Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Enflasyonu bekle!

Enflasyonu bekle!

Dün yayımlanan cari denge ve enflasyona dair piyasa katılımcıları anketleri ilgi çekiciydi. Her zaman söylerim: Ne kadar "dış açık" ve "cari açık" o kadar enflasyon…

2022 Mart ayı dış ticaret verilerine göre, dış ticaret açığı aylık yüzde 76,7, yılın ilk üç ayı itibariyle yüzde 138,4 artmış. Veriler zaten medyada ayrıntılı olarak işlendi. Bahsi geçen aylarda enflasyon da oldukça yüksek seyretmiş.

Cari açığa bakalım… TCMB 11 Nisan’da son gerçekleşmeleri bildirecek. Anadolu Ajansı’nın ekonomistler arasında Şubat ayına dair yaptığı Ödemeler Dengesi Beklenti Anketi, bugün için gösterge niteliğinde. Anketten aylık bazda 5,68 milyar dolar cari açık çıktı. Ekonomistler yılsonu cari açığı 37,67 milyar dolar bekliyor. Burada da enflasyona açık kapı bırakıyoruz…

Gelelim, TCMB’nin Nisan ayı Piyasa Katılımcıları Anketi’ne… Bu anket malum sebeplerle enflasyonda izlenecek muhtemel çizgiyi gösteriyor… Ankete göre Türkiye’de yılsonu TÜFE enflasyonunu yüzde 46,44. Mart ayı anket sonucu yüzde 40,47 olmuştu.

Değerlendirme şu; şayet enflasyon beklentilere paralel bu şekilde artarsa Nisan’da yüzde 65,19, Mayıs’ta yüzde 68,42 ve Haziran’da yüzde 68,92 TÜFE oranlarını göreceğiz.

***

Elbette, salgının etkileri henüz devam ederken üzerine gelen Ukrayna savaşı ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artışlarına başlaması tüm dengeleri bozuyor. Dünya ekonomik çalkantıda. Resesyona ve stagflasyona giden ekonomiler ne yapacağını bilemiyor… Yani ne gelişmişler, ne gelişen ülkeler geleceğe umutla bakamıyor.

Enerji ve gıda emtiası fiyat artışlarında sınırların aşıldığı, tedarik zincirlerinin koptuğu, jeopolitik gerginliklerin giderek arttığı bu dönemde dünyanın görünürdeki menzili hiç iç açıcı değil. Tahkimatını iyi yapan, ekonomik modelini iyi oturtan, gelirini giderini iyi hesaplayanlar ayakta kalacak gibi görünüyor. Yapamayanların ise durumu vahim.

Türkiye de can yakıcı dalgalanmadan büyük yara almamak için siyasi ve ekonomik bazda belki gayret gösteriyor, öyle diyelim…

Elbette dersler sadece kitaplarda yer almıyor. Günümüzdeki olaylar ve gelişmeler küresel olarak gerçekten “ders” niteliğinde. İdam edilmek üzere sehpaya çıkarılan Temel’e son isteği sorulduğunda “Bu bana ders olsun” demiş…

Felaket senaryoları çizmiyorum… Yeryüzünde insanların kendi eliyle kendini nasıl tehlikelere atabildiğini, doyumsuzluk, cehalet, ferasetsizlik ve aceleciliğinin cezasını nasıl çektiğini anlatmak istiyorum.

***

İktisatta çok önemli bir kural var… Tekrarlıyorum… Mal, hizmet ve döviz olmak üzere ne kadar “dış açık” o kadar “enflasyon” demek…

İşte o zaman; mal ve hizmette dış ticaret bazlı açık veriyorsan, enflasyonu bekle… Döviz açığın varsa, enflasyonu bekle… Hâlâ birilerine dokunmasın diye yapısal reformlardan kaçıyorsan, enflasyonu bekle…

Para politikasına gelince… Kredilerde gevşeme daha nereye kadar gidecek? Bol paranın uçuştuğu yerde enflasyonu tutabilir misiniz? Yahu yüzde 11’le döviz borçlanılır mı! Dolayısıyla merkez bankaları iç ve dış kredilerde yatıştırıcı adımlar atmazsa enflasyonu önleyemez.

Devam ediyorum… Fırsatçıları frenleyemiyorsan enflasyonu bekle… Fiyatlar düşmesin diye; tonlarca sebze ve meyveyi derelere, nehirlere dökenlerin, temel maddeleri depolarına zula edenlerin, raflarda etiket oyunları yapanların, pazarda – markette milletin canına okuyanların ocaklarına incir dikemiyorsan diyorum ki, enflasyonu, hem de hiper enflasyonu bekle…

***

Dünyada bugün kaç ülkede enflasyon yüzde 50’lerin üzerinde? Avrupa’da enflasyon yüzde 10’a dayandı diye millet yaka – paça yırtıyor… O zaman herhalde bizim sehpaya çıkmamız lâzım! Dolayısıyla Temel gibi olmadan icra edilmesi gereken oldukça fazla görev var.

Başta; ithal ikame, diyorum... İhracat birim fiyatı, diyorum… İthalatın baskılanması, diyorum… İsrafın önlenmesi, diyorum… Dahilde İşleme Rejimi (DİR) diyorum… Planlama, denetleme, yaptırım, diyorum…

Hani, enflasyondan şikâyet ediyoruz, hayat pahalılığı diye kendimizi parçalıyoruz ya… Makro ekonomide taşlar yerine oturmuşsa, enflasyona karşı elinde silahlar, tedbirler varsa, dünya yansa olumsuzluklar teğet geçer… Ya yoksa! O zaman işin çok zor arkadaş!

Mezkur vazifeler bihakkın yerine getirilemezse enflasyonu, hayat pahalılığını, yüksek fiyat artışlarını, mutfaktaki yangınları “bekle” demekten başka bir şey diyemiyorum…

analizgazetesi.com.tr/yazının devamı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi