Vatan Hainleriiii!
Vatan Hainleriiii!
Güzel ülkemde ne yazık ki adeta moda oldu insanların birbirini şucu bucu olmakla suçlaması. Bu sıra en çok yapılan da ''vatan haini'' suçlaması. Kim kimin fikrine katılmıyorsa hemen yapıştırıyor: Vatan haini. Bu sıfatlar zamana göre değişiklik gösterir maalesef güzel ülkemde, birileri hemen sevmediği birilerini yaftalar: Alevî- Sünnî, laik- dindar, faşist- komünist, sağcı- solcu, türbanlı- türbansız…
Sana neee, kime neee?
Bu ayrımcılığı yapanlara, sen kimsin, neye hizmet ediyorsun, diye hesap sormak gerekir. Kulağımda Bülent Ortaçgil’in unutulmaz şarkısı:
“Beni kategorize etme
Benle oynama
Yaftayı yapıştırıp
Bana isim koyma”
Ne güzel söylüyor, ah bu şarkıların gözü kör olmasın, ne varsa şarkılarda var, özellikle de türkülerde var.
Âşık Veysel bu anlamsız kör dövüşe ne hoş yol gösterir, ne güzel ve doğru söyler:
“Hedef alıp dövüştüğün kardeşin
Seni yaralıyor attığın taşın
Topluma zararlı yersiz savaşın
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız”
Yumuşak karın meselesi bu yaftalamalar. Vuracak yeri iyi biliyorlar vesselam. Ortalık toz duman; suçlamalar, suçlamalar… Hainden geçilmiyor adeta! Hal böyle olunca bu toz duman içinden gerçekten hain olanlar sıyrılıyor. Amaçları Latince “divide et impera”, Türkçe “böl, parçala, yönet” ve yut. Yorgan gidince kavga bitecek ama Allah(CC) esirgesin, bizim için de iş işten geçecek. Ozan sözüne kulak verelim:
“Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası…”
Kulaklarımda yıllar öncesinden çınlayan bir ses daha var: Vatan hainleriiii!
Bu ses 1982 yılından geliyor, üniversite yıllarından. Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde Türk Dili bölümünde okuyorum. Sınıfın çoğunluğu küçük yerlerden başkente yeni gelen masum çocuk yüzlü, çiçeği burnunda üniversiteli gençler… 12 Eylül darbesinin sonrası… Hepimiz biraz çekingen, sıkılgan, biraz meraklı ama ürkek çevremizi tanımaya çalışıyoruz. Ders üç yüz kişilik amfide yapılıyor ve biz İnkılap Tarihi hocasını bekliyoruz. “Vatan hainleriiii” diye bağıran bir sesle ben oturduğum sıradan korkuyla ayağa fırlayıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Tekrar kükredi ses: Vatan hainleriiii…
Sonra anladık tabii ne olduğunu. Sınıfın kapısı öğrencilerin arkasında kaldığı için hocanın gelişini görmek mümkün değil. Kimsenin sırtında gözü yok nihayetinde. Profesör hocamız kendini görüp ayağa kalkmadığımız için ki kimsenin ayağa kalmamak gibi bir niyeti olmadığı halde, bu milletin taze fidanlarına damgayı vurdu: Vatan hainleri. Anadolu’nun okumaya gelen bu pırıl pırıl evlatları ve vatan hainliği. Bu vatanın değil bir taşına, toprağının tozuna bile yan bakanın alnını karışlayan, toprağını canıyla besleyen gençler ve ihanet… Ne alaka. Yok bir alaka elbet.
Anlayacağınız hocalarımızın birkaçı, üstelik alanında en iyi hocalardı, bu darbenin baskısını sınıfta bize uygulamalı bir şekilde gösterdiler.
12 Eylül darbesinden önce olaylardan dolayı bir köşeye sinmiş olan hocalar, darbeden sonra öğrencisine gövde gösterisi yapıyor, aklınca “patron benim” mesajı veriyordu galiba diye düşündüm yıllar sonra.
Şimdi asıl soru şu: 12 Eylül’de bir sağdan bir soldan asılan çocukların hain olmadığı anlaşıldığına göre sizce hain kim?
Naçizane fikrim şudur: Bu milletin asgarî müşterek özellikleri ortaydayken kim milletimizi birtakım ayırıcı sıfatlarla niteliyorsa, şucu bucu olmasına destek veriyorsa onlara biraz daha dikkatli bakın. Kapı komşunuzu, sıra arkadaşınızı, köylünüzü, akrabanızı yaftalamadan önce bunu bir düşünün. Bu yaftalamayı yapanlara da dikkat edin, uyanık olun.
Çünkü “Müslümanlar uyanık olmalıdır.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Müslüman, bir delikten iki defa ısırılmaz." der.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.