak da neyin nesi? Haberi yanlış anlamakla mı ilgili? Yurdum insanı bu kadar şuursuz mu? Bilmiyorum. Düşündüm düşündüm, bulamadım, anlamadım, mantıkla izahı yok dünkü davranışın.

Tehlikenin farkında olan var, olmayan var. Bir korku filminin içinde yaşıyor gibi durumun ciddiyetinin farkında olanlar. Ya olmayanlar?

Dün gece yaşananların panikle ilgisi olabilir, bir de gözünü budaktan sakınmayan insanlar olmamızla.

Cesur yürekli bir milletiz, buna şüphe yok. Hangimizin adının önüne “deli” koysak eminim yakışır. Biraz “Deli Dumrul”luk malum hepimizde var. Azrail’in peşine düşüp ölen yiğidin canını kurtarmaya çalışırken kendi canının derdine düşen Deli Dumrul gibiyiz.

Virüs Azrail oldu hepimize; ekmek, su, makarna, mazot, benzin derken can derdine düştük.

“Yeni korona virüsü(covıd-19)” dünyanın kucağına bırakılmış Dede Korkut’un Tepegöz’üne benzetmiştim daha önce, can almaya doymayan. Virüs can almaya başlayacak yeri doğru seçmişti ama biyolojinin gerçekleri sadece orada kalmasına izin vermedi. Virüs şehirler, ülkeler, kıtalar aştı, hepimizi teslim aldı.

Düşünüyorum; korona, insan nüfusunu kontrol altına almaya mı çalışıyor nedir? Keşke içi-dışı farklı olanları, ıslah olmaz kötüleri, kul hakkı yiyenleri de alsa… Kimse kalmaz mı dünyada yoksa?

Haydi, virüsler, göreyim sizi, yanlış hedefler seçmeyin! Ödüllerin, takdirlerin çoğu kez yanlış kimselere gittiği yerde sen bari hedefi doğru tuttur, desem de canavar can istiyor, adam seçmiyor.

Koronayla beraber bütün dünyada “İnsan zararlısı” kontrol altına alınınca tabiat nefes aldı, güzelleşti. Hiçbir yere sığmayan insan eve sığındı. “Sizin hayır sandığınız şer; şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah bilir”(Bakara 216). Allah’ın sopası yok, elbette vardır bir bildiği.

Koronadan öncemiz belli, koronadan sonramızı Mevla’m hayırlara erdire!

Bu virüs tacıyla dünyanın tahtına otururken aklını midesine, arabasına, şuna buna bağlayanlardan da kendine gitgide büyüyen dev bir ordu kurdu. Hiçbir kuralı, yasağı tanımayan, cehaletin kucağındaki insan ordusu, virüse hizmet etmekte. Karşılarında da devletin bütün kurumları, 1 milyon 61 bin 635 sağlık neferi.

Sağlıkçılar tıpkı sınırlarımızı koruyan Mehmetçikler gibi virüse karşı yaralanarak, ölerek mücadele ediyor, her biri bir yorgun savaşçı…

Sağlıkçıların bir kısmı hayatlarının baharında, gencecik… İçlerinde yeni anne-baba olanlar, sözlüler nişanlılar, planı projesi, hayalleri olanlar…

Şimdi hepsi birer korona savaşçısı.

Devletin ve ailelerinin bin bir emekle yetiştirdiği Türkiye’nin en zeki, en çalışkan çocukları olan hekimlerin enselerinde maalesef ölümün soğuk nefesi. 165 bin 363 hekim Allah’a emanet.

Çoğu karantina şartlarında yaşıyor, ailelerini görmeden, aileleri onlar için ölüp ölüp dirilirken korkulu rüyalarda.

Bu virüs işi, bildiğiniz gibi değil bilmediğiniz gibi.

Dilimin bezeği, gönlümün çiçeği, su damlası nazlı kızım, Bal kızım da sorumluluğunun bilincinde bir hekim. O korkulu rüyalar görenlerden, uykuların haram olduğu insanlardan biri de benim.

Sizler evlerinizde sıkıldım muhabbetleriyle mızmızlanıp corona şakaları yaparken, komedi filmi, parodilerle mizah peşinde psikolojinizi korumaya çalışırken, sağlık çalışanları salgını anlatan film sahnelerinin içinde yaşıyor adeta. Sizin için.

Lütfen, siz de onlar için evden çıkmayın! Siz çıktıkça, Çin virüsü yayılıyor! Çıkma demekten dilinde tüy bitti yetkililerin. Allah aşkına bizim neyimiz var böyle?

Sağlık Bakanını dinleme, doktoru dinleme, kanunu dinleme. Böylelerine İlber Ortaylı gibi “Çok cahilsin keşke ölsen” demek yanlış olur mu?

Sağlıcakla kalın sevgili okurlar!

 

Not: Cehaletten kurtulmak için kitap okuyalım. Benim önerim Grigory Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde isimli kitabı.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Songül Kundakçı Cansız Arşivi