Songül Kundakçı Cansız

Songül Kundakçı Cansız

Deh Dedi Gitmedi!

İktidar partisi dolu dizgin giden bir at gibi yarışı göğüsledi, sevinmek haklarıdır. Tebrikler, başarılar…

İktidara gelmek, cumhurbaşkanı, meclis başkanı, milletvekili olmak sorumluluk almaktır. Makamların hakkını vermek, adâletle iş görmek gerekir.

Yıllar önce devlet sorumluluğu almakla ilgili dinlediğim bir hikâye beni dehşete düşürmüştü. Hikâye şöyle:

Behlül-i Dânâ, bir gün boş görüp Harun Reşit’in tahtına oturmuş. Bunu gören saraydaki görevliler, onu bir güzel dövmüşler. Behlül ağlamaya başlamış. Sesleri duyan Harun Reşit odasından çıkıp gürültünün sebebini sormuş. Görevliler hâdiseyi anlatınca, Behlül’ün yanına giderek gönlünü almak istemiş ama Behlül ağlamaya devam ediyormuş. Bir gariplik hisseden Harun Reşit sormuş:

“Seni dövdükleri için mi bu kadar ağlıyorsun?”

Behlül-i Dânâ cevap vermiş: “Ben yediğim dayak için ağlamıyorum ki...”

“Niçin ağlıyorsun o zaman?”

Behlül “Senin halini düşünüp ağlıyorum. Ben o tahta bu dünyada bir kere oturdum, bu kadar dayak yedim. Sen yıllardır oturuyorsun, kim bilir öbür tarafta ne kadar dayak yiyeceksin” demiş.

Kıssadan hisse: O halde sorumluluk makamında olup da hakkını vermeyenin, verdiği sözleri tutmayanın “vay haline, vah haline!”

***

Gelelim ana muhalefet partisine…

Her zamanki gibi muhalefet kaybetmelere doymadı. Kaybetme kategorisinde lider oldu.

Rahmetli Ferit C. Güven’den okuduğum bir masal bana muhalefet partisinin değişmeyen durumunu çağrıştırdı. Masal şöyle:

Vaktiyle bir adam büyük adam olmayı kafasına koymuş. Çaresi yok, büyük adam olacağım, dünyayı yöneteceğim diye tutturmuş. Olacak da olacak diyormuş demesine ama bu iş nasıl olacak?

Çevresindekilerin bir kısmı karşı çıksa da bazıları çeşitli sebeplerle desteklemiş onu, çok inanmasalar da “Olabilirsin, haydi! Güç sendeee” demişler.

Adam onlara da inanarak, güvenerek iyice aşka gelmiş, haykırmış: “Haydi, hep beraber! Güç bendee.”

Meydanlar dar gelmiş adama. Her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünmüş. Onu desteklemeyenleri ciddiye almamış. Dağları, taşları, dikenleri hiç engel olarak görmemiş, hatta Kaf dağına tırmanmaya kalkmış. Ama tırmanamamış, ne kadar çabaladıysa olmamış. “Yapacağım” dediklerini yapamamış.

İşte böyle uğraşıp dururken aklını oynatmış ve tımarhaneye atmışlar. Aylar yıllar geçmiş, doktorlar adamın durumuna bakıp umutlanmışlar, "Böyle giderse iyi olur” demişler.

Bir gün adamcağız, doktorundan bir defter ve kalem istemiş. Ne yapacağını soran doktora "Bir roman yazacağım” demiş. Köşesine çekilip roman yazmaya başlamış.

Doktor hastasının ne yazdığını merak etmiş, adam uykudayken defterini aldırıp yazdıklarını okumuş. Bakmış ki yazdıkları hiç fena değil. Romanın kahramanları, konusu, olay örgüsü, zaman, mekân her şey yerli yerinde. Doktor hastam iyileşiyor diye keyiflenmiş.

Aradan birkaç gün geçmiş, adam bir defter daha istemiş, onu da vermişler.

Birkaç gün sonra bir defter daha istemiş. Derken bu isteğin sonu gelmemiş. Böylece on defteri doldurmuş.

Bu yazma hevesine, hayal zenginliğine, bu sürate doktor şaşmış kalmış. Bir gece "Acaba ne yazıyor” diye merak ederek defterleri tekrar aldırmış. Birinci defter bildiği gibi… Romanın kahramanı sevgilisine kavuşmak için atına biniyor, doludizgin sürüyor, derken önüne koca bir ırmak çıkıyor. Hayvan bu büyük suyu görünce ön ayaklarını taşlara dayıyor, bir türlü suya girmiyor. Halbuki adamcağızın vakti yok, akşama sevgilisine kavuşması lazım. Adam ata “deh, deeh” diyor.

Ama at inadında ve korkusunda ısrar edip gitmiyor.

Olay burada bitiyor ama mesele şu ki roman bitmiyor. Adam diğer dokuz defteri de “Deh dedi gitmedi... Deh dedi gitmedi... Deh dedi gitmedi” yazarak doldurmuş.

Masaldan hisse çıkaracak olursak galiba muhalefet, gerçeklerden uzaklaşıp hayal kuruntularıyla aklı iflas eden, takati tükenen adamın durumuna düştü. Halbuki kazandıktan sonra ne yapacağından ziyade nasıl kazanacağını planlayıp çalışsaydı böyle olmazdı. Şu sıralarda da romanda at koşturan adamın sayfalarca süren “Deh dedi gitmedi” perişanlığını yaşıyor.

İktidarın yanlışında ona ayar vermesi, memleketin sigortası olması gereken muhalefetin hali hal değil. Görünen o ki böyle giderse muhalefetin hali “Deh dedi gitmedi” cümlesiyle devam edecek gibi görünüyor.

31.05.2023

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.